Şüphesiz 1994 yılının en önemli olayı, Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Mart seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başkan seçilmesiydi. Çöp dağlarıyla, susuzlukla mücadele eden İstanbullu, İSKİ skandalını da yaşayınca çareyi dürüst insanlara sığınmakta buldu. İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel, paravan şirketler kurulmasını sağlamış, bu şirketler İSKİ’nin açtığı klor alımı ihalelerine girmiş ve değerinin kat kat fazlasına klor alımı gerçekleştirilmiş gibi gösterilerek büyük yolsuzluk yapılmıştı. Üstelik suçlanan sadece Göknel değildi, partisi SHP de işin içindeydi. SHP o tarihten itibaren büyük yolsuzluk yapan bir parti olarak akıllarda kaldı ve büyük şehirlerde seçim kazanması hayal oldu.
GAZİ MAHALLESİ JİTEM’İN İŞİ Mİ?
CUMARTESİ ANNELERİ’NDEN DİYARBAKIR ANNELERİ’NE
Gazi Mahallesi olayları sonrası gözaltına alınan Hasan Ocak isimli bir şahıs ortadan kaybolmuş, annesi Emine Ocak, ailesi ve arkadaşları 55 gün boyunca onu aramış, nihayetinde kimsesizler mezarlığında cansız bedenine ulaşılmıştı. Hasan’ın cesedine ulaşılmasının ardından kayıplara karşı adalet arayan bir grup anne ilk kez 27 Mayıs’ta Galatasaray önünde oturma eylemi yaptı. Her cumartesi orada oturan annelere medya, “Cumartesi Anneleri” adını taktı.
Ülkenin çivisi çıkmıştı
Bugün yapılanlara kimin alkış tuttuğuna bakmak gerektiğini söyleyen gazeteci Murat Kelkitlioğlu, o dönemin yolsuzluklarının üzerine giden bir gazeteciydi. Kelkitlioğlu, “FETÖ hesaplarına bakın, hepsi alkış tutuyor bu duruma. Oysa doksanlarla bugünleri kıyaslamak mümkün dahi değil. Ülkenin çivisi çıkmıştı. O zaman yaşananlar hükümet devirdi. Bugün bir iddia belgesiyle ortaya konmadığı için, sadece açıklama üzerine dönüyor bütün konuşmalar. Varsa bir şey onun üzerine gideceksin. Ama her önüne çıkanın yaptığı açıklama üzerine de devlet kalkıp soruşturma başlatmaz” dedi.
Bugün yaşananlar karikatür gibi
Hortumlanan bankaları, mafya, siyaset, işadamı çarkını yazılarında ve kitaplarında anlatan gazeteci Nedim Şener, doksanların tam bir kaos ve çürüme dönemi olduğunu vurguluyor. Siyasette koalisyon pazarlıklarının ülkenin ekonomik ve siyasi iktidarının kaybolmasına sebep olduğunu belirten Şener, şu ifadeleri kullandı:
KİRLİ BEZLE TEMİZLİK OLMAZ
Ve ilave ediyor Nedim Şener: “Geçmişin kirli adamları Türkiye’ye temizlik dersi vermesin. Doksanlara methiyeler düzenler ya bilmeyenler ya da geçmişin kirli adamları. Kirli bezle temizlik olmaz. Ahlak dersi veren, ailesine değer veren adam, öncelikle haram yemeyecek. Ben Çakıcı’ya da Sedat Peker’e de soruyorum, bir gün sigortalı çalışmışlığınız var mı? O evleri, o arabaları neyle alıyorsunuz, nasıl yaşıyorsunuz, nasıl kaçabiliyorsunuz? Dolayısıyla mafyayla temizlik olmaz. Doksanlı yılların sonlarında Çakıcı’nın söyledikleri temizliği getirmedi. TBMM altında kurulan komisyon ancak bunları yargı önüne getirebildi.”
Topuğa kurşun
Mafyanın yavaş yavaş gündemimize girmeye başladığı dönemlerdeyiz. Dündar Kılıç, Alaattin Çakıcı gibi isimler gazetelerde boy gösteriyor. Topuğuna sıkmak, karşındakini uyarmak anlamında, sokak çocuklarının bile diline dolanmış. Çakıcı’nın Hıncal Uluç’u ayağından vurdurması da bu dönemde yaşanıyor. O günlerde gazeteciler uyarılmak için tekme tokat dövülmüyordu, bildiğin topuğa kurşun sıkılıyordu. Öldürülenler de vardı elbette ama o tamamen farklı bir konsept.
Malki cinayetiyle el değiştiren paralar
Parsadan dolandırdı
Doksanlı yıllarda seçimler biter bitmez hükümetin kurulup hizmete başlayabilmesi, ancak bir mucize sonucu olurdu. Nitekim 54. hükümet tam 6 ay sonra ancak kurulabildi. Bir taraftan seçimde 1. parti çıkan Necmettin Erbakan’ın hükümet kurma çabaları devam ederken, 10 Mayıs 1996 tarihinde DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakanlıktan ayrılmadan 22 gün önce örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiği anlaşıldı. Ardından Tansu Çiller’in dolandırıcılıktan yargılanan Selçuk Parsadan’a örtülü ödenekten 5,5 milyar lira verdiği iddia edildi. Oktay Güzeloğlu’nun “Yüzyılın dolandırıcısı Selçuk Parsadan” isimli kitabında Parsadan, “Açtım telefonu, Fethullah Gülen olarak konuştum. ‘Işık evleri yaptırıyoruz dört-beş eksiğimiz var’ diye konuştum, verdi” ifadeleriyle dolandırıcılığını anlattı.
Bankalara hortum
Kutlu Adalı’yı Sedat Peker mi öldürecekti?
Son günlerde aranan organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı videolardan kamuoyu Kutlu Adalı cinayetini hatırladı. Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi, Lefkoşa’daki evinin önünde öldürülmüştü. Sedat Peker, gazeteci Kutlu Adalı cinayetine ilişkin olarak yayımladığı videolarda eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Adalı’yı öldürtmek için kendisinden tetikçi talep ettiğini, bu talep üzerine kardeşi Atilla Peker’i Kıbrıs’a gönderdiğini, ancak sonradan Korkut Eken ile görüştüğünde “başka bir ekibin Adalı’yı öldürdüğünün söylendiğini” öne sürdü. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, iddialarla ilgili soruşturma başlattı. Videolarla hükümet devirmeyi hayal edenlerin doksanlar itirafı tam olarak bu olsa gerek. Kutlu Adalı’yı başka bir ekip öldürmeseydi, Sedat Peker’in kardeşi mi öldürecekti? Bu şekilde kaç kişiyi öldürmüşlerdi?