Gazze’de yaşanan ve iki yıl aralıksız süren soykırım, sadece uluslararası hukuku değil, Batı başkentlerinin vicdanını ve siyasi dengelerini de ters düz etti. Avrupa’da esen İsrail karşıtı rüzgâr, Amerika’da bir kasırgaya dönüşüyor. Amerikan siyaseti, 20. yüzyıldan kalma “sağ” ve “sol” görüşlerinin anlamını yitirdiği, tarihi bir yeniden hizalanmanın sancılarını yaşıyor. Hatırlayalım, Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk gününde Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook ve Sundar Pichai gibi teknoloji
Gazze’de yaşanan ve iki yıl aralıksız süren soykırım, sadece uluslararası hukuku değil, Batı başkentlerinin vicdanını ve siyasi dengelerini de ters düz etti. Avrupa’da esen İsrail karşıtı rüzgâr, Amerika’da bir kasırgaya dönüşüyor.
Amerikan siyaseti, 20. yüzyıldan kalma “sağ” ve “sol” görüşlerinin anlamını yitirdiği, tarihi bir yeniden hizalanmanın sancılarını yaşıyor.
Hatırlayalım, Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk gününde Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook ve Sundar Pichai gibi teknoloji devleri
Trump’ın kurduğu bu “siyasi hizalanma” vitrini, kitleleri asıl harekete geçiren “sosyal hizalanma” gerçeğini gizleyemiyor.
“Sosyal hizalanma” kavramı, altı sonradan doldurulacak bir teori değil, çoktan vücut bulmuş bir doğal oluşum.
Şimdilik New York merkezli; partileri, ideolojileri ve eski nesil çatışmaları aşan, temelinde ahlâkî kopuş olan bir vicdan hareketinden söz ediyoruz.
Bloklaşmanın merkez üssünde ise Gazze var.
Gazze üzerinden okuma yapmak abartılı gelebilir ancak veriler çok net. Sicilya’daki soykırım karşıtı ve Sumud’a destek yürüyüşlerinde konuşma fırsatı yakaladığımız gençlerin politik bagajlarını boşalttıklarını ve Gazze’yi vicdani bir yük olarak sahiplendiklerini çok net görmüştüm.
, ülkemizde bazı çevrelerde rahatsızlığa neden olsa da
Batı’daki siyasi iklimin değiştiği de yadsınamaz bir gerçek.
ALARM ZİLİ: AKLA GELMEYECEK BİR ORAN
Yeni sosyal ve siyasal hizalanmanın ne kadar derin olduğunu anlamak için verilere bakmak gerek. Harvard Üniversitesi ile The Harris Poll şirketinin geçtiğimiz ağustosta yaptığı anket, Amerikan sistemi için alarm zilinden farksız. Ankete göre,
18-24 yaş arası kuşağın yüzde 60’ı, İsrail’e karşı Hamas’ı desteklediğini açıkça ifade ediyor.
“Terörle savaş” propagandasıyla büyümüş bir ülke için bu, akla gelmeyecek bir oran. Ankette yaş grubu yükseldikçe İsrail’e desteğin yüzde 84’lere kadar çıkması,
nesiller arasındaki “siyasi bağın” koptuğunu da gösteriyor.
Söz konusu olan anlık bir öfke değil, kalıcı bir politik dönüşüm. Geçtiğimiz eylül ayında New York Times ile Siena Üniversitesi ortaklığında gerçekleştirilen anket de bu dönüşümü perçinliyor. Amerikalıların yüzde 51’i artık İsrail’e ek askeri ve ekonomik yardıma karşı çıkıyor. 30 yaşın altındaki gençlerde bu karşıtlık yüzde 68’e fırlıyor. 2023’te Filistinlilere destek yüzde 20 iken İsrail’e destek yüzde 47 idi; bugün ise her iki taraf da yüzde 34-35 bandında eşitlenmiş durumda.
Ancak en çarpıcı veri, Amerikalıların yüzde 40’ının (2023’te yüzde 22) artık İsrail’in “sivilleri kasıtlı olarak öldürdüğünü” düşünmesi. Bu kırılım, Gazze’deki soykırım gerçeğinin, ana akım medyanın tüm çabalarına rağmen halkın vicdanını kanattığının kanıtıdır.
PARTİLER ÜSTÜ BİRLEŞME: “SİZDEN İĞRENİYORLAR”
İsrail lobisi ve Amerikan «establishment»ı (yerleşik düzen), saha araştırmalarına yansıyan keskin görüş ayrılığını «radikal solun» bir sorunu olarak göstermeye çalışsa da Gazze›deki vahşet, gençleri parti sınırlarının ötesinde birleştiriyor. Ermeni asıllı ABD›li gazeteci Ana Kasparian›ın tespiti ise yeni sosyal hizalanmanın özeti:
“Bütün topluluklar sizden iğreniyor. Amerikan medyasındaki propagandaya bakarak yanılgıya düşmeyin. Siz nefret ediliyorsunuz.”
Kasparian’ın “hem sağcı hem solcu gençler” vurgusu kritik önemde. Geleneksel olarak İsrail›i destekleyen, ancak statükoya mesafe koyan sağcı gençler ile Filistin’i destekleyen ilerici solcu gençler, ilk kez ortak bir zeminde birleşiyor:
“Savaş çığırtkanlığı yapan, soykırıma milyarlarca dolar akıtan ve kendi halkını yoksulluğa mahkûm eden Washington statükosu.”
NEW YORK’TAKİ “HAYALPEREST”: ZOHRAN MAMDANİ
İşte bu sosyolojik kırılmanın siyasi sonuçları şu günlerde New York’ta görülüyor. Çok değil geçtiğimiz yıl 33 yaşındaki “Müslüman sosyalist” Zohran
Mamdani’nin New York Belediye Başkanlığı’na aday olması “hayalperest bir hamle” olarak görülüyordu.
Karşısında Demokrat Parti’nin ağır topu Andrew Cuomo vardı ve Trump sonrası siyasetin sağa kaydığı düşünülüyordu.
Ancak Mamdani ve arkasındaki 80 bin üyeli Amerika Demokratik Sosyalistleri (DSA), rüzgârın yönünü doğru hesapladı. Amerikalı gazeteci Jonathan Derbyshire’ın Financial Times’ta yayımlanan ve Oksijen gazetesinin de alıntıladığı makalede dikkat çektiği; İktisatçı Werner Sombart’ın 1906’da ortaya attığı,
“Biftek ve elmalı turtanın hüküm sürdüğü topraklarda sosyalizm olmaz”
tezi, 2025 Amerika’sında geçerliliğini yitirmiş görünüyor.
Çünkü ana akım medyanın irdelemekten çekindiği ve genç kuşakların gündemindeki mesele artık sadece ekonomi değil. Yeni nesil, ahlâkî öncelikleri ideolojilerin üzerinde tutuyor.
ŞİFRE: SOYKIRIMI KONUŞMAK
Mamdani’nin kampanyasında büyük çoğunluğu DSA üyesi bile olmayan 50 bin gönüllü seferber oldu. Bu gençler, 1,6 milyon hanenin kapısını çalarken sadece daha iyi bir konut politikası değil, “Gazze’deki soykırıma” karşı net bir duruş vadettiler.
Mamdani’nin başarısının şifreleri arasında, “soykırım” kelimesini siyasetin merkezine taşıması da yer alıyor. Yahudilerin yıllardır kalkan yaptığı
“Genocide” kavramı, artık marjinal bir aktivist söylem olmaktan çıktı
ve “The View” gibi ana akım programlarda dillendirilen politik bir gerçekliğe dönüştü.
AMERİKALI GENÇLERİN “SADAKATİ” ÖLDÜ
Mamdani, genç seçmenler için parti sadakatinin öldüğünü de kanıtladı. Demokrat Parti’nin başkan adayı
Kamala Harris’e karşı “İsrail soykırımını” protesto etmek için “boş oy” kampanyasını desteklemesi,
gençlerin Gazze’yi sağ ve sol görüşlerin üzerinde tuttuğunu -politik risk alarak- ortaya koydu.
The Forward gazetesinde yayınlanan Data for Progress anketi, Mamdani ve hareketine destek verenlerin bu rüzgârı nasıl yönlendirdiğine de işaret ediyor:
Mamdani’ye oy verenlerin yüzde 62’si, onun “Filistin haklarına verdiği desteğin” kararlarını etkilediğini söylüyor.
Daha da önemlisi, Mamdani seçmenlerinin yüzde 78’i İsrail’in Gazze’de “soykırım yaptığına” inanıyor.
Seçmenlerinin yüzde 63’ü Mamdani’nin “Netanyahu’yu New York’a gelmesi halinde tutuklama” vaadini destekliyor.
Anket, Mamdani’nin Filistin duruşunun “ilk kez oy kullanan ve daha genç destekçilerden oluşan bir dalgayı” harekete geçirdiğini ortaya koyuyor.
NEW YORK REFERANDUMU: SOYKIRIMIN SAVUNUCUSU VE SOYKIRIMCININ SAVCISI
4 Kasım’da yapılacak
New York Belediye Başkanlığı seçimi, bu nedenle artık yerel bir seçim değil,
Gazze soykırımı üzerine yapılan küresel bir referanduma dönüştü. Amerikan siyasetinde ayrım çizgisi hiç bu kadar net olmamıştı:
Bir yanda, Demokrat Parti’nin eski ve yozlaşmış statükosunu temsil eden, “bu soykırım sırasında” Netanyahu’nun uluslararası mahkemelerdeki “yasal savunma ekibine” gönüllü olarak katılan Andrew Cuomo var. Diğer yanda ise Gazze’nin ateşinde doğan yeni sosyal hizalanmayı temsil eden,
“Eğer belediye başkanı olursam ve Netanyahu New York’a gelirse, UCM’nin tutuklama emrini uygulatacağım”
diyen Zohran Mamdani yer alıyor.
“ÇÜNKÜ İSRAİL’E OLAN ÖFKEYİ GÖREMEDİM”
Anketlerin ve sokaktaki öfkenin sandıkta tecelli edip etmeyeceğini göreceğiz. Lakin Mamdani’nin rakibi olan eski New York Valisi Andrew Cuomo, yenilgisini şimdiden ilan edercesine demeçler veriyor. Ön seçimleri kaybettikten sonra bağımsız aday olan Cuomo, MSNBC’ye verdiği mülakatta “Seçmende neyi göremedin?” sorusuna verdiği şu yanıtla, o sosyal hizalanmayı fark ettiğini bizzat itiraf etmiş oldu:
“Sokakta İsrail karşıtı öfkeyi gördüm ama bunun belediye başkanlığı adaylığına oy vermede etkili olacağını fark edemedim.”
SADECE BELEDİYE BAŞKANI DEĞİŞMEYECEK
Gazze ve soykırıma direnen halk; üç yıldır devam eden vahşete ortaklık edenlerin ve seyirci kalanların da önüne kaçınılmaz bir fatura koyacaktı. Bu faturanın siyasi sonuçları kesindi ve ilk büyük hesap; dünyanın finans ve medya başkenti New York'ta kesilmek üzere.
Zohran Mamdani’nin kaçınılmaz zaferi, sadece bir belediye başkanının değişmesi olmayacak.
Olası zafer, Gazze’nin, kendisine seyirci kalan Batı’nın siyasi başkentlerine müdahalesi olarak kayıtlara geçip; 7 Ekim 2023 öncesine dönüş olmayacağının ve insanlığın pusulasını büyük oranda Gazze’nin belirlediğinin siyasi vesikası olacak.
: Sonraki yazıda, Netanyahu’nun tüm dünyayı ve özellikle de genç kuşakları sosyal medya platformları üzerinden abluka altına alma girişiminin neden etkili olamayacağını irdeleyeceğim.)
#Gazze
#Filistin
#Ersin Çelik