İmamoğlu hikayesi bitti

04:0030/05/2025, Cuma
G: 30/05/2025, Cuma
Aydın Ünal

Ekrem İmamoğlu için yakın gelecekte artık bir siyasi ikbal gözükmüyor. Bugün cezaevinden çıksa, ne CHP’de, ne başka bir partide ne de bağımsız olarak yol yürüyebilmesi mümkün. Birincisi siyasete bir kadroyla, vefalı yol arkadaşlarıyla girmedi; paranın gücüyle belli bir noktaya kadar geldi. Paranın yitirilmesiyle birlikte etrafında hiç kimse kalmayacaktır. İkincisi, yolsuzluk iddiaları artık somutlaşmaya başladı; itirafçıların sayısı çoğalıyor ve organize yolsuzluk ağı belirginleşiyor. Ortaya saçılan

Ekrem İmamoğlu için yakın gelecekte artık bir siyasi ikbal gözükmüyor. Bugün cezaevinden çıksa, ne CHP’de, ne başka bir partide ne de bağımsız olarak yol yürüyebilmesi mümkün.

Birincisi siyasete bir kadroyla, vefalı yol arkadaşlarıyla girmedi; paranın gücüyle belli bir noktaya kadar geldi. Paranın yitirilmesiyle birlikte etrafında hiç kimse kalmayacaktır.

İkincisi, yolsuzluk iddiaları artık somutlaşmaya başladı; itirafçıların sayısı çoğalıyor ve organize yolsuzluk ağı belirginleşiyor. Ortaya saçılan deliller İmamoğlu seçmeninin bile midesini bulandırmaya başladı.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı hayalleri zaten suya düşmüştü; üniversiteye usulsüz girdiği anlaşıldı ve artık bir diploması yok.

En önemlisi de paranın gücüyle dizayn etmeye giriştiği CHP’de kurgu bozuldu. CHP içinde İmamoğlu taraftarı kalmadı. Özgür Özel, son olağanüstü kurultayda duygusal ortamı iyi değerlendirerek İmamoğlu üzerinden genel başkanlığı rahatlıkla aldı ama zaman ilerledikçe, İmamoğlu’nun parasal desteği olmadan, o koltuğu muhafaza edebilmesi kolay değil. Aslında CHP içinde son günlerde kızışan çekişmenin taraftarları, Kılıçdaroğlu ve karşısındaki İmamoğlu veya Özel değil; Kılıçdaroğlu ve onu istemeyenler çekişiyor.

Özgür Özel, bir müddet daha İmamoğlu’nu kullanarak kitlesini heyecanlı tutabilir ama yolsuzluk şekillendikçe, seçmende mide bulantısı arttıkça, umutlar da azalacaktır. Görünen şu: Yargı kararıyla ya da doğal mecrasında, CHP yakın zamanda kurultaya gidecek, büyük ihtimalle de Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan olacak. O süreç içinde CHP kendi kendisini yemeye, tüketmeye devam edecek.

Ne olursa olsun, İmamoğlu hikayesi bitti; parayla yazılan/yazdırılan hikâye, hazin bir sona yaklaşıyor.

Anayasa’ya giriş

Anayasa yazımı tartışmaları yeniden başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 kişilik bir komisyonun yeni Anayasa üzerinde çalıştığını duyurdu.

Mevcut Anayasa’nın özünü, ruhunu, felsefesini, zihniyetini özetleyen “Başlangıç” kısmında şu ifadeler yar alıyor: “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; …”

Mevcut Anayasa, daha ilk cümlelerinden itibaren toplumun belli kesimlerini, hatta çoğunluğunu kenara iteliyor, dışlıyor, ötekileştiriyor ve küçük bir azınlığı temsil eden darbeci birkaç zorbanın sapkın inançlarını tüm ülkeye dayatıyor. Mesela ne demek “ölümsüz önder”? Masal mı yazdınız, Anayasa mı?

Geniş bir mutabakatla, daha ilk cümlelerinden itibaren ayrıştıran değil, kucaklayan, birleştiren bir Anayasa yazmak hem büyük ihtiyaç hem de gereklilik. Anayasa’nın teknik maddeleri onarılır, düzeltilir; zaman içinde de yapıldı zaten. Esas önemli olan, Anayasa’nın özgürlükçü ve kucaklayıcı bir ruha sahip olması. Türkiye’yi rahatlatacak, özgürleştirecek ve ekonomisini daha da büyütecek bir Anayasa metni için geç bile kalındı.

AK Parti’yle birlikte MHP’nin işin içinde olması, terörle irtibatını koparmış, Türkiye partisine dönüşmüş bir DEM’in katkı vermesiyle, Anayasa’nın “millet” ve “milliyetçilik” tanımı herkesi kucaklayacak şekilde yeniden şekillenebilir, en azından kimseyi dışarda bırakmayacak bir anlayışa kavuşabilir.

CHP de destek verirse Anayasa’daki “masalımsı” ve ayrıştırıcı ifadelerin ayıklanması kolaylaşabilir; ama CHP destek vermese de, bu yapılabilir, yapılmalıdır.

Üzerinden 43 yıl geçti ve bizim hâlâ komik, aynı zamanda “apartheid” rejimlerini anımsatan bir Anayasamız var. Bu millet bu metni hak etmiyor.

2 kitap

AK Parti kurucusu, eski bakan, milletvekili, rektör, Prof. Dr. Beşir Atalay hocamız 2 yıl kadar önce beni aradı ve “hatıralarımı yazdım, taslağı okuyup görüşlerini paylaşırsan sevinirim” dedi. Gece boyu okudum ve sabah heyecanla arayarak “hocam bunlar mutlaka yayınlanmalı. Hatıralarınızda hem bilmediğimiz bir Beşir Atalay var, hem de bu hatıralar gençlere yol gösterici olacaktır” dedim. Sonradan redaksiyon konusunda da elimden gelen katkıyı sunmaya çalıştım. Nihayet hatıraların ilk kısmı yayınlandı. Hatıralarda, AK Parti’nin kuruluşuna, 28 Şubat sürecine, 12 Eylül darbesine, özellikle de 60’lardan itibaren Türkiye’deki İslami mücadeleye yönelik çok değerli şahitlikler var. Önceki gün Yasin Aktay hocamız Yeni Şafak’taki köşesinde bu hatıraları etraflıca değerlendirdiği için ayrıntıya girmiyorum ama Beşir Atalay Hocamızın hatıralarını mutlaka okumanızı, özellikle gençlerin okumasını tavsiye ederim.

Bir başka önemli kitap ise KIZIL KAPI. Süleyman Ceran dostumuz, Türkiye’den 83, Filistin’den 10 yazara ulaşarak Gazze direnişinin “sembol”, “mekân” ve “insan”ları üzerine 3 ciltlik bir eser vücuda getirdi ve kitap Ekin Yayınları tarafından basılarak piyasaya çıktı. Kitabın gelirlerinin Gazze’ye ulaştırılacağını özellikle belirtelim. Gazze’deki soykırımın unutulmasını engelleyecek bu değerli eseri almanız, okumanız, kitaplığınızda görünür bir yerde muhafaza etmeniz temennisiyle...

#Siyaset
#Politika
#Aydın Ünal