Papa’nın ziyareti: Hristiyanlık Siyonizm’den özgürleşiyor mu?

04:003/12/2025, بدھ
G: 3/12/2025, بدھ
Ersin Çelik

Papa’nın Türkiye ziyareti, sosyal medyada yine alışıldık tartışmaları beraberinde getirdi. Çok da şaşırtıcı değil. Türkiye’de anlık ve kısır atışmalar için her zaman müsait bir zemin var. Herkesin kritik meselelerde hazırda bekleyen bir evhamı, bir kanaati, bir komplosu bulunur. Misal, Sumud’a katılmışım ama Papa’nın ülkemizde ayin yönetmesine itiraz etmemişim… Bu iki konunun nasıl yan yana getirildiğini anlamak zor. “Sumud ile ne alakası var?” demeyin; aslında çok alakası var. Çünkü Papa’nın Türkiye’ye

Papa’nın Türkiye ziyareti, sosyal medyada yine alışıldık tartışmaları beraberinde getirdi. Çok da şaşırtıcı değil. Türkiye’de anlık ve kısır atışmalar için her zaman müsait bir zemin var. Herkesin kritik meselelerde hazırda bekleyen bir evhamı, bir kanaati, bir komplosu bulunur. Misal, Sumud’a katılmışım ama Papa’nın ülkemizde ayin yönetmesine itiraz etmemişim… Bu iki konunun nasıl yan yana getirildiğini anlamak zor. “Sumud ile ne alakası var?” demeyin; aslında çok alakası var. Çünkü Papa’nın Türkiye’ye gelip, Hristiyan dünyasına birlik mesajı vermesi,
“insanlığın içinden çıkamadığı İsrail sorunu”
ile düşündüğümüzden çok daha derin bir yere temas ediyor.

***

DERİN GERÇEK: KESİNLİKLE TESADÜF DEĞİL
Bir kesim, “Müslüman Türkiye, Hristiyan Batı karşısında eziliyor” gibi komplo cümleleri kurmaya girişti. Oysa bu ziyaret, iç politik tartışmaların çok ötesinde
“yeni bir otorite devşirme”
girişimi olarak okunmayı hak ediyor.

Türkiye bu tabloda eleştirenlerin sandığının aksine edilgen bir taraf değil. Tam merkezde. Hem İslam dünyasının siyaseten en güçlü ülkesi hem de Hristiyanlığın tüm damarlarının buluştuğu tek şehir olan İstanbul’un sahibi. Roma ile Kudüs arasında sıkışan Hristiyanlığın tarihsel yükünü taşıyan, Ortodoks geleneğin kalbini barındıran şehir burası. Yeni Papa’nın yüzünü ilk olarak İstanbul’a çevirmesi kesinlikle tesadüf değil.


***

HRİSTİYANLIK SİYONİST KUŞATMA ALTINDA
Gözlemler, araştırmalar, okumalar ve bilhassa da pazar ayinleri gösteriyor ki Hristiyanlık, özellikle de Katolik dünya uzun süredir ciddi bir otorite kaybı yaşıyor. Avrupa toplumu hızla sekülerleşti, Vatikan kendi coğrafyasında bile etkisini yitirdi, ABD’de ise
Evanjelizm–Siyonizm ittifakı
dini yaşantıyı domine eden bir güce erişti. Nihayetinde Yahudilik ve Siyonizmin küresel politikadaki hakimiyeti, Hristiyan dünyayı tarihte hiç olmadığı kadar savunmasız bıraktı. Fransız düşünür Rene Girard’ın uyarılarını hatırlayalım, ona göre; din, kilise, aile ve ahlaki kurumlar zayıfladığında, toplumu şiddetten koruyan fren mekanizması çöker.
Otoritenin boşaldığı yerde kaos büyür,
çatışma yayılır ve düzeni yeniden kuracak bir güç arayışı başlar.

Gayem, Hristiyan Batı’nın avukatlığını yapmak değil elbette. Fakat bu “dini çöküşün” tüm insanlığı, Müslümanları da kapsayan sarsıcı sonuçları da var.

O nedenle de Papa’nın ziyareti yalnızca diplomatik temas değildi.
Katolikliğin yeniden ayağa kalkması için aradığı çıkışın ilk durağıydı.

***

BU “BİRLİK” KİMLERİ KORKUTUYOR?
Bu noktada asla gözden kaçırmamamız gereken bir şey var:
Hristiyan dünyasının yeniden birlik fikrine yaklaşması, bazı merkezleri fazlasıyla rahatsız eder.
Her şeyden önce bu birlik fikrinden en fazla
Siyonist odaklar
tedirgin olur. Çünkü Hristiyanlığın “içeriden çökertilmesi”, İsrail’in 1948’den beri Batı’da kurduğu güç mimarisinin bir parçasıydı. Dağınık bir Hristiyan dünya, Kudüs’ün statüsünden Filistin meselesine kadar bir tavır sergileyemiyor, bu da Siyonizme geniş bir manevra alanı açıyordu.
İkinci olarak, bugün ABD’nin en güçlü ve en organize “siyasi–dini hareketi” olan
Evanjelikler
böyle bir gelişmeden hoşlanmaz. Son otuz yılda Amerikan siyasetini Evanjelik–Siyonist eksen belirledi. Katoliklerin güçleneceği bir süreç, Evanjelik hegemonyayı doğrudan zayıflatır.

***

TRUMP, YAPAY ZEKÂ VE AMERİKAN PAPASI

Burada bir parantez açacağım: Papa’nın seçiliş süreci de Amerika’daki bu güç mücadelesinden bağımsız değil. Papa 14. Leo, Katolik dünyasının uzun süredir kaybettiği otoriteyi telafi edebilmek için “siyaseten aktif” bir profil olarak belirlendi. Bu seçimin arka planında Trump’ın yükselişi de önemli bir kırılma noktasıydı.

Hatırlayın: Trump, 1 Mayıs 2025 günü “dini ülkeye geri getireceğiz” diyerek aslında Evanjelik tabana açık bir mesaj verdi. Ardından birkaç gün sonra yapay zekâ tarafından oluşturulmuş
“Papa suretindeki Trump”
fotoğrafı Beyaz Saray’ın X hesabından paylaşıldı. Hemen sonrasında Kardinal Robert Francis Prevost, Katoliklerin ilk ABD’li papası olarak seçildi.

Birkaç gün içinde yaşanan bu din merkezli gelişmeler, Amerika’da yürüyen büyük güç mücadelesinin dışa vurumuydu. Amerikalı bir Papa’nın seçilişi, Evanjelik hâkimiyete karşı Katolik dünyanın yeni bir politik hamle arayışının da sonucuydu. Papa’nın Türkiye ziyareti ve verilen birlik mesajı da o adımın devamı niteliğinde.

Üçüncü olarak,
küresel seküler elitler
de Hristiyanlığın toparlanmasına mesafeli durur. Çünkü birlik demek “ortak ahlaki söylem” demektir. Bu söylemin güçlenmesi, uluslararası kurumların ideolojik projelerini, büyük şirketlerin kültürel dayatmalarını ve özellikle de aileyi hedef alan cinsiyetsizleştirme politikalarını zorlaştırır. Batı’nın seküler yapıları, dinlerin toplumlar üzerindeki etkisinin artacağı bir düzen istemez.

***

YENİ BİR YÜZLEŞME EŞİĞİ

Bütün bu tablo, Papa’nın Türkiye ziyaretiyle birlikte aslında çok daha büyük bir tartışmanın kapısının aralandığını gösteriyor. Bu ziyaret direkt olarak Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Hristiyanlığın geleceğini, Siyonizmin siyasi otoritesini, Amerikan Evanjeliklerinin gücünü ve küresel kültürel düzeni doğrudan etkileyecek yeni bir dönemin işareti.

Türkiye ise böyle bir denklemde; hem İslam dünyasının siyaseten en güçlü ülkesi hem de Hristiyanlığın damarlarını birbirine bağlayan İstanbul’un sahibi. O yüzden Papa’nın ziyareti, bazı kesimlerin sandığı gibi “bizim ezildiğimiz” bir tablo değil, aksine yeni otorite savaşlarında Türkiye’nin politik olarak merkezde durduğunu teyit ediyor.

Şimdi sorulması gereken asıl soru şu:
Hristiyanlık, Siyonizmin gölgesinde siyaseten etkisiz bir din olarak kalmaya razı mı, yoksa bir yüzleşme ve yeniden diriliş sürecine mi giriyor?

Kim ne derse desin, Papa’nın Türkiye ziyareti tam olarak böyle bir eşik.


***

MÜSLÜMANLAR BU DENKLEMİN NERESİNDE?
Peki
,
bir Müslüman olarak Hristiyanlığın güçlenmesi bizi neden alakadar eder?
Müslümanlar olarak Hristiyanlığın “dirilişine” bel bağlayacak değiliz. Ancak insani çıkarlar şunu da gerektirir:
Karşımızda insanlığı, aileyi ve fıtratı hedef alan, arkasına Evanjelist–Siyonist gücü almış küresel bir yıkım cephesi var.
Bu cephe Gazze’de çocukları katlederken Batı’daki Hristiyanları “Kutsal Kitap” diyerek uyutuyor. İsrail, Amerika’daki kiliselerde bile propaganda yapıyor. Eğer Roma (Katolikler) ve Doğu Kiliseleri bu Siyonist baskıyı kırıp “Durun, bu bizim dinimiz değil, cinayete ortak olmayacağız” diyebilirse, İsrail’in Batı’daki koruma kalkanları çöker.
Dahası, küreselcilerin dayattığı cinsiyetsizleşme ve aileyi zayıflatma politikalarına karşı semavi dinlerin ortak bir “
insanlık cephesi
” kurması artık bir tercih değil, zorunluluk. Kabul edelim; Ortodoksların LGBT dayatmalarına karşı koydukları net tavır bizleri de cesaretlendirdi.
Papa’nın “İstanbul arayışını” biraz da bu “
mecburi ittifaklar
” üzerinden okumalıyız.
#Papa
#Hristiyanlık
#Siyonizm
#Ersin Çelik