Bu nefret söylemi artık sosyal medya klişesi haline getirilmişti. 28 Şubat’ın üzerinden buldozer gibi geçtiği imam hatip camiası, katsayı yasağının 2012’de kalkmasından ve 8 yıllık zorunlu eğitim sisteminin sona ermesinden sonra yeniden doğrulmaya çalışırken bir gerçekle bir kez daha yüzleşti. 28 Şubat darbe süreci fiilen bitse de iktidarda 28 Şubat kararlarını söküp atan bir iktidar olsa da 28 Şubat garabetinin ruhu her an her yerde karşılarına çıkmaya devam ediyor.Bir aralar ‘imam hatipler kapatılsın’
Bu nefret söylemi artık sosyal medya klişesi haline getirilmişti. 28 Şubat’ın üzerinden buldozer gibi geçtiği imam hatip camiası, katsayı yasağının 2012’de kalkmasından ve 8 yıllık zorunlu eğitim sisteminin sona ermesinden sonra yeniden doğrulmaya çalışırken bir gerçekle bir kez daha yüzleşti. 28 Şubat darbe süreci fiilen bitse de iktidarda 28 Şubat kararlarını söküp atan bir iktidar olsa da 28 Şubat garabetinin ruhu her an her yerde karşılarına çıkmaya devam ediyor.
Bir aralar ‘imam hatipler kapatılsın’ cümlesi sistematik bir şekilde olur olmaz her yerde karşımıza çıkıyordu. Bu nefret söyleminin kaynağında 28 Şubat darbesinin öncesi ve sonrası var. Doksanlı yıllarda; gazete sayfalarında, manşetlerde, ana haberlerde, tartışma programlarında, Meclis kürsülerinde, genel kurullarda, tank geçişleriyle, postal sesiyle, sivil toplum ayaklanmalarıyla ve de başbakanların öncülük ettiği siyasi kampanyaların hedefinde imam hatip okulları ve burada okuyan öğrenciler vardı. 15 yaşındaki liseli çocukların fotoğrafları boy boy gazetelere basılıp, ‘devleti ortadan kaldırmaya çalışan suçlular’ ilan ediliyordu. Bu olağanüstü el birliği ve çalışmanın sonucunda; imam hatip okullarının orta kısmı 16 Ağustos 1997 tarihinde, Başbakan
Mesut Yılmaz’ın öncülüğünde
çıkarılan Sekiz Yıllık Kesintisiz Öğretim Yasası ile tamamen kapatıldı. İmam hatip liseleri de 4 yıllık yapıldı. Ardından 1998 yılında YÖK ve ÖSYM tarafından üniversite sınav puanları hesaplaması ile ilgili olarak alınan karar, imam hatip liselerinin önüne aşılmaz bir duvar ördü. Mezunlarının ortaöğrenim başarı puanları
sı ile çarpılmaya başlandı ve bu uygulama, imam hatiplilerin üniversitede ilahiyat dışında bölümlere girmesini büyük oranda engelledi.
Katsayı kararına kadar mezunlarından yüzde 75’ini üniversitelere yerleştiren imam hatip okullarının üniversiteye yerleşme oranında yüzde 20’lere düştü. Aynı dönemde başlayan
başörtüsü yasağı ile kız öğrencilerin sayısı neredeyse sıfıra düşürüldü.
Gelelim verilere. 1996-1997 eğitim yılında orta ve lise olmak üzere
511 bin imam hatip öğrencisi vardı ülkemizde.
Toplam okul sayısı ise bin 200’dü. Bu, imam hatiplerin ulaştığı en yüksek rakamlardı. Okulların mevcudu yasaklarla 1998 yılında 500 binden 190 bine düştü.
2002’de bu sayı 65 binlere geriledi.
Günümüzde ise MEB verilerine göre; 575 bini lise, 715 bini ortaokul kısmında okuyan 1 milyon 290 bin imam hatip öğrencisi var. Türkiye’deki toplam 10 milyon lise ve ortaokul öğrencisinin yaklaşık yüzde 12’si imam hatipli. Bu rakamları ülkenin nüfus artışı, okul sayısı ve okulların başarısı ile değerlendirmek gerekiyor. Birkaç yıl önce
‘imam hatipler kapatılsın’
sakızını çiğneyenler şimdiler de ise
‘her yer imam hatip oldu’
ezberini dillendirmeye başladı. İşi futbol maçı yayıncılığı olan Sadettin Saran bile durup dururken imam hatip okullarını hedef yapan bir çıkış yaptı. Sosyal medyada anlık tüketim malzemesi olmanın ötesine geçmeyecek sözlerini ciddiye alanlar oldu mutlaka.
Çünkü bu ülkede her daim hazırda bekleyen imam hatip karşıtı bir kitle var.
‘Bir şey olsa da imam hatiplere iki laf etsek, bu okulların başarılarının önüne geçecek gündemler oluştursak’ diyen bunun nefret söyleminde bulunmaktan geri durmayan bir kitle.
Bu söylemlere karşı verileri masaya dökmek gerekiyor. Bir imam hatipli olarak benim de 6 yıl yönetiminde yer aldığım ÖNDER geçtiğimiz günlerde bir video yayınlayarak toptan bir yanıt vermişti aslında. Ben de aktarayım; Türkiye’de
31 bin 997 ortaokul ve lise
var. Bu okulların sadece 4 bin 431’i imam hatip okulu.
Tüm okulların yalnızca yüzde 13,8’i imam hatip okulu
. Bu verileri bizlere aktaran Şüheda Damgacı’nın da dediği gibi; her yer imam hatip değil.
Her yer imam hatip değil ancak imam hatip liselerinde eğitim alanında sarfedilen emekler meyvelerini veriyor.
Son üç yıldır derece yapan öğrencilerin sayıları ciddi şekilde artıyor.
Proje İmam Hatip Liselerinden mezun olan öğrenciler yüksek puanlarla üniversiteli oluyor. Üstelik bu öğrenciler sınavla öğrenci alan diğer okul türlerine göre daha düşük LGS puanı ile girdikleri imam hatip liselerinden çok daha yüksek dilimlerle ÖSYM sınavlarında sıralanıyor. Bu da imam hatip okullarında eğitim ortamının öğrenciye olumlu katkısı olarak kendini gösteriyor. Bu başarılar tesadüf değil.
Bu çocuklar uzaydan gelmedi.
Onları okutan öğretmenler başka ülkelerin eğitimcileri değiller. Mesleki ders yüklerine rağmen derece yaptıkları için alkışlanmaları,
takdir edilmeleri gereken 15-16 yaşındaki çocukların
; ideolojik saplantılara, siyasi çıkarlara malzeme yapılması 28 Şubat’taki nefretin ta kendisi olarak yeniden karşımıza çıkıyor. Yazık, çok yazık.
#YKS
#28 Şubat
#Mesut Yılmaz
#ÖSYM