ABD’de 70 yılla Yargılanan Gazeteci

01:4424/10/2017, Salı
G: 18/09/2019, Çarşamba
Cemile Bayraktar

Türkiye’de ve dünyada “basın” en etkili silahlardan biri, basın-medya sermaye çevreleriyle de birleşince tam bir diktatörlük ortamı oluşabiliyor… evet doğru duydunuz, tam bir diktatöryel tutumun muhatabı oluyoruz. Tabi sermaye çevreleri ve medya-basın, olanı değil, kendi olmasını istedikleri şeyi zihnimize bilgi inşası yoluyla yaptığı için durumun pek farkında olamıyoruz. Misal; Mısır’daki darbe sırasında tutuklanan gazeteciler, öldürülen muhabirler konusunda darbeyi desteklediği için herhangi bir

Türkiye’de ve dünyada “basın” en etkili silahlardan biri, basın-medya sermaye çevreleriyle de birleşince tam bir diktatörlük ortamı oluşabiliyor… evet doğru duydunuz, tam bir diktatöryel tutumun muhatabı oluyoruz. Tabi sermaye çevreleri ve medya-basın, olanı değil, kendi olmasını istedikleri şeyi zihnimize bilgi inşası yoluyla yaptığı için durumun pek farkında olamıyoruz. Misal; Mısır’daki darbe sırasında tutuklanan gazeteciler, öldürülen muhabirler konusunda darbeyi desteklediği için herhangi bir adım atmayan küresel medya, küresel sermaye, ABD, Avrupa… özetle Batı, Gezi, MİT TIR’ları Kumpası, FETÖ ve PKK’ya destek gibi durumlarda “gazeteci” kisvesi altında terör, darbe, şiddet olayları düzenleyip, ajan gibi çalışanları basın mensubu sayıp, koruyor, kolluyor, finanse ediyor ve savunuyor. “Gazetecilerin” tutuklanmasını, antidemokratik bir tutum olarak kabul ediyor. Ama ABD’de, Türkiye’de yapılanların çeyreğini dahi yapmamış, sadece bir protesto eylemine katılmış bir gazeteci mevzu bahis ise bu gazeteciler 10 yıl ila 70 yıl arası hapis cezası ile yargılanabiliyor.

Düzen böyleyse de arada işini yapmaya çalışan gazeteciler ve medya kuruluşları da çıkabiliyor ama onların da önü bir şekilde mutlaka “karalama kampanyası, davalar, tutuklamalar ve hatta suikastlar ile” kesiliyor. Bir de medya-basın-gazeteci adı altında ciddi ajanlık faaliyeti yürütenler var ve bunlar “gazeteci” karinesinden faydalanıp her tür iftirayı gerçekmiş gibi pazarlayabiliyor. Bunlara bir de “komploculuk, herkesin içinde yatan Sherlock Holmes Sendromu da eklenince işin içinden çıkın bakalım, çıkabilirseniz.

Ama işin içinden çıkmak durumundayız. Öyle ise ABD’deki basın özgürlükleri (!) konusunda skandala dönüşmüş ama küresel medya ve küresel sermayenin baskısı nedeniyle önlenemeyen ve hatta konuşulamayan bir skandalı gündeme alalım.

Aaron Cantu, Trump’ın ABD başkanı seçilmesinden sonraki sokak eylemlerinde bulunmak suçundan yargılanan bir gazeteci. Cantu, 8 farklı suçtan 70 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Ancak bir gazeteci olmasına rağmen Cantu, basına da konuşamıyor. Cantu’yu savunan avukatlar, hedef alınmasın diye isimlerinin geçmemesine ehemmiyet gösteriyor.

Cantu ile ilgili bildiklerimizin bir kısmı da şöyle; Cantu, ayaklanma çıkartma, isyana teşvik, mallara zarar verme ve komplo kurmak gibi suçlardan yargılanıyor.

“Gazetecilik” yapan Cantu, 70 yılla yargılanıyor.

ABD’de 10 yılla yargılanan gazeteciler de var.

Dünyaya “basın özgürlüğü” üzerinden ders vermeye kalkan, dünyaya “demokrasi” pompalayan, bir darbe girişiminin planlayıcısı papazı koruyan, terör örgütü PKKPYD’ye tırlarca silah yollayan ABD, kendi sokağında az bir şiddet olayı olduğunda şahısları 70 yılla yargılarken, Mısır’da, Türkiye’de onlarca insanın katledildiği olaylardaki azmettiricilerin yargılanmasına itiraz ediyor. ABD’de suç olan şey, ABD dışında “gazetecilik” oluyor. Nihayetinde “basın-medya” denen yapı işlevsel bir araç olarak ABD’de toplum düzenini koruma, ABD dışında toplum düzeni ve istikrarı bozma işlevi görebiliyor.

Türkiye’de “basın-medya-gazeteci” sıfatı adı altında faaliyet yürüten, kazancının on katı ödemesi olan yalı alabilen hainler, Batı’da korunup, kollanıp, konuşturulurken, sadece bir sokak eylemine katılan Cantu gibi isimler 70 yılla yargılanıp üstüne bir de konuşamıyor, konuşmaya korkuyor.

Aslını isterseniz Cantu’nun şanslı olduğunu düşünüyorum zira Panama Belgeleri’ni yayımlayan gazeteci Daphne Caruana Galizia, arabasına bomba konularak öldürüldü.

Böyle işte; egemen bir sistem var, o sistem çıkarına göre istediği şeyi imar etmek için “kutsanmış” bir gazetecilik figürü üzerinden istediğini, istediği gibi sunabiliyor ve her tür suçu meşrulaştırıyor ancak suç ihtimali kendisine yönelince kontrol edemeyeceği mutedil bir “gazeteciliği” en ağır şekilde cezalandırıyor. Basın, medya, gazeteci deyip geçmemek, her önümüze konanı yememek gerekiyor bu değerli mesleği hakkıyla yapanlar ile bu mesleği tetikçilik için, hainlik için kullananlar ve bu mesleği çıkarı için heder eden egemenlere dikkat etmek gerekiyor.

Not: Aaron Cantu’nun yaşadıklarından haberdar olmamı sağlayan Anadolu Ajansı’nda görevli M. Bilâl Kenasari’ye teşekkür ediyorum. Kendisi gibi Türkiye dışında, Türkiye’yi her şeyden haberdar etmek için zor şartlarda çalışan gazeteci arkadaşlarımıza minnetle…

#ABD
#Türkiye
#Aaron Cantu