Beyefendilere devrim beğendiremiyoruz. Kulp takanlar, burun kıvıranlar, “lideri ben değilsem devrim devrim değildir” kibriyle nefsine tapınanlar, sürecin hiçbir aşamasında olmayıp sonucu kıyasıya eleştirenler, (haşa) Allah’tan çok gaybı bilme havasına girenler, bir takım devletleri (yine haşa) Allah’ın kudretinin üzerinde kudretli görenler, kıskançlar, karamsarlar, kötümserler ve daha nicesi…
Hamas 7 Ekim’de son derece başarılı bir operasyon yapınca “abi bunun arkasında İsrail var” diyerek anında meseleyi çözenler şimdilerde Suriye Devrimi’ni “abi bu İsrail’in işine yarayacak” diyerek karalıyorlar. Devrimin lideri Ahmet el Şara’nın ceket giymesini, kravat takmasını, yapıcı mesajlar vermesini de uçuk komplo teorilerine delil olarak gösteriyor, “bak biz demiştik” havasında takılıyorlar.
TvNet’te Ersin Çelik yönetiminde yaptığımız Siyaseten programında İsmail Kılıçarslan 1979’da Humeyni’nin Air France uçağıyla Tahran’a indiğini hatırlatınca, Türkiye’nin kuruluş sürecine ilişkin okumalarım gözümde canlandı.
Resmi tarih, kreşten başlayarak üniversite mezuniyetine kadar ezber bir Kurtuluş Savaşı kurgusu anlatır. Ordumuz toparlanmış, düşmanın üzerine yürümüş, düşmanı kovmuş, zafer kazanmıştır. Hiç öyle basit değildir. İstiklal mücadelemizin askeri safahatı, büyük tablo içinde oldukça küçük bir yer tutar. Hiç anlatılmaz ama Kurtuluş Savaşı sahadan ziyade masada kazanılmıştır.
Mustafa Kemal direnişi örgütlemek vazifesiyle İstanbul’dan ayrılıp Samsun’a varınca Havza ilçesine geçer ve orada kaplıcalarda bir müddet kalarak görüşmeler yapar. Sovyetler Birliği heyetiyle yaptığı görüşmede Miralay Budigeni’ye yeni bir hükümet kurulacağını, bu yeni hükümetin Sovyetlerin Şuralar Cumhuriyeti’ne benzer olacağını söyler. Sovyet Rusya, Gürcistan, İran ve Afganistan’la anlaşmalar yaparak İngiltere’ye karşı bir güvenlik hattı oluşturmuştur; Türkiye’deki direnişi de yanına çeker, Ermenistan meselesini Türkiye adına halleder ve İstiklal Savaşı’na cömert finans ve silah desteğinde bulunur.
1921 yılında Ankara Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey İtalya ile bir anlaşma imzalar ve Antalya, Afyon, Kütahya, Aydın, Konya ve Ereğli kömür madenlerinde İtalya’ya imtiyaz verir. Bunun karşılığında İtalya Ankara’nın tüm taleplerini destekleme taahhüdünde bulunur ve Antalya’dan da askerlerini çeker.
Fransızlar İtalyanları örnek alırlar, zaten İngiltere ile araları bozuktur. Gümüşhane ve civarındaki demir, krom ve gümüş madenleri ile daha başka imtiyazlar karşılığında Fransızların desteği alınır.
İngiltere yalnız kalmıştır. Yunanistan’a verdiği destek İngiltere’ye ağır maliyet çıkarmaktadır. Ayrıca Yunanistan şımarık tavırlarıyla İngiltere’yi rahatsız etmeye başlamıştı. Sakarya Zaferi sonrası Yunanistan İngiltere’den acele takviye kuvvetler, taze harp malzemesi ve mali yardım istemişti. Lord Curzon’un bunları karşılayacak durumu yoktu, artık meselenin diplomatik yolla çözülmesini istiyor, ateşkes öneriyordu.
Bu esnada İngiltere’yi Yunanistan desteğinden tamamen çeken bir gelişme yaşanır. Yunan Başbakanı Londra’da iken Hint Müslümanları İngiltere’ye bir uyarı mektubu göndererek İstanbul’un boşaltılmasını, mukaddes mekânlarda Padişah’ın hâkimiyetini, Trakya ve İzmir’in Müslümanlara geri verilmesini talep ederler.
27 Mart 1922’de Paris’te bir araya gelen İngiliz, Fransız, İtalyan heyetleri Türkiye ile Yunanistan arasındaki savaşın sona ermesi çağrısında bulundular. Yunanistan bunu kabul etti ve Anadolu’dan tamamen çekilmek için 4 ay süre istedi. Ankara Hükümeti henüz karar vermemişti. Yunanistan, Ankara’yı ateşkese zorlamak için İngiltere’den İstanbul’u işgal talebinde bulundu. Bu taleple birlikte İngiltere Yunanistan’a karşı pozisyona geçti. 26 Ağustos’ta Türk ordusu taarruza geçti ve zaten tükenmiş olan Yunan ordusunu denize döktü. (Detaylı okuma için: “Türkiye’nin Taksimi – Bir Diplomasi Tarihi (1919-1923); Prof. Harry Howard. Türk Tarih Kurumu Yayınları)
Zafer sahada değil masada kazanılmıştır ama tartışmasız zaferdir. İstiklal Mücadelemizin hiç anlatılmayan bu gerçek hikâyesi, bugün Hamas’ın kahramanlık destanına kulp takanların, Suriye Devrimi’ne çamur atanların argümanlarının Türkiye’nin kuruluş ve kurtuluşunu da itham etmeleri manasına gelir ki, tamamen yanlıştır. İstiklal Mücadelesi milletin topyekûn ortak mücadelesidir, ortak zaferimizdir. Sorun, Cumhuriyet’in ilanından sonra milletin dışlanması, elitlerin yanlış politikalar gütmesidir. Cumhuriyet’in çarpık modernleşme politikalarına bakarak İstiklal mücadelemizi karalamayalım.
Bu böyledir; devletler böyle kurulur. Hiç kimsenin size devrim beğendirmek gibi bir derdi de yok. Suriye Devrimi, silahla, kanla, cesaret ve kahramanlıkla elde edilmiş bir devrimdir. Son yüzyıllar içindeki en şanlı, en gerçek devrimlerden biridir. Haset etmeyin, haset kalbi çürütür.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.