ABD Başkanı Biden “özellikle Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekat için attığı adımların bölgedeki barışı, istikrarı ve güvenliği tehdit ettiğini, DEAŞ ile mücadeleyi zayıflattığını” savunarak, Suriye içindeki ve Suriye’yi ilgilendiren mevcut durumun “ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit” oluşturmaya devam ettiğini ileri sürmüştü. Bu nedenle Biden, 14 Ekim 2023’te süresi dolacak olan acil durum halinin süresinin bir yıl daha uzatılması kararı aldığını kaydetmişti. Anlaşılan, ABD’nin en büyük korkusu Türkiye’nin Suriye’nin kuzey doğusuna yapacağı bir kara harekatı ile PKK/YPG terör örgütünü bu bölgeden süpürüp tamamen etkisizleştireceğine yönelik alınan istihbaratlar sanırım. Türkiye Başkanı Erdoğan (ABD’nin) “Söz konusu skandal açıklaması müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi Suriye’yi bölmeye çalışan terör örgütlerine de cesaret vermektedir. ABD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler Türkiye’nin milli güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi milli güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz. DEAŞ’ı şehitler verme pahasına hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu acı bir tebessümle karşılıyoruz.” demişti.
ABD Başkanı Biden’ın Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı yürüttüğü askeri operasyonları hedef alan sözlerine Türkiye’den çok net yanıt geldi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, “ABD Başkanı’nca yinelenen kararnamede mesnetsiz iddialara konu edilen Barış Pınarı Harekatı esasen Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51.maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı ve MM Güvenlik Konseyi’nin terörizmle mücadeleye ilişkin kararları uyarınca icra edilmiş ve bölgede huzur ve istikrar ortamı sağlanmıştır. Barış Pınarı Harekatı’nın, terör örgütleri PKK/YPG ve DEAŞ’ın terörist faaliyetlerine darbe vurduğunu ve bunları Türkiye sınırlarından uzaklaştırdığını belirten Bilgiç, harekatın Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına da katkıda bulunduğunu dile getirdi. Sözcü Bilgiç, “ABD’nin bu tür tek taraflı tasarruflarda bulunmak yerine Türkiye’nin Suriye’ye istikrar kazandırıcı ve bu ülkenin bütünlüğünü önceleyen politikalarını anlayarak desteklemesi, iki müttefikin köklü ve değerli ilişkilerine daha çok yakışacaktır. Bu çerçevede, ABD’nin bölücü terör örgütü ile angajmanını sonlandırmasını, 17 Ekim 2019 tarihli ortak açıklamanın hükümlerini yerine getirmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 yılında Suriye’de 30 bin kişilik “sınır gücü” kuracağını açıklayan ve on binlerce TIR dolusu silah ve mühimmat yollayan ABD’ye mesajını hatırlayalım: “Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır. Bizim tüm müttefiklerimize söyleyeceğimiz şudur: Teröristlerin üniformaları üzerindeki işaretlerinizi söküp alın ki, teröristlerle birlikte onları da toprağa gömmek mecburiyetinde kalmayalım.” Türkiye, 24 Ağustos 2016’daki Fırat Kalkanı, 8 Ekim 2017’de İdlib, 20 Ocak 2018’de Zeytindalı, 28 Mayıs 2019’da Pençe ve 9 Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı ile bu konudaki kararlılığını ortaya koydu. Aradan geçen zamanda, Amerika’nın teröre verdiği desteği kesmek bir yana, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin ana unsurunu oluşturduğu SDG’yi daha da güçlendirmeye girişti. Türkiye ise Milli İstihbarat Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları üzerinden gelişmeleri takip etti. Türkiye’ye karşı saldırı planlayan örgüt üyeleri ile yöneticilerini özel operasyonlarla etkisiz hale getirdi.
Artık Türkiye, Irak ve Suriye’de terörle mücadelede PKK, PYD/YPG ya da Amerikalıların verdiği isimle SDG arasında fark gözetmeyeceğini en üst düzeyden dünyaya duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece bunu söylemedi aynı zamanda en diplomatik ve en anlaşılır biçimde ABD’nin de “terör destekçisi” olduğunu şu sözlerle ifade etti: “PKK’ya SDG demek ile Amerika’ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya’ya Birleşik Krallık demek arasında fark yoktur. PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan her ülkenin, bu örgütün farklı isimlerle faaliyet gösteren yapılarını da aynı kapsama alması hukuki ve ahlaki bir yükümlülüktür. Tüm isimleri ve uzantılarıyla PKK’yı tamamen ortadan kaldırana kadar sınır ötesi harekâtlarını devam ettirme, küresel düzeyde istihbari faaliyetler yürütme Türkiye’nin meşru hakkıdır. Terör örgütüne ve kontrolündeki yerlere daha bir kararlılıkla, daha bir şiddetle, daha etkili bir şekilde harekâtlar düzenlemeye devam edeceğiz. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ sözünün gereğini her gün, her an yerine getirmeyi sürdüreceğiz.Bu konsept sadece PKK’yla sınırlı değildir, onunla birlikte FETÖ’den DEAŞ’a ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin hepsini kapsamaktadır.”
Amerika’nın 5 Kasım 2024 tarihinde yapılacak başkanlık seçimleri sonrasında Pentagon’un kuklası Biden’in kazanması çok ama çok zor görünüyor. 2024 seçimlerini ister Cumhuriyetçiler ister Demokratlar kazansın ABD’nin bu tarihten sonra terör örgütleriyle iş tutması terör örgütlerini yönetmesi bir yana FETÖ ve PKK/YPG gibi terör örgütlerinin KONGRE başta olmak üzere Amerika’daki yargı ve istihbarat kurumlarına sızmaları son Menendez olayı ile birlikte ele alındığında kamuoyunda ve Müesses Nizam’da bile tedirginlik yaratmış bulunuyor. Öncelikle YPG ve PKK topun ağzında sanırım İnşallah!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.