Fazla olan yanlıştır

04:0029/05/2025, Perşembe
G: 29/05/2025, Perşembe
Ali Saydam

Önce, müsaade buyurursanız, bir iletişim kuramının altını iyice çizelim: İtibarın bir kurum ve kişinin üzerinde birden fazla hem ticari hem de sosyal pozitif etkisi vardır… ‘ Isı kalkanı ’, krizlere karşı ‘ koruma şemsiyesi ’ görevlerini yerine getirir… Aynı ürün ya da hizmeti rakiplerden daha yüksek fiyata pazarlama şansını sunar; daha nitelikli insan kıymetlerinin daha uygun şartlarda istihdamını sağlamaya hizmet eder; halka arz durumunda ise talep yaratır, mevcut talebi artırır… Bu, sadece bir

Önce, müsaade buyurursanız, bir
iletişim kuramının
altını iyice çizelim:
İtibarın
bir kurum ve kişinin üzerinde birden fazla hem ticari hem de sosyal pozitif etkisi vardır… ‘
Isı kalkanı
’, krizlere karşı ‘
koruma şemsiyesi
’ görevlerini yerine getirir…

Aynı ürün ya da hizmeti rakiplerden daha yüksek fiyata pazarlama şansını sunar; daha nitelikli insan kıymetlerinin daha uygun şartlarda istihdamını sağlamaya hizmet eder; halka arz durumunda ise talep yaratır, mevcut talebi artırır…

Bu, sadece bir özetti; üzerine sayfalar dolusu makale ve kitap yazmak, örnekleri artırmak mümkündür (Bkz. İtibar Yönetimi, Reputation Management başlıklı çalışmalar)…

İtibarın, iki ana eksenin bileşkesinden oluştuğu tespit edilir:
Tanınma
ve
Beğeni
. Ancak, bir kişi ya da kuruluşun tanınmasının artması, onun beğenisinin de aynı oranda artacağı anlamına gelmez…

Eğer beğeni eksenini oluşturan parametreler doğru yönetilmez ve beğeni düzeyini aşağı doğru çekerlerse; tanınmayı artırmanız ters tepebilir, yani beğeniyi daha da düşürebilir. Bu da kuruma ve şahsınıza duyulan olumsuz duyguları tetikler ve artırır.

Yalnızca ‘tanınma’ odaklı iletişimin en sefil örneği ise Anglosaksonların ‘
publicity
’ dediği ‘
medyada görünürlük
’ konusuna sürekli yatırım yapmak olarak tespit edilebilir… Bu durum ise o kurum ve kişilerin toplum ve yönetimler nezdinde
itibar kaybı çıkışlı nefret objesi
hâline gelmelerine neden olabilir ve işte o zaman insana bedel ödetirler!..

Bu nedenle, beğeni puanından yoksun publicity’nin fazlası yanlıştır…

Geçmişten birkaç örnek verelim…
Banker Kastelli
olarak bilinen
Cevher Özden, Çiftlik Bank’
ın “Tosuncuk” olarak kayıtlara geçen kurucusu
Mehmet Aydın
… 50 fabrikasıyla 30 bin kişiye istihdam sağlamış eski Samsunspor Başkanı ve ‘hayali ihracat şampiyonu’
Hasbi Menteşoğlu
… Bir sıfat eklemeye dahi gerek görmediğimiz
Dilan-Engin Polat
çifti… Bunların ortak yanları, yalnızca çarpık işlerle para kazanmaları değil, aynı zamanda gösteriş meraklısı olmaları ve bunu kazanılan paraların çarpan etkisiyle milletin gözüne gözüne sokmalarıdır…
Kuramı doğrulayan son örnek de
Papara
isimli ‘ödeme kuruluşu’nun sahibi
Ahmed Faruk Karslı
… Yasadışı bahisten elde edilen para trafiğine ön ayak olunduğu suçlamasıyla yapılan operasyon sonunda; Karslı’nın da aralarında olduğu 13 şüpheli hakkında, “yasa dışı bahis”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “kurulan örgüte üye olma”, “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” suçlarından gözaltı kararı verildi.
PPR Holding Anonim Şirketi
başta olmak üzere değeri yaklaşık 5 milyar TL olan toplam 8 şirket, 1 yat, 5 tekne, 3 kiralık kasa, 74 araç, 7 daire, 1 villaya el koyuldu. El koyulan PPR Holding ve diğer şirketlere TMSF kararı ile kayyum atandı.
Papara’nın sahibi Karslı, 36 yaşındayken (2023) ‘
Kırmızı Yalı
’ olarak bilinen İstanbul Boğazı’ndaki
Sipahiler Ağası Mehmet Emin Ağa Yalısı’nı
200 milyon liraya almasıyla gündeme gelmişti. Sonrasında ise
sponsorluklarla
neredeyse her gün manşetlerde yer aldı… 2024-2025 sezonunda
Fenerbahçe Petrol Ofisi
Kadın Futbol Takımı’nın forma kol sponsoru olan Papara,
Trabzonspor’un
göğüs sponsorluğunu üstlenerek
Papara Park Stadyumu
’nun da isim hakkını aldı… Ayrıca,
Beşiktaş’ın
çeşitli branşlarında da sponsorluk anlaşmaları yaptı…

Kıssadan hisse: İletişim, iki yanı keskin bıçak gibidir… Dikkatlice kullanmak gerekebilir… Hekimler, kortizon tedavilerinde de benzer bir yaklaşım tavsiye ederler… Şöhretin ‘güç’ olduğu kanaatine kapıldığınız anda, kontrolü yitirmeniz an meselesidir ve muhteşem bir iletişim kampanyasının hepimize ezberlettiği gibi;

“Kontrolsüz güç, güç değildir.”

İngiltere’nin menfaatini kim korur?

İhanetin belgesi olur mu? Bal gibi olur!..

İngiliz emperyalizmiyle hiçbir zaman, hiçbir konuda ortak platformda buluşmamış, hiçbir çıkarda kesişmemiz ülkemizin menfaatlerini İngilizlerin önüne ‘yem gibi’ atmaya kalkmak başka nasıl açıklanabilir ki?!

Çanakkale Savaşları sırasında İşçi Partisi’nin desteklediği İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmış ve Gazi mertebesine ulaşmış Mustafa Kemal’in kurduğu partinin, bugün onun koltuğunda oturan başkanı Özgür Özel efendi, özü itibarıyla güçlü ülkelerin hegemonyasını derinleştirmek üzere kurulmuş olan diğer uluslararası örgütlerden hiçbir farkı kalmamış sosyalist enternasyonalde, bakın ne demiş:

“Suriye’de denklemler var, dünyada denklemler var; koca koca ülkelerin koca koca menfaatleri var. Ama bu denklemlere bakıp da İngiltere’nin menfaatini, Erdoğan’da görmek doğru bir şey değil.

İngiltere’nin bir menfaati varsa; evet istikrarlı bir Türkiye’dedir, istikrarlı bir Suriye’dedir, istikrarlı Orta Doğu’dadır. Ama Türkiye’deki istikrarın yolu, demokratların iktidarındadır. Otokratların iktidarının istikrarı, en temel istikrarsızlıktır. O yüzden ‘İstikrara destek vereceğiz’ diyerek demokratlara yapılan bir darbeye sessiz kalmayı hiç içimize sindirmedik, bundan sonra da sindirmeyeceğiz.”

Yani Özel, “İngiltere’nin menfaati, CHP’yi desteklemektedir” demeye getiriyor…

CHP’nin yurtsever, millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlükten yana tabanının aklına, ruhuna, ferasetine sunulur…


#Sosyal Medya
#Aktüel
#Ali Saydam