Maymun gözünü açınca...

00:005/07/2001, Perşembe
G: 12/09/2019, Perşembe
Fehmi Koru

Kemal Derviş''in Washington''dan gelip ekonominin dizginlerini ele almasından beri, Türk siyasi sistemi, neredeyse bütünüyle, IMF''ye endeksli hale geldi. "15 günde 15 yasa" demişti Derviş, 15 günde olmasa bile tatile girene kadar, Meclis, önüne getirilen 15 tasarının hepsini yasalaştırdı. Hükümetin afra tafrası kalmadı; liderler toplantıları da, bakanlar kurulu toplantıları da, IMF''nin arzularını en kestirmeden yerine getirmenin birer mecrasına dönüştü. Eğer ''IMF Cumhuriyeti'' diye bir kavram

Kemal Derviş''in Washington''dan gelip ekonominin dizginlerini ele almasından beri, Türk siyasi sistemi, neredeyse bütünüyle, IMF''ye endeksli hale geldi. "15 günde 15 yasa" demişti Derviş, 15 günde olmasa bile tatile girene kadar, Meclis, önüne getirilen 15 tasarının hepsini yasalaştırdı. Hükümetin afra tafrası kalmadı; liderler toplantıları da, bakanlar kurulu toplantıları da, IMF''nin arzularını en kestirmeden yerine getirmenin birer mecrasına dönüştü. Eğer ''IMF Cumhuriyeti'' diye bir kavram varsa, Türkiye, 19 Şubat krizinden beri o kavramı hak ediyor...

Olaylar gözümüzün önünde cereyan ettiği halde şimdilerde yaşanan ''Telekom krizi'' birilerini şaşırtmışa benziyor. MHP''li ulaştırma bakanı, sözünü dinleyecek kişilerin, Telekom için oluşturulan kurulda çoğunluğu teşkil etmesi için direndi. Ardından meydana gelen gelişmeyi biliyoruz: Bakanın davranışı, IMF''nin Türkiye''ye açılacak 1,5 milyar dolarlık kredi dilimini görüşeceği icra direktörleri kurulu toplantısını ertelemesi, Dünya Bankası''nın da toplam 1,7 milyar dolarlık iki krediyi serbest bırakmaması tepkisiyle karşılandı...

Bizde iktidara gelenlerin yandaşları ''bal tutan parmağını yalar'' anlayışına uygun bir rahatlığa kavuşur. Atamalar, terfiler yakadaki rozete göre gerçekleşir. MHP, geçmişten de biliyoruz, kadrolaşmada usta bir parti. Uzmanların, çalışan sayısı üçte bire indirilse verimin artacağını belirttikleri Telekom''un 75 bin kişilik kadrosu, özelleştirme kapsamında olduğu halde, şimdilerde daha da şişkin hale geliyor. Bakan, Telekom''u kendi haline bıraksa partililer isyan edebilir. Zaten, bakanın direnişinin ardında partisinin genel başkanının olduğu da muhakkak...

Buna rağmen, ulaştırma bakanının ağzından çıkan "IMF Telekom''a kimin atanacağına ne karışır?" meydan okumasıyla, bu cümleyi izleyen "İtirazcıların ardında kimin olduğunu araştırın da krizin neden çıkartıldığını biz de öğrenelim" sözü kafa karıştırıyor. Bakanın bildiklerimiz dışında bir bilgisi varsa bizimle paylaşması gerekir. Yapılan anlaşmada özelleştirme kapsamına giren kuruluşların bünyeleriyle ilgili ayrıntılarda IMF''ye "Karışabilirsin" sözü veren bu hükümet; anlaşmanın altındaki bağlayıcı imzaların mürekkebi henüz kurumadı... Görünen o ki, IMF, anlaşmadan doğan yetkiyle atamalara karışıyor. Bu durumda, bakanın, "Kriz neden çıkartılıyor?" sorusu havada kalıyor.

Ancak, IMF gibi ''kökü dışarıda'' bir uluslararası kuruluşun bir milli kuruma atanacak kişilere karışmasına kadar olağanüstü imtiyazlarla donatılmasını anlamak yine de zor. MHP gibi ''milliliği'' ön planda tuttuğu bilinen bir parti, özellikle MHP''li bir bakanın görev alanına giren bir ''milli kurum'' söz konusu olduğunda, ipleri bütünüyle IMF''ye terk etmemeliydi. Oysa, biliyoruz ki, MHP, alelacele çıkartılan, kırsal kesimi, Türk tarım sektörünü sıkıntıya sokan yasalara da onay verdi. Tarım da bir MHP''li bakanın görev alanı...

Konunun bir başka ilginç yönü de, IMF ve DB gibi örgütlerin, ''etkin ve verimli'' çalışırlarsa açtıkları kredileri geri alabilecekleri hesabıyla kadrolaşma konusunda titiz davranma ihtiyacı duydukları kamu kuruluşları ile ilgili titizliğin bizim kamuoyunda bulunmaması. Vesayet rejimine girdiğimiz, Washington''dan yönetildiğimiz gibi ''haklı'' eleştirileri yapan bizler de, sonuçta ülkedeki ekonomik krizi derinleştiren yanlış yönetime, "Yeter be!" diyemediğimiz için kabahatliyiz. Washington''un "Olmaz" demesinden önce, Türk kamuoyu, "Kadrolaşma olmaz" diyebilmeliydi.

Bugün olup-bitenler, bu kadar açık seçik bir biçimde olmasa dahi, son beş yıl içerisinde sürekli yaşadığımız sıradan olaylar aslında. 1995 seçiminden birinci çıkan partinin hükümeti kurması mümkün olmamış, aynı parti kendisine ortak bulduğunda kurduğu hükümetin ömrü kısa sürmüştü. Türkiye son dört yılda, önceki tercihleri bütünüyle ters yüz eden ciddi bir toplum mühendisliği uygulamasına deneme tahtası yapıldı. Bugün alenen yaşananların açtığı gözlerimizle, "Acaba geçmişteki o olaylar yerli güdülerin mi eseriydi, yoksa yine dışarıdan etkiler mi yön verici oldu?" diye sormamız meşru olmaz mı? IMF ve DB''nin ekonomiye ilgisine paralel, sosyal, dinî ve siyasî hayatla düzenleyici merakıyla ilgilenen bir kuruluş Washington''da var mıdır acaba?

Türkiye''nin sıkıntısı kötü yönetilmesi... Korkularla hareket edenler, ülkeyi, dışarının etkilerine açık hale getirdiler. Ne yapıp edip bu kısır döngüyü kıracak değişim motorlarını bulup çalıştırmamız gerek.