Kaotik rutin: Sıradaki füzeyi kendimize atacağız!

04:0017/10/2025, Cuma
G: 17/10/2025, Cuma
Ersin Çelik

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in insan kasabı başbakanı Netanyahu, New York’ta bir grup sosyal medya fenomeniyle yaptığı toplantıda tarihi bir itirafta bulundu. Sosyal medyayı, İsrail’in tezlerini savunmak için “en önemli silah” , platformları ise “savaşılması gereken muharebe alanları” olarak tanımladı. Netanyahu’nun sözleri, komplo teorilerini geride bırakıp bizzat soykırımcının ağzından dijital dünyanın topyekûn bir işgal ve propaganda aracına dönüştürüldüğünü ilan ediyordu. Şunun altını net olarak

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in insan kasabı başbakanı Netanyahu, New York’ta bir grup sosyal medya fenomeniyle yaptığı toplantıda tarihi bir itirafta bulundu. Sosyal medyayı, İsrail’in tezlerini savunmak için
“en önemli silah”
, platformları ise
“savaşılması gereken muharebe alanları”
olarak tanımladı. Netanyahu’nun sözleri, komplo teorilerini geride bırakıp bizzat soykırımcının ağzından dijital dünyanın topyekûn bir işgal ve propaganda aracına dönüştürüldüğünü ilan ediyordu.
Şunun altını net olarak çizelim: Canlı yayınlarda izlediğimiz savaşlar, füzelerden veya tanklardan daha sinsi ve etkili silahlarla yapılıyor. Nitekim Amerikan medyası da İsrail'in stratejisini,
“çevrimiçi bir dünya savaşı
” ve “
mühendislik ürünü bir anlatı
” oluşturma çabası olarak görüyor.
Çağımızın en zehirli silahı ise yıllardır maruz kaldığımız
dezenformasyon
. Söz konusu olan sadece gerçeğin eğilip bükülmesi değil, hakikatin bizzat katledilmesidir. Bot ordularıyla yayılan yalan haberler, satın alınmış influencer’lar aracılığıyla yürütülen propaganda, karşıt görüşlerin sistematik itibar suikastlarıyla susturulması ve dijital kamusal alanın bir sis bombasıyla anlamsız bir gürültüye boğulması... Tüm bunlar, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede ne yazık ki bir sosyal medya rutinine dönüştü.
Netanyahu’nun itirafı ise şahitlik ettiğimiz “
kaotik rutinin
İsrail’in resmi savaş doktrini olduğunu ortaya koydu.
İsrail, soykırımını meşrulaştırmak ve direnişin sesini boğmak için bu zehirli silahı pervasızca kullanacağını bütün dünyaya ilan etti. Gönderi başına binlerce dolar ödediği belgelerle ortaya çıkan influencer ordusuyla gerçekliği nasıl tahrif ettiklerini, uluslararası medyayı Gazze’ye sokmazken kendi seçtikleri propaganda elçilerine özel turlar düzenlediklerini artık biliyoruz. Amaçları, özellikle gençlerin haber kaynağı olan TikTok gibi platformları ele geçirerek zihinleri işgal etmek.
Yeni savaş meydanındaki ikinci ve daha tehlikeli silahları da sansür.
Netanyahu’nun, İsrail destekçisi bir konsorsiyumun TikTok’un ABD operasyonlarını devralmasını “çok önemli” bulması, planın ne kadar organize olduğunu gözler önüne seriyor.
Dijital alandaki baskı yetmediğinde ise İsrail, en ilkel silahına başvurdu: Gazze’nin sesini dünyaya duyuran gazetecilerin fiziki olarak yok edilmesi.
7 Ekim 2023’ten beri, soykırımı kanıtlayan 255 gazeteciyi kasten katletti.
Küresel medya sistematik cinayetleri görmezden gelse de asıl hedef yine sosyal medyaydı, çünkü katledilen gazeteciler Gazze›nin sesini Instagram, TikTok ve X gibi platformlardan duyuruyordu.
İsrail, propaganda savaşını o kadar kaybetti ki, ateşkes sağlanmış olmasına rağmen Gazze›nin hayattaki en etkili gazetecisi Salih el-Caferavi›yi suikastle öldürmekten çekinmedi. Vahşet bununla da kalmadı; Salih›in 450 binden fazla takipçili Instagram hesabı, cinayetin hemen ardından META tarafından kapatıldı. Artık
hayatta olmayan ve bir daha asla içerik üretemeyecek bir gazetecinin dijital mirasından bile korkan bir İsrail var karşımızda.
Madalyonun bize bakan yüzü ise çok daha karanlık. “Ücretsiz” platformlara dahil olurken onlara ne veriyoruz? Sadece gönderilerimizi değil; kim olduğumuzu, nerede yaşadığımızı, kiminle konuştuğumuzu, neye inandığımızı gösteren tüm dijital parmak izlerimizi teslim ediyoruz.
Sosyal medyayı resmen “silah” ilan eden İsrail gibi bir devletin elinde, bu veriler potansiyel bir imha mekanizmasına dönüşür.
Bugün sizi propaganda bombardımanına tutan bir sistem, yarın konumunuzu tespit edip fiziki bir hedefe dönüştürebilir.
Netanyahu’nun dostu Elon Musk’ın yönettiği X ya da İsrail yanlısı şirketlerin kontrolüne geçmesi arzulanan TikTok, avucumuzun içinde tuttuğumuz birer casusluk cihazına dönüşüyor.
Telefonumuza gelen bir “bildirim” ile askeri bir operasyonla imha edilmemiz arasındaki çizgi, ahlaki sınır tanımayan güçlerin dünyasında giderek inceliyor.

Kendi ellerimizle, kendi rızamızla, bizi hedef alabilecek bir silah sistemini besliyoruz. Soru şu: Dijital intihar halinden ne zaman vazgeçeceğiz? Yoksa bir sabah, telefonumuzdan gelen bir bildirim yerine bulunduğumuz yere bir füzenin gelmesini mi bekleyeceğiz?

#İsrail
#Toplum
#Hayat
#Ersin Çelik
#Sosyal medya