|
Malatya’dan bir kültürel cinayet haberi

Yeni Şafak gazetemizin 13.06.2024 Perşembe günkü nüshasının kültür-sanat haberleri sayfasında yer alan “Mezar Taşlarıyla Müze Yapmışlar” başlıklı haber dikkatli okurlarımızın gözlerinden kaçmamıştır.

Konusu itibarıyla
kısa
olan haberin hikâyesi son derece
uzun
dur.
Kültür-sanat editörümüz
Sevda Dursun
’un kalem maharetiyle
iddia
ve
gerçek
şıkkında toplayıp, “6 Şubat depreminde hasar gören Malatya Atatürk Evi Müzesinin, mezarlığın üzerine yapıldığı iddia edilirken, yapının duvarlarında mezar taşlarının da kullanıldığı ortaya çıktı” şeklinde verdiği bilgi itibarıyla kısa, ancak milli edebiyatımızın en seçkin mizah eserlerinden olan
resmi tarih
te itina ile gizlenen -Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başlayıp çağdaşlaşmak vurgusuyla Cumhuriyet Halk Fırkası, kalkınma ve şehir düzenlemesi namıyla Demokrat Parti devirlerinde gemi azıya almış olarak sürdürülen- kültürel tahribatın onlarca örneğinden biridir.

Konu gazetemizdeki haberde dünkü-bugünkü yönleri ve boyutları bakımından gereğince işlendiği için, biz şimdi onun hikâye tarafında durarak, aslında üzerinden yüz yıl geçtiği halde aysberg misali yine sadece ucuna dokunabildiğimiz toplumsal siyaset tarihiyle ilgili kısmına biraz göz atalım.

Haberde de adı geçen
Celal Yalvaç
, şahsi arşivindeki -Hüseyin Çolak tarafından okunmuş- 14 adet belgeden hareketle yazdığı yazıda, konunun odağındaki Türk Ocağı binasının yapılış hikâyesini efradını cami ağyarını mani bir şekilde anlatıyor ama binanın yapımında kullanıldıkları ancak şimdi görülen mezar taşlarının nereden alındığına ya da getirildiğine dair herhangi bir bilgi vermiyor.
Ancak zikrettiğimiz bilgi, fenerciler.wordpress.com’da
Aziz Azmi Fenercioğlu’ndan
nakledilip, (11 mart 2011) Malatya Gazeteciler Cemiyeti’nin internet sitesince de alıntılanan (27 Aralık 2015) şu bilgi sayesinde belli bir yönüyle açıklığa kavuşuyor: “Valinin (Nevzat Tandoğan’ın) bir icraatı da Eskimalatya’daki mezarlıkların mezar taşlarını söküp Kışla Caddesi’ne kaldırım yaptırmak oldu. Bu icraatı şehir halkını üzdü, ‘Binlerce yıllık kabristanımız yok oldu’ diyerek şikâyetlendiler ama hiçbir şey yapamadılar. Şehirde park yoktu, askeri silah deposu yıkılarak park yapıldı. Şehirde iki büyük birkaç küçük mezarlık vardı. Büyüklerin biri Sancaktar, öteki Mücelli Mezarlığı idi. Mücelli Mezarlığı da kaldırıldı…” şeklindeki bilgi ile birleştirildiğinde konu birkaç yönüyle biraz açıklığa kavuşuyor.

Biz bu noktada bir ara özet yapacak olursak: 1925-1927 yılları arasında Malatya Valisi olan Nevzat Tandoğan, kuyuya bir taş atıyor, şimdi on akıllı bu taşı çıkarmaya çalışıyor.

Vali Nevzat Tandoğan, kraldan fazla kralcı, diktatörden fazla diktatörcü oluşu, merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye hitaben söylediği “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmektir” söz ile pekişen ve 1929’dan 1946 yılına kadar yine vali unvanıyla Ankara’da halka kan kusturan biridir.

Türk Ocağı, II. Meşrutiyet Devri’nde, kuruluş sırasına göre, Türk Derneği (1908) ve Türk Yurdu (1911) isimli ve aynı görüşleri benimseyip savunan milliyetçi derneklerin üçüncüsü olup, Türk Derneği’nin yerini Türk Yurdu’na, Türk Yurdu’nun da Türk Ocağı’na bırakmasıyla son şeklini almıştır. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ziya Gökalp gibi ünlü siyasi isimlerin kurucu, yönetici sıfatlarıyla yer aldıkları Türk Ocağı, 1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası ile birleşerek kendisini feshetmiştir (Geniş bilgi için bkz.: Türk Tarih Kurumu, Belleten). Bu birleşme yoluyla fesih, Malatya Türk Ocağı’nın da Cumhuriyet Halk Fırkası idare binası olmasını beraberinde getirmiş, inşasında Müslüman mezar taşlarının kullanıldığı bu bina, bilahare Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatısı altında kurulan Halkevi’ne (1932) tahsis edilmiştir.

Yalvaç’ın verdiği bilgiye göre söz konusu bina 1950’li yılların başında Hazine’ye geçmiştir. Birkaç yıl Malatya Lisesi’nin ek binası olarak kullanılmış, bilahare Halk Eğitim Merkezi’nin emrine verilmiştir.

Gayrimenkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu
nun kararıyla 1976 yılında II. Grup Yapı olarak tescil edilen bina, son olarak 2008 yılında Defterdarlık tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğüne yani
Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
ne Atatürk Evi Müzesi olarak kullanılması kaydıyla tahsis edilmiştir.

Ana hatlarıyla yakın geçmişini naklettiğimiz hikâyenin şimdiki zamanına gelince…

#Aktüel
#Malatya
#Kültür
#Ömer Lekesiz
17 days ago
Malatya’dan bir kültürel cinayet haberi
Statüye göre ödenen üç çeşit ölüm yardımı 38.031 TL ila 1.250 TL arasında değişiyor
Uluslararası ekonomik kuruluşların ülke ekonomileri üzerindeki etkileri
Sınavsız atamalara ve sözlü sınavlara acilen çözüm üretilmeli
Millî eğitim, 1 numaralı millî güvenlik meselesine dönüştü!
Bolivya darbe girişimi ve Türkiye modeli tartışmaları