Millet aklı

04:0026/10/2024, Cumartesi
G: 26/10/2024, Cumartesi
Ali Saydam

Şu sıra elden ele dolaşan ve çok tartışılan bir film var; “Führer und Verführer”… Bazı platformlarda “Goebbels and the Führer” adıyla yer alan filmin İngilizcesi “Führer and Seducer”… Yani Türkçesiyle “Önder ve Baştan Çıkaran”… Film, daha ilk karede büyük bir iddiayla başlıyor; “Bu film, asla gösterilmemiş olanı göstermektedir… Diyaloglar, araştırmalara ve doğrudan alıntılara dayanmaktadır…” Filmin ilk sahnesinde 20 Mart 1945 gününe gidiyoruz. III. Reich Propaganda Bakanı Joseph Goebbels ve eşi

Şu sıra elden ele dolaşan ve çok tartışılan bir film var; “Führer und Verführer”… Bazı platformlarda “Goebbels and the Führer” adıyla yer alan filmin İngilizcesi “Führer and Seducer”…

Yani Türkçesiyle “Önder ve Baştan Çıkaran”…

Film, daha ilk karede büyük bir iddiayla başlıyor; “Bu film, asla gösterilmemiş olanı göstermektedir… Diyaloglar, araştırmalara ve doğrudan alıntılara dayanmaktadır…”

Filmin ilk sahnesinde 20 Mart 1945 gününe gidiyoruz. III. Reich Propaganda Bakanı
Joseph Goebbels
ve eşi
Magda
projeksiyondan gösterilen bir haber filmini izlemektedirler. Görüntülerde Hitler, sıraya dizilmiş, kendisini bekleyen ve Alman gençliğini temsilen seçilmiş 20 çocukla tek tek ilgilenir. Bu çocuklar “Almanya’nın savunmasında” üstün başarılar gösterdikleri için “Iron Cross” (Demir Haç) ile ödüllendirilmişlerdir.

Bir planda ellerini arkasında bağlamış Hitler’in sol elinin Parkinson hastası gibi titrediği görülür.

Goebbels o anda haykırır: “Dur!” Sonra devam eder: “Führer titremez!” Eşi Magda da ona katılır: “Felaket” …

Goebbels, “Alman halkı bunu asla görmemeli” der.

Filmi gösteren subay Naumann “Korkunç ama gerçek bu; Hitler artık eskisi gibi değil” diye yanıtlar.

Goebbels o anda parlar: “Neyin gerçek olduğuna ben karar veririm! Ve Alman halkının yararına olan neyse, gerçek de odur!”

Faşizmin iletişim dehası olarak kabul edilen Goebbels’in bu diyaloğu;
hakikat ile gerçekliğin
iletişim alanında rastlanan
temel çelişkisine
gönderme yapan en önemli örneklerden biridir.
Dünyada pek çok fikir, ürün ve hizmet markası, hedef kitlenin
mevcut ihtiyaç ve talepleri
doğrultusunda oluşturulmuyor; tam tersine, hedef kitlenin o ürün ya da fikre
duyması gereken ihtiyaç
, reel politik bir yaklaşımla yukarıdan aşağıya kuruluyorsa (bkz. meşhur gazlı içecekler), bunun kaynaklandığı ‘meşru zemin’, yani Goebbels’in yukarıdaki tarihi ifadesi, vahşi kapitalizmin egemen olduğu ortamlarda karşılığını bulmaktadır.
Gelin görün ki; geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi; ‘
devlet aklı
’, iletişim teknikleri ve kuramlarıyla donatılarak ‘
millet aklı’
hâline getirilmezse, sonuç hüsran olabilir. Nazileri hüsrana uğratan da zaten buydu. Millet iradesini, belli bir noktadan sonra yok saymaları, Goebbels’in halk iradesinden kopuk bir aklı dayatma çabası onların ve III. İmparatorluk’un sonunu getirdi.

Şu sıra hem entelijansiya hem de ülke çıkarlarıyla ilgilenen halk geneli, “Devlet aklıdır, bir bildikleri vardır. Bekleyelim de altını doldursunlar” minvalindeki akıl yürütmelerle olan biteni anlamaya çalışıyor.

İletişimin elifba’sı şudur: “Kaynağın gönderdiği mesajın alıcı tarafından anlaşılmasının sorumluluğu, alıcıda değil, kaynaktadır.”


Günün sözü
“Biz SİHA’ları geliştirdiğimizde ilk cevap teröristten gelir diye bekledik; Sezgin Tanrıkulu’ndan geldi.”
Selçuk Bayraktar

Gözümüze takılanlar…

TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi Cenk Çiğdemli, Ekim ayından başlayan 3 aylık sürecin e-ticaret sektörünün kampanya ve indirim dönemi olduğunu hatırlatarak bazı açıklamalarda bulunmuş. Yıllık e-ticaret hacminin yaklaşık yüzde 35’i genellikle son çeyrekte gerçekleşiyormuş. 2024’te e-ticaret sektörünün toplam son çeyrek ciro rakamının en az 1,3 trilyon TL, siparişlerin de en az 3 milyar adet olması bekleniyormuş. İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı e-ticaret raporuna göre Türkiye dünyada e-ticaret büyüme hızında 3. sıradaymış. Haftada en az bir kez e-ticaret alışverişi yapan internet kullanıcılarının oranına göre Türkiye, yüzde 64,6 ile dünyada Tayland (yüzde 66,8) ve Güney Kore’den (yüzde 65,6) sonra üçüncü sırada geliyormuş (Habibe Doğancı). Yine fırsat ve tehdidin aynı anda var oldukları bir durum söz konusu…

Yer gök “Dubai Çikolatası”… İkrah gelmek üzere… Pazarlama iletişimi için bir vaka olabilecek bu fenomenle ilgili çeşitli araştırmalara rastladık. Medya Takip Merkezi’nin 187 dil ve 196 ülkeyi kapsayan dijital medya platformu DigiLUP verilerine göre; 16 Eylül-16 Ekim 2024 tarihleri arasını kapsayan 30 günlük süreçte, çikolata ile ilgili yapılan 640 bin 700 paylaşımın 578 bin 300’ü sadece Dubai Çikolatası’yla ilgiliymiş. Çikolata ile ilgili tüm postların %90’ını tek başına oluşturan ürün hakkında yılbaşından bu yana sadece Instagram’da #dubaichocolate etiketiyle 68 bini aşkın paylaşım yapılmış. İnternette dolanan bir başka derleme makale ise bu popülerliğin nedenlerini araştırmaya çalışmış. Bu çikolatanın TikToker Maria Vehera’nın videosuyla bir anda ‘patladığı’ belirtiliyor. Vehera’nın videosu 4,8 milyon beğeni ve 74,2 milyon izlenme almış. Ardından diğer içerik üreticileri de de Dubai Çikolatası’yla ilgili videolar paylaşmaya başlamış. Tanınma, pazarlama iletişimi için ilk ve çok önemli bir adımdır. Ancak, kampanyanın başarılı addedilebilmesi için ‘beğeni’yi, başka bir deyişle ‘tutundurma’yı sağlaması gerekir.

AB’de kişisel verilerin korunmasından sorumlu olan İrlanda Veri Koruma Komisyonu (DPC), LinkedIn’in kişisel verileri işlemek için geçerli bir yasal dayanak sunamadığını belirterek firmaya 356 milyon dolar ceza kesmiş. Bizde olsa kifayetsiz muhterisler “İfade özgürlüğü”, “Evrensel”, “Küresel” diye tepinmeye başlamışlardı. Başka bir sözümüz yoktur…

#politika
#gündem
#ali saydam