Ortaokul ve lise yıllarında eğitim hayatı başarılarla sürer. Dersleri dışında tek aktivitesi kitap okumaktır. Yeterli parası olmadığı için ya okulun ya da halk kütüphanesinden ödünç kitapları okur. Kiloyla kitap, dergi, gazete satan yerlerden ucuz fiyata eski kitaplar aldığı da olur. Özellikle edebiyat ve tarih türlerinde bulunabilen tüm kitapları bitirir. Lise okurken, halk kütüphanesinin müdürü yıllık izindeyken rica eder ve kütüphaneyi açık tutar. Bir de cilt odası vardır. Kütüphaneye gelen ciltsiz kitaplar ciltleniyordur. Kitap ciltlemeyi öğrenir. Kırıkkale Halk Kütüphanesi’ndeki bazı kitapların ciltleri ona aittir. Lisenin hemen yanındaki Nur Cami hayatının bir parçası olur. Arkadaş grubu ile şadırvanın çevresinde toplanır, abdest alır, namaz kılar, sohbet eder ve vakti gelince derse girerler. 1965 yılı geldiğinde yine jüri önünde verilen sözlü sınavlardan geçerek liseden mezun olur.
Hukuk eğitimi kolay değildir. Ciltlerce ders kitabı okur. Geçme notu 70’tir ve üssü mizan sistemiyle yıl sonunda önce kura ile belirlenen derslerden ikisini vermek gerekiyordur. Bu sistem içinde derslere devam eder ve her sınavda geçer. Fakültede ağırlıklı olarak hukukun felsefesi denilecek derslere ilgi duyar. 61 Anayasa’sının sağladığı ortamla, düşünceyi ifade etmek rahattır. Fakülte içinde seviyeli bir ortam vardır, henüz kargaşa ve kavga dönemi başlamamıştır. Ankara’da yurda yerleştiğinde ilk tanıştığı kişi Recep Yazıcıoğlu olur. İkinci sınıftayken Milli Türk Talebe Birliği’nin Hukuk Fakültesi Başkanlığına seçilir. Bir yıl sonra da MTTB’deki büyük değişim kongresinde delegedir. İsmail Kahraman’ın başkan seçilme mücadelesine ortak olur. İktidarda Adalet Partisi vardır. Memleketin düşünce devinimi sağ kesimden gelişiyordur. Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Mehmet Akif İnan, Erdem Beyazıt, Musa Çağıl, Bahri Zengin, Nazif Gürdoğan gibi; biraz ‘Büyük Doğu’ geleneğinden gelen, ‘Diriliş Düşüncesi’ ile derinleşen isimlerle üniversite yıllarında tanışır, sıkı dostluklar, abi-kardeşlik ilişkileri geliştirir. Kendine has keskin devrimci Nuri Pakdil en büyükleridir.
Demirel muhafazakarlara mesafe koyduğu yıllarda Necmettin Erbakan’a da kapıyı kapatır. Bunun üzerine Erbakan, Konya’dan bağımsız aday olur ve seçilir. Bir yandan partileşme çalışmalarına başlar ve İslami kesimin ilk siyasi partisi MNP kurulur. Genç hukukçu da arkadaşlarıyla Kızılay’daki Büyük Sinema salonundadır. Kısa süre sonra partiden davet alırlar. Erbakan Hoca, küçük toplantı salonunda partinin gençlik kolunu kurmalarını ister. Bülent Arınç Milli Nizam Partisi Gençlik Kolu Genel Başkanı olur, diğer arkadaşları da yönetim kurulunu oluştururlar. Ancak kısa süre sonra 12 Mart 1971 darbesi olur parti kapatılır.
Bu arada genç adam, öğrenci olaylarından dolayı bir sene gecikmeli olarak mezun olmuştur ve aslında hiç yapmayacağı avukatlık mesleğine stajyer olarak adım atar. Önce Ankara Barosu’nda 6 ay göreve başlar, bir yandan da geçimini sağlamak için Keçiören’deki bir ortaokulda Fransızca, Balgat Ömer Seyfettin Lisesi’nde Edebiyat dersleri verir. Akşamları da üniversitede ücretli sınav gözcülüğü yapar. 1971’in ilk baharında yakın arkadaşı Atilla Koç ile gezmeye gittiği İzmir’de bir piknikte önemli kişilerle tanışır. İslami site ve ekonomik faaliyetler yürüten Akevler Kooperatifi’nin kurucuları oradadır. Bunlar “Adil Düzen” teorisini ortaya çıkaran Süleyman Karagülle ve arkadaşlarıdır. “Gel stajını burada yap hem bizim sistemimizi öğren hem de bizim hukukçumuz yok, katkı verirsin” teklifine kayıtsız kalamaz. İzmir’e yerleşir. Yeni bir çevre edinir. Yıl sonunda da stajı bitmiş olarak Ankara’ya geri döner.
Okurken burs aldığı için İçişleri Bakanlığı’nda mecburi görev yapması gerekmektedir. Hizmetine başlar lakin kaymakam olmak, avukatlık veya hukuk mesleğini yapmak istemez. Gözü de gönlü de akademidedir. Çevresindeki büyükleri ile istişare ederek, bir süre sonra üniversite hayatına katılmaya karar verir. Memlekette üniversite sayısı 12’dir ve kapılarından asistan olarak girmek hiç kolay değildir. Ankara, İzmir ve Eskişehir’de sınavlara girse de mümkün olmaz.
Kapılar ve imkanlar şehri Erzurum, akademik hayatının başlarındaki asistana, Amerika’da kariyer yapma imkanı da sunar. Doktorasını bitirince misafir öğretim görevlisi olarak Amerika’nın en iyi üniversitelerinden biri olan Michigan Üniversitesi’nden kabul alır. Eşi ihtisas eğitimini tamamlayınca yollara düşerler. Sosyal araştırmalar üzerine çok ünlü olan üniversitede Sosyal Psikoloji alanın yönelir. Toplum ve bireyi ele alan sosyal psikoloji parlayan bir dal haline gelmektedir. Yeni bir ülke, yeni çevre, dünyanın farklı noktalarından gelen Müslümanlarla kaynaşma ve yerinde gözlemler, genç adama çok farklı bir atmosfer yaşatır. İslam’ın evrensel ümmet bilincini ve lezzetini orada tadar. Irkçılıktan sıyrılma eğilimindeki ‘Siyah Müslümanlar’ hareketini yakından gözlemler, zaman zaman etkinliklerine katılır. Deneyimleri, Mehmet Çağlar imzasıyla ‘Amerika Mektupları’ başlığıyla düzenli olarak Mavera dergisinde yayımlanır.
Misafir öğretim üyeliğinin süresi bitince yeniden Erzurum’a döner. Türkiye ekonomik zorluklar içindedir. Masum öğrenci olayları ile başlayan gelişmeler, kutuplaşmalara, çatışmalara ve öldürmelere kadar gitmiştir. Öğrenci çatışmalarının tam ortasında derslere başlar. Sanayi Sosyolojisi dersinin yanına bir de müfredata ilk defa Sosyal Psikoloji dersini ekletir. Yeni ders çok tutar, öğrenciler sever, fakültedeki en büyük sınıf açılır. Artık 33 yaşındadır. Türkiye'deki sivil iktidar askeri darbeyi üçüncü defa yaşıyordur. İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesi üzerine 6 Eylül Cuma günü Konya’da yapılan, -kendisinin de çok garip bulduğu değişik kıyafetli tiplerin sokaklarda boy gösterdiği, basının da bu provokatif unsurları öne çıkardığı- Kudüs mitinginden döndükten 4 gün sonra, ülke demokrasisi bir kez daha asker postalının ayakları altına alınmıştır. Ordu her işe el koymuştur. Yurt dışına çıkışlar yasaklanmış, her yerleşimde, her kademede, her iş yerinde, her üniversitede fiili bir askeri yönetim dönemi başlamıştır.
Bu şartlar altında üniversitede sosyoloji dalında yapılan 6 doçentlik başvurusundan sadece onunki kabul edilir. 1983 yılında İstanbul’a sınava çağrılır ve jüri huzurunda girdiği sınavlardan başarıyla çıkar ve aynı gün deneme dersini de verir. Nihayet uzun bir süreç tamamlanmıştır ve rahat bir nefes alarak Erzurum’a döner. Fakültedeki odasına, tebrik için gelenlere ikram etmek için çikolata almıştır. İkinci gün öğleden sonra odasına bir grup sivil polis gelir ve sorgulamak için götürüleceğini söylerler. Karakolda, çevresindeki gençleri görür. Ardından evinde arama yaparlar; kasetler, kitaplar, plaklar, dergiler, notlar, mektuplar… Hepsini alırlar ve “gözlerin artık bağlı kalacak” diyerek bir araca bindirirler. Yedek kıyafet dahi aldırmazlar. Nerede olduğunu kestiremediği bir binanın bodrum katındaki, 6 metrekarelik odada iki öğrenci ile bir ay boyunca kalır. Tek bir bankta nöbetleşe uyurlar. Sorguya çekilir, çeşitli işkencelerden geçer. Namazlarını çoğu zaman teyemmümle kılar. Ne banyo imkanı olur ne de kıyafetini değiştirebilir. Ne bir savcılık soruşturması ne hakim önüne çıkma ne de bir avukatla irtibat kurabilir. Bir ayın sonunda ansızın yan binaya alınırlar. Gzleri açıktır, yerlere yataklar serilmiştir. Banyo yaparlar, temiz çamaşırlar giyerler. Tıraş edilirler ve ertesi sabah sıkıyönetim mahkemesine çıkarlar. Takipsizlik kararı verilir. Evine, kafası sıfır tıraşlı olarak döner. Ertesi gün de üniversitesine gider, hiçbir şey olmamış gibi derslerine başlar ancak rektörlük doçentlik atamasını yapmaz. Artık Erzurum’dan başka üniversiteye gitme vakti gelmiştir.
Rasim Özdenören ve Müsteşar Yardımcısı Ertan Yülek’in devreye girmesiyle Devlet Planlama Teşkilatı’ndan davet alır. Erzurum’dan sonra yeniden Ankara yolu gözükür ve 1985 yılının mayıs ayında Turgut Özal dönemi boyunca görev alacağı DPT hayatı başlar. Araştırma Daire Başkanlığı’na atanır. Çok yoğun çalışır. DPT, Özal hükümetinin mutfağı gibidir. Yeni bir büyük tecrübe ve öğrenme dönemidir. Beş Yıllık Kalkınma ve Yıllık Kalkınma Programlarının hazırlanmasına önemli katkılar sunar. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra bürokraside taşlar yerinden oynar, DPT Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller’e bağlanır. Yeni yönetim ayrılmalarını ister. Akademiye geri dönmenin yolu bir kez görülmektedir.
Marmara Üniversitesi’nde eğitim hayatına yeni başlamışken, Süleyman Demirel Hükümeti 1992 yılında 23 yeni üniversite kurar. Bunlardan biri de Kırıkkale’dedir. Ankara’ya bağlı bir ilçeyken 1989 yılında il yapılan şehrin bir üniversitesi olacaktır. Hükümet, bu üniversite için teklif edilen üç kişinin arasında teklif eder. Liste başıdır. Kendisini DPT mutfakğından tanıyan Cumhurbaşkanı Turgut Özal atamasını yapar. Yeni bir başlangıçtır. YÖK Başkanı Mehmet Sağlam’dır ilişkileri iyidir. Kırıkkale’ye gidip göreve başlar, o zaman üniversitenin tek birimi Ankara Üniversitesine bağlı iki yıllık Meslek Yüksek Okulu’dur. Oradan başlar. Sosyal çevresindeki idealist akademisyenleri, idarecileri bu filizlenmeye ortak etmek için ikna eder. Yeni bir kampüs oluşturmak için kolları sıvar. Ayağında çizmelerle arazileri gezer, DPT tecrübesi ile kamulaştırmaları hızlandırır, bütçeleri çıkarttırır, yapımı devam eden cezaevi inşaatını Adalet Bakanlığı’ndan devralmayı başarır ve iki yıl içinde kongre-konferans salonu dahil üniversite eğitime hazır hale gelir. Bir yandan da seçkin ve nitelikli bir akademik kadro oluşturur. Alanında uzman isimleri üniversiteye davet eder. Değişik üniversitelerden naklen öğretim üyeleri gelirken, yurt dışında doktora yapıp dönen isimleri kadroya katma aşamasına geçilir. Hemen akabinde de çetin geçen sınavlarla, üniversitenin ilk araştırma görevlileri seçilir. Kırıkkale Üniversitesi iki yıl içinde tam teşekküllü ve yeni fakülteleri ile eğitime başlamıştır.
Bir üniversite hızla büyürken Türkiye’de siyasi manzara yine değişiyordur. 25 Aralık 1995 seçimlerinden sonra oluşan tablo, darbenin ruhunu geri çağırmıştır. Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı ve Refah Partisi faktörü başta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere tüm “erkleri” harekete geçirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ve medyanın çalışmaları çalkantılı bir dönemi başlatmıştır. Bir kuvvet komutanı, “İrtica PKK’dan daha tehlikeli” açıklaması dahi yapmıştır. Sert bildiriler, brifingler, askerden emir almalar, medyanın sert tutumu derken, kılık kıyafet yasakları başlar ve üniversiteler de darbenin odağına çekilmiştir. 28 Şubat kararları açıklanmış ve Başbakan Erbakan her ne kadar imzalamasa da dindarlara yönelik cadı avı başlatılmıştır. 1997 yılının yaz aylarında, yeni kurulan üniversitelerin rektörleri istifa ettirilirken Kırıkkale Üniversitesi Rektörü bu baskıya direnmeyi göze alır. Nihayetinde bir gün YÖK’ten ararlar ve nazikçe istifa etmesini isterler. Böyle bir şey düşünmediğini söyler, görevine döner. Ama beklenti içindedir. Nihayet 19 Eylül 1997 günü, Kırıkkale’de cuma namazı çıkışında dostları ile çay içerken YÖK’teki bir dostundan, “Seni açığa aldılar” telefonunu alır. Artık rektör değildir. Gazetelerde, haber bültenlerinde “İrticacı Rektör açığa alındı” haberleri yayımlanır. Sonradan, o zaman YÖK Üyesi olan Sebahattin Zaim hocadan öğrenir ki; o günkü Genel Kurul gündeminde kendisiyle ilgili bir madde yokmuş. Sebahattin Zaim, Ramazan Evren ve bir başka kurul üyesi daha cuma namazı için toplantıdan ayrılmışlar. Tam onlar çıkınca gündem dışı olan konuyu hızlıca karara bağlamışlar. “İrticacı Rektör”, cuma namazı fırsat bilinerek, çok sevdiği ve elleriyle sıfırdan inşa ettiği üniversitesinden uzaklaştırılmıştır.
Kendi şehrinde, Ankara’nın dibinde, büyük bir kampüs ve seçkin öğretim kadrosuyla kaliteyi öne alan üniversitesi elinden alınmıştır.
Hayatının bir kısmını yukarıda okuduğumuz Kurucu Rektör Beşir Atalay'ın adı, Kırıkkale Üniversitesi'ndeki kampüsten kaldırıldı. Mevcut üniversite rektörünün bu tutumuna ne YÖK ne akademi ne de siyasi çevrelerce anlam verilemedi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.