Fetullah Gülen’in ölümüyle birlikte örgüt içindeki tartışmalar da gün yüzüne çıkmaya başladı. Gülen daha sağ iken etrafında gruplar oluştuğunu ve kendi aralarında güç savaşlarına giriştiklerini bu tartışmalardan anlıyoruz.
Fetullah Gülen, sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde faaliyet gösteren bir terör örgütünün elebaşıydı. Örgüt o kadar büyümüş, güç ve finans bakımından öyle seviyelere gelmişti ki, Gülen’in tek başına bu çarkı bütünüyle kontrol edebilmesi mümkün değildi. Pensilvanya’daki örgüt merkezinde Gülen’in yanı başında bulunanlar pastadan kendilerine güç ve pay koparma hırsına kapılmışlardı.
Fetullah Gülen’in hırsının aklının önünde gittiğini fark eden bir grup, sinsice bir tiyatro düzenleyerek elebaşını avuçlarının içine almışlar. Bu grup, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar adına sahte mektuplar yazarak Gülen’i yönlendirmeye başlamışlar. Bu sahte mektuplarda Türkiye’de bir darbenin hazırlıklarının yapıldığı, yakında Erdoğan ve AK Parti Hükümeti’nin devrileceği, Erdoğan’dan hesap sorulacağı yazıyor, darbenin yapılabilmesi için güvenilir bir kadronun oluşturulması gerektiği belirtiliyor, TSK’nın üst kademesinde tayin ve atama taleplerinde bulunuluyormuş. Gülen, bu mektupları gözyaşları içinde okuyor ve talepleri hemen yerine getiriyormuş. Hatta Gülen’e bir askeri üniforma da getirmişler ve “bunu Hulusi Paşamız yolladı” demişler.
Bu mektuplar 15 Temmuz öncesi olduğu gibi 15 Temmuz sonrasında da Gülen’e verilmiş. Elebaşı Gülen son yıllarına kadar bu mektuplara inanmış ve darbe umudunu hep sıcak tutmuş. Bu arada tabii mektupları yazanlar da örgütü ve elebaşını yönlendirmeyi sürdürmüşler. İddialara göre Gülen ölümünden önce bu mektupların sahte olduğunu anlamış. Kim bilir, belki de darbe umudu tükenince çöktü ve öldü.
Şu anda örgüt içinde hararetle tartışılan bu mektuplar ve ceket konusu, biraz da 15 Temmuz darbe girişiminin “tiyatro, tuzak, kumpas vs.” olduğunu iddia edenler tarafından bahane olarak kullanılıyor. Fetullah Gülen’in, yanına sızan bir ekip tarafından sahte mektuplar ve ceketle kandırıldığını, dolayısıyla 15 Temmuz’un bir “tuzak” olduğunu, Gülen’in bu tuzağa düştüğünü, hem kendisinin hem de örgütün masum olduğunu iddia ediyorlar.
Fetullah Gülen, dinine, Müslümanlara, vatanına sırtını dönmüş bir haindi. Aynı zamanda bir katildi. Gözünü güç arzusu ve hırs bürümüş bir manyaktı. Ancak asla aptal değildi. Kafası zehir gibi çalışıyordu. Otobiyografisinden anlıyoruz ki çocukluk yıllarından itibaren zekasıyla birlikte hırsıyla da dikkat çekmiş, belki bu sayede CIA ve MOSSAD kendisine yatırım yapmıştı. Gülen ve örgütü hep Hasan Sabbah ve Haşhaşiler’e benzetildi ama muhtemeldir ki o, Erzurum’un yanı başında sayılabilecek, hatta Erzurum’un kardeş şehri, bugün İran’daki Erdebil şehrinde 14’üncü Yüzyıl’da kurulmuş Safeviyye tarikatını ve onun şeyhi Safiyyüddin Erdebilî’yi kendisine rol model alıyordu. Erdebil’de bir postla başlayan hareket, bir tarikatın devlete dönüştüğü tarihteki nadir örnekler-dendi. Safeviyye baştan halis niyetle kurulup sonradan, çevre ülkelerin de müdahalesiyle çocuklar, torunlar elinde sapkınlaşmıştı; Gülen ise tarikatını en baştan sapkınlık üzerine kurmuştu, uzun yıllar bekleyemeyecek kadar sabırsızdı ve hırslıydı, üstelik daha kuruluşta Türkiye’nin hasmı ülkelerle kontratlarını yapmıştı.
Kısacası Fetullah Gülen’in darbe için ikna edilmesine gerek yoktu, darbeyi bir an önce zaten istiyor, arzuluyor, bunun için yanıp tutuşuyordu. Bu sabırsızlık ve hırsın gözünü kararttığını, aklını başından aldığını, bir çocuk gibi, daha çok kazanma arzusuyla dolandırıcıların elinde oyuncak olan doyumsuz, tatminsiz bir kurban gibi en basit tuzaklara düştüğünü, 2023 yılında bile sahte mektuplar ve ceketle kolayca istismar edilip yönlendirildiğini anlıyoruz. İnsanın kendisini en güçlü hissettiği an, en zayıf anı olabilir. Kibir hırsla birleşince akıl ortamı terk eder.
15 Temmuz darbe girişimini darbeciler için başarısızlığa götüren de bu hırs ve sabırsızlıktı: Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın darbe girişimini öğrendiğini zannedip, erkenden harekete geçmeseler belki de başarılı olacaklardı.
Sahte mektupların birinde “canlı yayında izleyeceksiniz, tiranı külliyenin merdivenlerinden yuvarlaya yuvarlaya öldüreceğiz” ifadelerini okuyunca Gülen şiddet karşıtı olduğunu iddia ederek buna karşı çıkmış. İçten içe sevindiğine, coştuğuna, büyük haz duyduğuna şüphe yok. Benzerini 17-25 Aralık sürecinde, Başbakan Başmüşavirleri olarak Mustafa Varank’la tecrübe etmiştik: Yayınlanan bir telefon görüşmesinde Gülen, şahsım ve Varank için “Allah ıslah etsin” ifadelerini kullanıyordu; dua görünümündeki bu ifadeler “talimat” olarak alınmış, benim ve Varank’ın isimleri “ıslah” için olsa gerek, 25 Aralık dosyasına konulmuştu.
FETÖ içinden muhtemeldir ki daha çok itiraf ve ifşaat gelecek. Çocukluğundan itibaren dizginlenemez bir hırsla hareket eden, CIA ve MOSSAD uşağı hain Fetullah Gülen’in daha çok rezaletine, sefaletine, cinayetine, aynı zamanda zafiyetine tanıklık edeceğiz.
FETÖ içinde hala “15 Temmuz tiyatroydu, tuzaktı, kumpastı” diye avunup kendini kandıranlar, peşine takıldıkları hainin dizginlenemez darbe hırsının her şeyin sebebi olduğunu elbette anlamayacaklar. Ortada bir “sazan sarmalı” varsa bile dolandırıcılık örgüt içinden, Fetullah Gülen’in hırs zerk ettiği yanı başındaki en güvenilir elemanları tarafından yapılmış. Tuzağı kuran Fetullah, kendi kurduğu tuzağa düşen Fetullah. Kurban zalimin ta kendisi. Tabii ki anlayabilene.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.