Suudi Prensi Muhammed Bin Selman’ın suikast korkusunun arka planını çözmemiz için Amerika’da 3 Kasım 2020 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerinde eyalet bazında seçim trafiğinin başlama tarihi olan 7 Şubat 2020 tarihine ve öncesinde yaşanan önemli Konjonktürel gelişmelere dikkat etmemiz gerekiyor. Dönemin ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail-Filistin arasında yaklaşık 1 asırdır devam eden gerilimi bitirmek gerekçesiyle “Yüzyılın Anlaşması” adı altında hazırlanan sözde barış projesini Beyaz Saray’da düzenlenen basın toplantısında açıkladılar. Öncelikle Barış Projesi iki nedenden dolayı bir anlaşma değil. Zira, ABD ve İsrail blokuna karşı Filistin’in görüşü bile alınmamış, bir. ABD’nin hegemonik gücünü kullanarak Filistin topraklarını İsrail lehine gasp etmeyi hedefleyen bir ilhak planı ile Müslüman dünyası karşı karşıya bırakılmış, iki. İşin acı yanı Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Bahreyn ve Umman gibi emperyalizmin oyuncağı olan bazı Arap ülkeleri bu ilhak planına kayıtsız şartsız destek veriyorlar. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Kudüs Müslümanların kutsalıdır. Kudüs’ün İsrail’e verilme planı asla kabul edilemez. Açıklanan plan, barışa ve çözüme hizmet etmeyecektir. Bu plan Filistin ve Kudüs için yeni oldu bittiler oluşturma gayretidir. Bu, Filistinlilerin haklarını yok sayma ve İsrail’in işgalini meşrulaştırma planıdır” açıklamasıyla tepki göstermişti.
“Yüzyılın Anlaşması” planı Trump’un damadı ve danışmanı Jared Kushner tarafından hazırlanmış, Trump ve Netanyahu’ya teslim edilmişti. Trump, ikinci dönem seçim kampanyasını büyük bir güç gösterisiyle başlatmıştı. Trump ikinci defa seçilebilmek için her şeyi mubah gören bir anlayışa sahip bir lider. İşte bu nedenle seçim kampanyasında etkili ve vurucu olabilmek için NATO çevrelerinde sıkça kullanılan hükümetler tarafından algılanan düşmanlara karşı bir suikast biçimi olarak tanımlanan “hedeflenmiş öldürme” stratejisinin literatürde Trump versiyonu olarak anılan “suikastla ön alma” doktrinini devreye koymuştu. İşte bu nedenle seçim kampanyasında vurucu ve etkili olabilmek için El Kaide lideri Usame Bin Ladin’le başlayıp Bağdadi ile devam eden suikastlar zincirine İran’ın ikinci adamı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile devam edildi.
ABD Başkanı Trump’ın damadı Kushner’in Veliaht Prens M. bin Selman’ı farklı tarihlerde Riyad’da iki kez ziyaret ettiğini yazmıştık. İlk ziyarette CIA tarafından hazırlanan 50 prensin de dahil olduğu gözaltı listesi ve prenslerin mali durumları, ikinci ziyarette yine CIA tarafından hazırlanan Kaşıkçı ve Kasım Süleymaninin de bulunduğu bir ölüm listesinin M. bin Selman’a gereği için verildiğini yazmıştık.
CIA, Suudi Arabistan’da MOSSAD ve GIP tarafından yapıldığı aşikar bir duruma işaret ediyor. Zira hedef prensler dışında Kaşıkçı’nın da içinde bulunduğu öldürülecek listesindeki kişilerin Riyad ve Siyonizm aleyhtarı faaliyetlerinin İsrail tarafından üretilip bir Amerikalı şirket tarafından pazarlanan Pegasus adlı virüs programının kullanılarak takip veya tespit edildiği ve gözetlendiği anlaşılıyor. Bu suikast listesinde Trump’un damadı tarafından hazırlanan ’Yüzyılın anlaşması planına karşı çıkan veya çıkması muhtemel önemli liderlerinde bulunduğu belirtiliyor. Ayrıca Biden ve Netenyahu tarafından Suudi Arabistan prensi Muhammed Bin Selman’a Arap Birliği ülke liderlerinin Yüzyılın Anlaşması planına veya normalleşmesine
adapte edilmesi görevi de veriliyor.
ABD medyasına göre; “İsrail ile Arap Birliği Ülkeleri arasında “Yüzyılın Anlaşması’ ve ilişkileri normalleştirme çabaları hayatımı riske atıyor.” açıklamasını yapan Suudi Prens Muhammed Bin Selman, bu endişelerini Amerikan kongre üyelerine iletti. Ülkesiyle aylardır Gazze'ye soykırım yapan İsrail arasındaki ilişkileri normalleştirmesi halinde suikaste kurban gitmekten korktuğunu dile getiren Selman, İsrail’le anlaştıktan sonra 1981 yılında suikaste kurban giden Mısır Lideri Enver Sedat’ı hatırlattı. Sedat’ı korumak için Amerika’nın önlem alıp almadığını sorguladı.
40 bin masum insanın hayatını kaybettiği Gazze’deki soykırımında sonra Arapların İsrail’e duyduğu öfkeye dikkat çeken Suudi veliaht prensi, İsrail ile anlaşabilmeleri için Filistin devletinin kurulmasına yönelik somut bir takvim oluşturulması ve adım atılması gerektiğine dikkat çekerken “Bu durum Suudi halkı ve tüm ortadoğu ülkelerinin halkları için önemli. Bölgemizin en büyük sorununu dikkate almazsam kutsal toprakların koruyucusu olarak itibarım zedelenir” dedi.
Adının açıklanmaması koşuluyla Politico haber sitesine konuşan üst düzey bir Suudi yetkili de Filistin meselesi çözülmeden Suudi Arabistan’ın İsrail’le anlaşmadan sağlayacağı ekonomik, teknolojik ve askeri faydalardan yeterince yararlanamayacağına vurgu yaptı. Üst düzey Suudi yetkili, Ortadoğu’da Filistin meselesi çözülmeden güvenlik ve istikrarın sağlanamayacağının altını çizdi. Özellikle son dönemde ABD Başkanı Biden ile yaşadığı petrol polemiği ve suikast listesi veya Şantaj nedenleriyle Amerika’dan gelebilecek örtülü bir suikastten de korktuğu ABD’den güvenlik garantileri istemesinde anlaşılıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.