Milli aranın bitmesi ile birlikte yeniden lige ve Avrupa’ya döndük. FIFA’nın ve UEFA'nın Uluslar Ligi’ni sonbahara sıkıştırma planı; özellikle yeni sezona önemli değişikliklerle girmiş, yeniden oluşturulmaya çalışılan kadrolarla, oyun planlarını sil baştan yapan takımlar için handikapa dönüşüyor. Düşünün; yaz döneminde yeni kadrolar kuruyorsun, yeni teknik adam gelip bambaşka bir oyun oynatmaya çalışıyor. Kamp dönemlerinde her ne kadar hazırlık maçı yapmış olsanız bile, bunlar resmi maç gibi sizi
Milli aranın bitmesi ile birlikte yeniden lige ve Avrupa’ya döndük. FIFA’nın ve UEFA'nın Uluslar Ligi’ni sonbahara sıkıştırma planı; özellikle yeni sezona önemli değişikliklerle girmiş, yeniden oluşturulmaya çalışılan kadrolarla, oyun planlarını sil baştan yapan takımlar için handikapa dönüşüyor. Düşünün; yaz döneminde yeni kadrolar kuruyorsun, yeni teknik adam gelip bambaşka bir oyun oynatmaya çalışıyor. Kamp dönemlerinde her ne kadar hazırlık maçı yapmış olsanız bile, bunlar resmi maç gibi sizi zinde tutmuyor. Tam takımların oturma ve oyun planlarının uygulanma vakti gelirken; Hoop! Eylül’de bir ara... Sonra birkaç maç, ardından Ekim’de bir ara daha... Sonra yine birkaç maç, Kasım’da bir ara daha... Yani yaz dönemi ve liglerin devre araları hariç, sadece sonbaharda 45 gün ara veriyor takımlar. Daha Dünya Kupası elemeleri başlayacak. Bu kadar maç iyi bir şey değil. Şimdi bir furya, reklam, para pul sevdasına kaptırmış gidiyor FIFA, UEFA ama vakti geldiğinde bu kadar sık maç oynatmanın iyi bir şey olmadığını anlayacaklar.
Misal Fenerbahçe; Ekim ayında neredeyse hiç maça çıkmadan ayı bitiriyordu. Sarı-lacivertliler, Samsunspor maçından önce en son Eylül sonunda ligde maça çıkmıştı. Mourinho buradan yürüse; belki dinleyenler anlar... Ligin en dikkat çeken takımı Samsunspor. Bunu ilk hafta Beşiktaş’a mağlup olmasına rağmen erkenden hissettirdi herkese. Geride kalan haftalarda ise yanıltmadı. Hem puan durumu hem de ortaya koydukları aktif oyun bu durumun net göstergesi. Maç oynanırken malumun ilamı oldu. Maçı izleyen herkesin aklına son 15 dakikada Göztepe – Fenerbahçe maçı gelmiştir. Mourinho adeta halat çekme yarışması yapıyormuşcasına golü kendi kalesine çekmek için bütün gücünü kullandı. Bunu daha önce de yapmıştı. Skoru artırma potansiyeli varken takımın dizginlerini tutup, göz göre göre golü yedikten sonra, “Rüzgar esti, yağmur yağdı, ördek uçtu” gibi bahanelere sığınsa da kabahatini örtemiyor. Belki sezonun başında bu dil Fenerbahçe taraftarının bir bölümü için geçer akçe idi ama teknik adamın birbirine benzer hatalarından dolayı yaşanan kayıplardan sonra artık kimse oralı olmuyor. Çünkü maçları izleyen herkes yüksek potansiyelli oyunculardan alınan verimi, sahadaki taktiği ve oyuncu değişikliklerini görüyor. Hele hele takımı geçen sezonun bu haftalarıyla kıyaslayınca, ne anlatırsan anlat taraftarı inandıramazsın...