|
Bin 187 dokunuş ve 30 genç

Bir toplumu değiştirmenin en etkin ve kalıcı yolu insanları tek tek yetiştirmektir. Uzun gibi görünür ama en kestirme yol olduğunu tarih bize ispat eder.

Vakıf ve dernekler siyasetten uzak durarak gerçek amaçlarına uygun çalıştığında toplumun kalitesi artar.

Tersi de doğrudur.

Siyasetle iç içe geçmiş vakıf ve dernekler toplumu bölmekten ve kutuplaştırmaktan, ekonomik ve sosyal açıdan yoksullaştırmaktan başka işe yaramazlar.

Bir grup gönüllü iş insanı öncülüğü ve gayreti ile
Üsküdar’da kurulan Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı
çok güzel işler yapıyor.

34 yaşına kadar evlenemeyen gençlere faizsiz kredi vererek ve ödeme kolaylığı sağlayarak aile kurmalarına yardımcı oluyor.

Neredeyse her gün düzenlediği seminer, söyleşi ve konferanslarla toplumsal bilincin artmasını sağlıyor.

Yapılan hizmetleri
Mavera TV
ile toplumun tüm kesimlerinin izlemesine imkan sağlıyor.

Toplumun genç enerjisini harekete geçirmek için ödüllü yarışmalar düzenliyor.

Bu yıl yedincisini gerçekleştirdiği
“İradeni Kuşan, Umudu Yeşert!”
teması ile yapılan Mavera Ödülleri - Şiir, Hikaye ve Deneme yarışmasının ödül töreni bu hafta içinde yapıldı.
Yarışmaya üniversitelerden
bin 187 genç şiir hikaye ve denemelerini
gönderdi. Aralarından 30 gencin eseri öne çıktı ve ödüllendirildi.

Türkiye’nin faklı birçok üniversitesinde okuyan ve her dalda 7 mansiyon ve ilk üçe verilen ödüllerle toplam 30 genç sahneye çıktı.

Emeğinin bir yerlerde karşılık bulduğunu gördü.

Bence bu çok önemli bir şeydi.

Gençleri topluma kazandırmak onların
enerjisini keşfetmek ve çalıştırmak,
bir ülkenin ekonomik ve sosyal hayatına yapılabilecek en büyük katkıdır.

Sivil Toplum Kuruluşları, dernekler ve vakıfların en önemli belki tek görevidir.

**

Ödül töreni konuşmalarında en dikkat çekici olan her konuşmacının Gazze konusundaki hassasiyeti ve duygusallığı oldu.

Gazze özgür olana kadar gündemimizden düşmeyecek.

Gazze özgür olana kadar boykotu yerli işbirlikçileri de ekleyerek sürdüreceğiz.

Gazze özgür olana kadar orada ölen her çocuk biziz ya da bizim çocuğumuz, her kadın annemiz, kız kardeşimiz, her erkek babamız, abimiz kardeşimizdir.

Çocukları öldürerek
katliamı savaş diye pazarlayanların
ve siyonizmin arkasında gizlenenlerin alçak yüzlerini güneş doğduğunda herkes görecek.
Şiir dalında üçüncü olan
Murat Türkcan’ın
şiirinde söylediği gibi kıyamdayız.
Kıyamda

nedir yaşamak bir fırlatımlık oktan başka

er ya da geç toprağa düşen

hiç düşmeyecek sanıldıkça

çoktan kınından çıkmışken taşra

haçlılar ve kıyamet alametleri

sefere niçin çıkılsın aşkı yeniden tanımlamadıkça


gözlerin neye benzer bir çift mermiden başka

tekrar ve tekrar saplanan

şehrin kavgasından uzaklaştıkça

çoktan zapt edilmişken doğu roma

kalbimiz ve ders kitapları

yiğit nasıl savaşsın yarası kapanmadıkça


bırak bu şiiri işte banknotlar

zaten olmadı bir fikrin

onlara kavuşmaktan başka

çoktan olup biteni sezmişken

sahilleri döviz getiren kentlerin

hiç deniz görmemiş çocukları

sezar hüküm süremez ona hakkı sunulmadıkça


insan neye yarar secde etmekten başka

aşkı hiç anlamayan

ansızın kabirde uyanmadıkça

çoktan seçerek ölürken burjuva

tanrıya ödenmişken tanrının hakları

aşk nasıl tanımlansın yesribe varılmadıkça


yağmur neyi özler toprak kokusundan başka

hafızamdan kaybolan

genzimi asfalt kokusu yaktıkça

çoktan benden ayrılmışken bosna

kudüs vav ve mim harfleri

ok niçin fırlatılsın küfrün kalbine saplanmadıkça

#Aktüel
#Eğitim
#Edebiyat
#Yaşar Süngü
1 ay önce
Bin 187 dokunuş ve 30 genç
Güneyimizde bir PKK devleti mi kuruluyor?
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Ana muhalefet partisi, ‘an’a muhalefet etmeli, geçmişe değil
Bolivya’da darbeciliğe karşı “Türkiye Modeli”
Uluslararası ekonomik kuruluşların ülke ekonomileri üzerindeki etkileri