
Televizyon ve medya araçlarının ‘sosyal öğrenme etkisi’ 60’lı yıllardan itibaren sosyal bilimlerin çalışma alanı oldu. Fransız bilim adam A. Bandura çocukların, şiddet davranışını televizyon içerikleri ile öğrendiğini ispatlamıştır. Bandura’nın sosyal öğrenme kuramı, özellikle gözlem ve taklit yoluyla gerçekleşir.
Bugün, üçüncü sayfa haberlerinin ve özelde de kadın cinayetlerinin veriliş biçimine, haber diline baktığımızda adeta cinayeti tüm detayları ile öğreten, taklidi kolaylaştıran bir üslup kullanıldığını söylemek yanlış olmaz.
Münevver Karabulut cinayeti işlendiği dönemde hemen tüm haber metinlerinde, cinayetin en ince detayı tekrar tekrar anlatıldı. Aynı üsluba Özgecan Aslan ve Başak Cengiz cinayetlerinde de maalesef tanık olduk. Ve diğer pek çok cinayet haberinde…
Cem Garipoğlu’nun testereyi nasıl aldığını ve cinayeti işlerken nasıl kullanıldığını tüm ayrıntıları ile okuduk, dinledik. Keza Özgecan Aslan’a yapılan tüm eziyeti ve burada yazamayacağım pek çok detayı haber metinlerinde öğrendik.
Münevver Karabulut cinayetinde savcılık ifadelerinin gazetelerde tüm detayları ile yer almasıyla, o dönem bazı kadınlar ‘seni Münevver gibi öldürürüm’ tehdidi aldı. Ne yazık ki bu, sosyal öğrenme etkisinin sonucuydu.
5N1K ile haberde ‘ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin, kim’ sorularına cevap aranır. Sanığın, tanıkların verdikleri ifadenin tüm detaylarının haber metninde yer alması ‘habercilik’ değildir. Bu olsa olsa kolaycılık, fırsatçılık ve ‘haberin pornografisi’dir. Yargılamanın sıhhati kısmına girmiyorum bile…
Özellikle cinayet haberlerinin veriliş biçimine baktığımızda, okurun, izleyicinin merak saiki istismar ediliyor. 5N1K’ya cevap aramak dışında, daha çok okunmak ve daha çok reyting hedefleniyor. ‘Kan varsa izlenir’ yaklaşımı ile mağdurun ve ailesinin acısı üzerinde tepiniliyor.
Haber metninde cinayetin adeta ‘yeniden canlandırılması’ yapılıyor. Buna bir de mağdurun hemen her gün fotoğraflarının yayınlanmasını eklediğimizde, ‘mağdur daha çok mağdur’ ediliyor.
Bugün duayen gazeteci olarak el üstünde tutulan ünlü bir gazetecinin geçmişte TV’de ‘gerçek habercilik’ diyerek, erkek çocuk tecavüz haberlerini ‘canlandırma olarak’ verdiğini unutmadık.
OECD ülkelerinde, intihar ve cinayet haberlerinde medya etiği ve özdenetim mekanizmaları esastır. Bazı ülkelerde denetim, kamu otoritesine bağlı düzenleyici ve denetleyici kurumlara bırakılmıştır. Cinayet mağdurlarının ve ailelerinin mahremiyet haklarını korumak amacıyla anayasa veya ceza hukukunun ilkelerinden hareketle, sınırlamalar ve yaptırımlar uygulanmaktadır.
Başta mağdurun kimliği, mağdurun görsellerinin paylaşılması, intihar/cinayet yönteminin anlatılması sınırlandırılmıştır. Kanada’da Radyo-Televizyon Telekomünikasyon Komisyonu yayın ilkelerini düzenler. Danimarka’da intihar, bariz bir kamu yararı olmadıkça haberleştirilemez. Alman Basın Konseyi intihar ve cinayet haberlerinde kişilik haklarının korunmasına ilişkin kuralları düzenler. Norveç’te genelde intihar olaylarını haber yapmama yönünde bir anlayış vardır. İngiltere’de İletişim Ofisi ile ‘suçun ayrıntılarının’ yayınlanmaması esastır. BBC’nin yayın kılavuzu ‘haberlerimiz, insanların suç mağduru olma korkusunu artırmamalıdır.’ der.
Kısaca ister özel sektör ister kamuya ait olsun, medya kuruluşları kamu hizmeti verir. Yayın kuruluşu, haber dahil ürettiği tüm içeriklerde, etik ilkeler, meslek ahlakı ile kendini bağlar. Yasalar da kişilik haklarını korur.
‘Medyaya ne çok anlam yüklüyorsunuz, alt tarafı eğlence aracı’ diyerek sorumluluktan kaçanlara biraz kitap okumalarını ve dünyayı takip etmelerini öneririm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.