|
Devlet binasında milletin hak arayışı

Malatya’da, ilgili bilgilerin ve delillerin varlığına rağmen, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortadan kaldırılmış bir mezarlığın içine ya da yanına veya bir namazgâhın yerine yapılıp yapılmadığı henüz kesin olarak bilinmeyen, ancak inşasında

İslam yazısı bulunan mezar taşlarının kullanıldığı kesin olarak bilinen, ilk yapılışında Türk Ocağı şubesi, ardından Cumhuriyet Halk Fırkası İdare Binası ve Halkevi, lise binası, Milli Eğitim Merkezi, Atatürk Evi Müzesi ve son adıyla Atatürk Anı Evi ve Etnografya Müzesi adlarıyla kullanılan binanın hikâyesi şöyle devam ediyor:  

Bu binanın yapımında İslam yazısını taşıyan mezar taşlarının, kitabelerin kullanıldığını bildikleri halde CHP idaresinin zulmünden, baskısından korktukları için bunu açıkça söyleyemeyenlerin unutmalarının yine unutulmayla sıvandığı bir zamanda, on bir ilimizi birden vuran 6 Şubat depremi meydana geldiğinde, yukarıda zikrettiğimiz gerçek, binanın kısmi hasarında sıvalarının dökülmesiyle birlikte gün yüzüne çıkıveriyor.   

Bunun üzerine Malatya eşrafından Dr. Mehmet Reşat Önal, 15.02.2024 tarihinde Malatya Vâliliği, Malatya İl Kültür Müdürlüğü’ne hitaben, “1269-1272 (1853-1856) seneleri arasında cereyân eden Kırım Harbi’nde orduda hekim olarak vazîfe aldıktan sonra, Malatya’ya yerleşen ve 1273 (1857) senesinde vefât eden uzman hekim Haşîm dedemiz, müntesîbi olduğu -bugün Tekke Câmisi olarak bilinen- Kazmalı Baba Tekkesi civârında defnedilmişti. Oğlu Hâşim dedemiz de -Sivas Caddesi üzerinde- tekkeye takrîben 200 metre mesâfedeki evimizde hayâtını sürdürmüş ve 1344 (1930) senesinde vefât etmişti. Merhûm Hâşim dedemin oğlu olan Hâşim dedemin vefâtından birkaç sene evvel Kazmalı Baba Mezarlığı dağıtılmış ve üzerinde, 12 Eylül idaresinin Atatürk Evi adını verdiği, o zamanki adıyla Türk Ocağı binası dikilmiş, dedemin mezar taşı dâhil buradaki mezar taşları bu binanın inşasında kullanılmış, burada defnedilmiş kimselerin mezarlarının nakline dahi izin verilmemişti.” bilgilerini de ihtiva eden ve dolayısıyla bizim henüz meşkuk olarak ifade ettiğimiz hususta tam bir tavzih işlevi yüklenen bir yazı yazarak, annesinin şahitlik etmeye hazır olduğunu da bildirip, temel kazıları esnasında bir çok insan kemiğinin ortaya çıkmasından hareketle, kendi dedelerinin ve başkalarının kemiklerinin defnedildikleri yerlerden çıkarılıp ailelerine teslimini, yeniden definlerine imkan sağlanmasını, merhum dedesinin kabir taşının da kendilerine verilmesini talep etmiş.  

Önal’ın bu talebinin açık ifadesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak, devlet binasında ortaya çıkan yeni bir durumdan doğan hakkını dile getirmesinden başka bir şey değildir.  

Önal’ın bu dilekçesine Malatya Valiliği (İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü) adına Müze Müdür Vekili tarafından verilen 02.04.2024 tarihli cevapta, daha baştan zikrettiğimiz taleplerinin göz önüne alınmayıp, “bilgilendirilme isteği” olarak değerlendirilmesine, mahkemenin yolunu tutacak kadar tepki göstermesini normal karşılamak gerekir. Hele mezkûr yazıda -ifşa ya da itiraf makamında- şu cümleler de yer alıyorken:  

“(Depremdeki) Hasar durumuna göre (…) tamir ve tadilat projesi hazırlanmış olup bu kapsamda Atatürk Anı Evi ve Etnografya Müzesini güçlendirmek amacıyla çalışmalar başlamıştır. Yapının tüm boya, sıva vb. malzemeleri sökülerek mimari yapının hasar gören duvarları sağlamlaştırmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar esnasında kaldırılan boya ve sıvanın altından Atatürk Evinin ilk yapım aşamasında duvar örgüsünde kullanıldığı tespit edilen mezar şahideleri, kitabeler ve taş bloklarının kullanıldığı tespit edilmiştir. Tespit edilen mezar şahideleri, kitabeler ve taş blokların Osmanlı Döneminin son yılları, Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarına ait olduğu ve Osmanlıca ve Arapça harflerle kireçtaşlarının üzerine yazıldığı görülmüştür. Bu mezar şahideleri, kitabeler ve motifli taşların Atatürk Anı Evi ve Etnografya Müzesi duvarlarında rastgele kullanıldığı tespit edilmiştir.”  

Yine bu cevabi yazıda, iletilen talebin tam aksine “Tescilli yapı beden duvarlarında yer alan devşirme taşların belgelendirmesinin yapılarak koruyucu malzeme ile müdahale paftasında belirtilen yöntemlerle kapatılmasına...” karar verildiğinin bildirilmesi de konunun bürokratik yokuşlara sürülmesinin yeni bir örneği olarak öne çıkmış.  

Şimdi ne olacak? 

Konu mahkemeye intikal ettiği için olayın hikâyesini nakletmekten öte bir şey yapamıyoruz. 

Temennimiz odur ki, hiçbir siyasi yönü bulunmayan, özetle devlet binasında milletin hak arayışından ibaret olan bu meselede gerçek hak yerini bulsun.

#Aktüel
#Hayat
#Ömer Lekesiz
14 gün önce
Devlet binasında milletin hak arayışı
Uluslararası ekonomik kuruluşların ülke ekonomileri üzerindeki etkileri
Sınavsız atamalara ve sözlü sınavlara acilen çözüm üretilmeli
Millî eğitim, 1 numaralı millî güvenlik meselesine dönüştü!
Bolivya darbe girişimi ve Türkiye modeli tartışmaları
İran seçimlerinin düşündürdükleri