Osmanlı sarayının kütüphanesinde yer alan her bir el yazması, içeriğinin yanında cildinden sayfa düzenine, resimlerinden yazı sanatına , müellifinden yazıldığı dönemin tarihi olaylarına kadar farklı açılardan akademisyenlerin, sanatçıların, araştırmacıların ilgisini çekti. Hatta bu el yazmaları üzerine yıllar süren çalışmalar yapıldı, kimi çalışma yeni eserlere dönüştü kimi ise yeni eserlere ilham kaynağı oldu. İşte üzerine pek çok akademik çalışma yapılan ,hakkında yeni kaynak kitaplar yazılan aynı zamanda pek çok sanatçıya da ilham kaynağı olan adeta her bir sayfası görsel şölene dönüşmüş eserlerden birisi de Safeviler tarafından Osmanlı’ya hediye edilen Şah Tahmasb Albümü’dür. 350 yıl Osmanlı saraylarının kütüphanelerinde muhafaza edildikten sonra İstanbul Üniversitesi’nin Nadir Eserler Kütüphanesi’nde korumaya alınan bu albüm üzerine yıllar içinde pek çok çalışma yapıldı, içindeki görseller ve yazılar pek çok sanatçıya ilham kaynağı oldu. Bu albüm içindeki yazı çeşitlerini inceleyip bugüne kadar bu albümle ilgili yapılmış çalışmaları ele alan son kitap ise “Osmanlı Hazinesinden Şah Tahmasb Albümü” adını taşıyor. İRCİCA (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) tarafından İngilizce olarak basılarak okurla buluşturulan bu önemli çalışma Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarından Prof. Dr. Lale Uluç ve İslam sanatları tarihi uzmanı Bora Keskiner tarafından hazırlandı. “Osmanlı Hazinesinden Şah Tahmasb Albümü”, İslam sanatının önemli edebi ve görsel çalışmalarının örneklerini içeren Şah Tahmasb Albümü’nü inceliyor. Uluç ve Keskiner, Şah Tahmasb Albümü’ndeki yazılar üzerine kapsamlı bir inceleme yaparken ayrıca albümle ilgili bir kataloğu da okurla buluşturuyor. Albüm, Safeviler ile Osmanlı Sarayı arasındaki sanatsal iletişimi ele alırken aynı zamanda İslam Sanatının belli bir dönemde ürettiği işlere de ayna tutuyor.
Dönemin ustalarının çalışmaları albümde toplanmış
Şah Tahmasb Albümü bir dönemin sanat dünyasını özetleyen sergi kataloğu gibi. Safevi hükümdarı Şah Tahmash (1524-1576)’a ithaf edilen bu albüm 14. Yüzyıldan 16.Yüzyıla uzanan dönemi kapsayan minyatürlü yazma eserler seçkisi aslında. Farsça, Arapça ve Çağatay Türkçesiyle yazılmış eserin içinde Şehname›den bölümler, şiirler, hadisler, ayetler, o dönemin meşhur hattatlarının eskizleri ve minyatür ustalarının yaptığı çalışmalardan örnekler bulunuyor. 14. Ve 16. Yüzyılın en güzel yazma eserlerinin örnekleri olan bu albüm günümüzde özellikle minyatür, tezhip ya da hat alanında çalışanlara da yol gösteren bir kaynak. Albüm Şah Tahmasb’a övgü dolu sözlerin yanında babası Şah İsmail’in imzasıyla yazılmış bir bölümü de içeriyor. Firdevsi’nin ünlü Şahnamesi’nden bölümlerin yanında içinde Ali Şir Nevai için yazılmış bir önsöz de yer alıyor. Ayrıca Fizyognomi bilimi üzerine bir el yazmasından parçalar da yine albümde bulunuyor.
3. Murad’a hediye edilmiş
‘Şah Tahmasb Albümü’ kim tarafından hazırlandığı ya da Osmanlı sarayına nasıl geldiği tam olarak bilinmese de Sultan III. Murad’ın tahta çıkışını kutlamak üzere İran’dan gönderilen 7 deve yükü hediyeler arasında saraya geldiği tahmin ediliyor. Uzun yıllar boyu sarayda muhafaza edilen eser Cumhuriyet’in ilanından sonra Yıldız Sarayı’ndan İstanbul Üniversitesine gönderilmiş ve burada Nadir Eserler Kütüphanesi’nde korunmuş. Sultan III. Murad’a ait cülusun bir parçası olduğu düşünülen bu albümün Osmanlı Sarayı kütüphanesinde olması aynı zamanda İran ve Osmanlı arasında özellikle sanatsal anlamda bağlantıyı da gözler önüne seriyor. Siyasi anlamda o dönemde çatışmalar yaşansa da kültürel anlamda birbirinden etkilendikleri bir gerçek.
Albümdeki eserler müzedeki eserler gibi
Lale Uluç ve Bora Keskiner çalışmalarında bu albümdeki özellikle hat yazılarına odaklanarak kıtaların nasıl oluştuğuna ve bu eserlerin derlenme gerekçesinin nedenleri üzerine yoğunlaşmış. Uluç ve Keskiner bu çalışmayı yaparken İstanbul kütüphanelerinde bulunan aynı yüzyıla ait başka hat eserleriyle de albümde yer alan örnekleri karşılaştırarak benzerlik ve farklılıkları ortaya koymuş. Albüm içindeki metinlerin bir bütünlük oluşturmadığını belirten Uluç albümdeki yazıların yalnızca sanatsal olarak bir değeri olduğunu vurguluyor ve şunları söylüyor: “Bu eserler müze duvarları gibidir. İçindeki resimler, hat eserleri, tezhipler bir seçimden sonra buraya yerleştirilmişlerdir. Bunlar, zamanında örnek olarak kullanılmış, taklit edilmiş çok önemli eserler. Burada karşımızda tarihler, ketebeler, hattat isimleri çıkıyor ve bunlar üzerinden bazı silsileleri takip etme fırsatına erişebiliyoruz. Bu açıdan, söz konusu albümler bizler için çok büyük bir önem arz ediyor.”
Diğer albümlere örnek olsun
İslam sanatları tarihi uzmanı Bora Keskiner yayına hazırlanan albümün, dünyaca ünlü örnekleri içinde barındırdığını belirtiyor Topkapı Sarayı’nda yine bu albüm gibi çok önemli Akkoyunlu ve Timuri albümler olduğunu ve bu albümlerin her birinin de İslam kitap sanatları açısından büyük önem taşıdığını dile getiriyor. Eserin İslam hat ve minyatür sanatının gelişimini belgelediğine de dikkati çeken Keskiner yaptıkları çalışmanın önemini ise şu sözlerle ifade ediyor: “Burada çok önemli sanatkarların, saray üstatlarının, nakkaşlarının ve hattatlarının eserleri yer almaktadır. Tahmasb albümünü hazırlayıp kamuya sunmakla, albümün içindeki fragmanları, minyatürleri, sanat ve bilim dünyasına tanıtmış olduk. İnşallah ülkemizdeki diğer albümler de benzer bir şekilde yayınlanır ve kültür dünyamıza kazandırılmış olur.”
Dünya akademi ve sanat çevresi için kaynak eser
Geçtiğimiz hafta IRCICA’da kitapla ilgili bir panel düzenlendi. “Maalesef kendimizdeki zenginliği dünyaya yansıtamıyoruz” diyen IRCICA Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç böyle bir çalışmayı özellikle İslam sanatı üzerine çalışmalar yapan dünyadaki uzmanlar için kaynak kitap olmasını temenni ettiklerini bu yüzden de İngilizce olarak bastıklarını dile getirdi. IRCICA’nın uluslararası bir kültür kurumu olduğunu ve İslam kültürüne dair İngilizce, Arapça ve Fransızca yazılmış eserlere önem verdiklerini belirten Kılıç, “Bu açıdan yazarlarımızın söz konusu eseri doğrudan İngilizce kaleme almaları, İslam kültürüne ait bu tarz eserlerin dünya akademi ve sanat çevrelerince bilinmesi açısından çok önemli bir durumdur. Çalışmasını yürüttüğümüz bu kitap, bu anlamda önemli bir yerde duruyor” yorumunu yapıyor.