
Düşünme işini toplumun içinde bizimle birlikte yaşayan ve nedense ortalık yerde değil de daha ziyade kendi tenhasında vakit geçiren az sayıdaki insanın yapması gereken bir şey zannediyoruz. Çoğumuz için o kadar da gerekli bir şey değil yani! Olmasa da olabilen, yerine pek çok daha eğlenceli ve kârlı aktivite koyarak vaktimizi çok daha rantabl kullanabileceğimiz angaryadan bir iş! Bizi düşünmeyerek, buna vakit harcamayarak, düşünmeye meydan verecek dinginliklere hayatın içinde alan açmayarak böyle bir ideolojinin bağlısı haline getirdiler. Biz de buna hiç itiraz etmedik işin gerçeği! Oysa düşünmek insanın en büyük meziyeti ve bir anlamda varlık sebebi...
Bu devrin insanları olarak hayatın yüzeyinde kalarak, ‘yaşamaya değer’lik payesiyle vitrine konan uğraşlardan en fazlasını yaşayarak, yani bir nevi sürümden kazanarak ömür sürmeyi marifet sanıyoruz. Hayatımızdan ancak bu şekilde maksimum fayda elde edebileceğimize inanıyoruz. Ne büyük gaflet! Bu dünyada anlamak için, idrak etmek için, yüzeydekini aşıp derinliklere ulaşmak, darlıkları geçip genişliklere erişmek için bulunuyoruz.
Nedenleri, niçinleri, nasılları olmayan bir dünyada gelişine yaşamakla biyolojik varlığımızın üstüne pek bir şey koymuş olmuyoruz. Hayatın bize söylediğine kulak vermiyoruz. Kendimize özgülüğümüzü aramıyoruz. Alelusul yaşıyor ve istatistiklere veri sağlıyoruz. Oysa anlamı, derinliği, genişliği arıyor olmamız gerekiyordu, insanın yaratılışındaki aslî hikmet bu!
Bize doğrular ve yanlışlar hazır veriliyor, yapmamız gerekenler ve yapmamamız gerekenler önümüze konuyor, bizde görünmeyen o talimatlara uyuyoruz. Hayatı büyütecek şeylere değil, ömrü kuru gürültüyle, boş eğlenceyle, çürütücü ihtiraslarla geçiriyoruz. Doğru dürüst bir şey bilmeden, bilinç sahibi olmadan, hakikatin enginliğinden, insan olmanın sonsuz imkanlarından nasip almadan!
“Kütüphaneler dolduracak kadar çok şey biliyorum” dedi çok şey bilen bir adam kendi kendine, “ama yanlışlıkla üzerine bastığım şu küçük böceğin beni neden bu kadar üzdüğüyle ilgili hiçbir fikrim yok!”
Arthur Schopenhauer, ‘Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine’ isimli kitabında pek doğru anlamadığımız bir konuya dikkat çekiyor: “…bir insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir, fakat kendi kendisine üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse, üzerinde tekrar tekrar ve uzun uzadıya düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi miktarından daha kıymetsizdir. Çünkü bir insan ancak dört bir taraftan topladığı bilgiyi bir araya getirip bildiği şeyleri bir doğruyu diğeriyle mukayese ederek terkip haline getirdiği zaman ona tamamen hakim olur ve onu kendi gücüne-melekesine dönüştürür. Bir insan bilmediği bir şeyi zihninde evirip çeviremez, düşünemez; bu yüzden önce bir şeyi öğrenmelidir; fakat bir insan ancak üzerine düşündüğü şeyi bilir.”
Kulaklığını kulağından hiç çıkarmazsan, elbet günlerin sana söylediklerini hiç duyamazsın, hayat böyle!
Birçok insan hayatın bilgisini ortalıktan elini eteğini çekerek tenhalarda, loş kütüphanelerde, cilt cilt kitaplarda, sabaha uzayan gecelerde ve ironik şekilde başkalarının düşündüklerinde arıyor. Bunlar işe yaramaz mı? Elbette yarar ama bir yere kadar… Bir yere kadar, çünkü bunlar bizim için hayat hakkındaki birtakım rivayetler yalnızca! Hayatın bilgisi, hayatın yüzüne doğruca ve dikkatle bakmadan, yaşadıklarını içinde anlamın ipliklerine bağlamadan edinilecek bir şey değil pek. Bir şeyi hep atlıyoruz sanki; her yaşayanın sadece kendisinin yaşadığı bir hayatı var, o hayatın bilgisi de ancak sadece kendisinde ortaya çıkabilir.
“Hayat seninle konuşup duruyor” dedi meczup, “ama sen ona hiç kulak asmıyorsun!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.