Son dönemlerde iki özel uğraşım var. Hem de uçtan uca... Bir yandan sular seller gibi hatırat okuyorum. Diğer yandan yapay zeka chat robotlarında aramalar ve sorgulamalar yapıyorum. İnanılmaz keyifli ve öğretici bir geçişkenlik.
Yapay zeka araçlarının; merak, heyecan, hayretle deneyimlendiği ve “insanın hikayesizleştirme sürecinin” başladığını düşündüğüm dönemde, mühim kişilerin anıları üzerinden geçmişte dolaşmaya çıkmak beni bir konuda cesaretlendirdi.
Teknolojik gelişmelerin, duygu ve düşüncenin yerini alması pek mümkün görünmüyor. Bu durumda, “yapay zeka araçları ve robotları üzerinden dillendirilen ‘insanların yerine geçecekler, işlerini ellerinden alacaklar korkusu’ boşuna mı?” diyenler olacaktır. Boşuna değil. O korkuyla yüzleşeceğimiz acı bir gerçek. Lakin mevcut gelişim hem normal zeka hem de yapay zeka için sürdürülebilir olamaz.
Örneğin; OpenAI’nin bir süredir kullanıma sunduğu Chatbot’un öğrenme aşamasında olduğu çok bariz. Henüz kişiselleştirilmiş arama motoru işlevi görüyorlar. Ancak Google ile kıyaslarsak arka planda büyük farklılıklar var. Chatbotlar insanların ne düşündüğüyle ilgilenmiyor. Kullanıcıların aramalarından, neyi nasıl düşündüklerinin verisini topluyorlar. Yani her kullanıcı, sorgulamalarıyla kişiselleştirilmiş sanal asistanını geliştiriyor. Bunu hissettiğim anda korkularımdan bir nebze sıyrıldım. Lakin bu da kişisel bir direniş. Ben teslim olmamayı tercih ediyorum. Hayatı bu seviyedeki chatbotlara yükleyerek yaşamak isteyenler ise yukarıda dikkat çektiğim kısırdöngüye kapılacaklardır. İşte o zaman “yapay zeka bizi işsiz mi bırakacak” korkusunu iliklerine kadar hissedebilirler. Öğrenmeyi, yazmayı, konuşmayı, hikayeler biriktirecek bir yaşamı tercih edenler ise yapay zeka asistanlarını geliştirdikleri seviyede ve hep bir adım önde olacaklar.
***
Gelelim hatıratlara… Nehir söyleşiler, anılar, biyografiler, notlar, belgeler… Cumhuriyet devri uygulamalarını bir din adamının gözünden İsmail ve Mustafa Kara kardeşlerin babaları Kutuz Hoca’nın hatıralarından, sürgünleri, öncesi ve sonrasıyla 27 Mayıs’ı Abdülmelik Fırat’ın ‘Mezopotamya Gülü’nden, 12 Eylül’ü ve yargılama süreçlerini Recai Kutan’ın ‘Kirazlıdere Tutukevi Penceresi’nden, 28 Şubat’ın garabet uygulamalarını ise İskender Pala’nın ‘İki Darbe Arasında’ kitaplarından farklı yönleriyle okudum. Son yıllarda ise Şaban Teoman Duralı’nın nehir söyleşisi ‘Öyle Bir Geçer ki Zaman’ ile Ali Ulvi Kurucu’nun beş ciltlik hatıratını üzerlerinde notlar alarak kütüphaneme kaldırdım. Allah uzun ömürler versin, İhsan Süreyya Sırma’nın ‘Pervari’den Paris’e’ nehir söyleşisini de başköşede tutuyorum. Bu üç eseri çok fazla gence de tavsiye ettim. Ardından hatırat okumaya bir süre ara verdim. Geçtiğimiz aylarda Ahmet Muhtar Büyükçınar Hoca’nın sarsıcı hayat hikayesini okumaya başlayınca 1920’lerden sonrasını yeniden ve farklı kişilerin hayatları üzerinde ele almak gerektiğine kanaat getirdim. Kıymetli ağabey, Beyan Yayınları’nın sahibi Ali Kemal Temizer sağ olsun yayımladığı tüm hatıratları gönderdi. Yaklaşık bir aydır birini bitirip diğerine başlıyorum. Sıraceddin Öztoprak Hocaefendi, Saatçi Musa olarak nam salan Musa Çağıl ve Zübeyir Yetik’in hatıratlarını okurken geçmişte kayboldum adeta. İlme ve dine adanan ömürler, mühim kişiler, sürpriz olaylar ve arkadaşlıklar üzerine aldığım notlardan onlarca yazı çıkar. Muazzam bir üçleme oldu. Şimdi ise elimde yine Beyan’dan çıkan ilim ve dava adamı Mehmet Sait Ertürk’ün anıları var. Ali Kemal abi Türkiye’nin artık uzaklaşılan yakın tarihine ışık tutacak, Doğu ve Güneydoğu şehirlerinin sosyolojilere değer katmış isimlerin şahitliklerini kayıt altına aldırarak sadece yayıncılık yapmıyor. Yapay zeka çağında girilmesi kaçınılmaz üretimsizlikten sıyrılmak isteyenlere güçlü hikayeler, gerçek duygular, masallarda ve filmlerde rastlanmayacak yaşanmışlıkları da miras bıraktırıyor.
Bu arada hatırat okuma ve yapay zeka deneyimlerimden bir de kolaj yaptım. OpenAI’nın Chatbot’undan Türkiye’nin 1940’lardan sonraki politik hafızalarından olan Saatçi Musa’nın Ankara’daki dükkanını resim olarak tasvir etmesini istedim. Epey uğraştırdı. Betimlemeleri birçok kez değiştirdim. Komutları daha da netleştirdim. Karakterleri tarif ettim. Detaylar verdim. Mesela ilk denemede karakterler için ‘Müslüman’ diye belirtince başlarına namaz takkesi giydirdi. ‘Türk’ diye vurgulayınca simalar ve kıyafetler değişti. Sonuçta ortaya şöyle bir kolaj çıktı. Tam tahayyül ettiğim gibi olmasa da yaptığım tarifle oluştu. Peki ben nereden esinlendim? Okuduğum kitaptan… Ne anladıysam artık. Yapay zekayı besleyecek, geliştirecek kaynak zihin dünyalarımız. Biz ne kadar bilgiyle beslenir ve bilgi birikime sahip olursak yapay zeka da o seviyelerde olacak. Sonraki pazar yazılarında hatıratlardan sahnelere resim üretme denemelerine devam edeceğim. Aklımda çok ilginç fikirler var.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.