İki tık arasındaki derin boşluk

04:0012/06/2025, Perşembe
G: 12/06/2025, Perşembe
Gökhan Özcan

Beğenmek genel anlamda bir şeyi iyi ve güzel bulmak demek… Bir şeyin iyi ve güzel olduğuna bir an içinde karar verebiliriz, ancak bu anlık kararın arkasında yaşanmış bütün anlarımız vardır. İyi ve güzel kavramları, yaşayarak biriktirdiğimiz kanıların hasılası olarak ortaya çıkar. İçinde belirleyici olarak inançlarımız, geleneksel değerlerimiz, kişisel hissiyatımız, duygu ve düşüncelerimiz ve daha birçok başka şey vardır. Bir an içinde karar veriyor olsak da; geriye doğru bütün ömrümüzü kapsayan

Beğenmek genel anlamda bir şeyi iyi ve güzel bulmak demek… Bir şeyin iyi ve güzel olduğuna bir an içinde karar verebiliriz, ancak bu anlık kararın arkasında yaşanmış bütün anlarımız vardır. İyi ve güzel kavramları, yaşayarak biriktirdiğimiz kanıların hasılası olarak ortaya çıkar. İçinde belirleyici olarak inançlarımız, geleneksel değerlerimiz, kişisel hissiyatımız, duygu ve düşüncelerimiz ve daha birçok başka şey vardır. Bir an içinde karar veriyor olsak da; geriye doğru bütün ömrümüzü kapsayan hayat tecrübelerimizle bakar ve kanaat getiririz aslında neyin iyi ve güzel olduğuna. Beğenmek ya da beğenmemek için ölçümüzün böyle bir derinliği vardır. Ya da vardı demeliyim! Çünkü günümüzde beğeni bu kadar uzun bir mesainin neticesi olarak ortaya çıkmıyor pek! Bir tık yeterli! Çoğu zaman neyi beğendiğimizin bilincinde bile değiliz. Sosyal medyada “ben seni beğeneyim, sen beni beğen” tarzı bir karşılıklılık kuralı var malum; herkes pek de şuurlu denemeyecek otomatik hareketlerle birbirini ağırlıyor sürekli. Beğendiğimiz şeylerin iyi ve güzel olup olmadığı noktasında dikkat ve hassasiyet gösterdiğimiz söylenemez. Hatta beğeni üstüne beğeni alan bütün o paylaşımların iyi ve güzel kriteri üzerinden değerlendirilebilecek kıratta şeyler olduğu bile tartışmaya açık çoğu zaman.

“Palyatif toplum aynı zamanda bir ‘beğendim’ toplumudur da. Bir beğeni çılgınlığına kapılmıştır. Her şey beğeni kazanana dek düzleştirilir. ‘Like’ günümüzün imi, hatta ağrı kesicisidir. Sadece sosyal medyaya değil, kültürün bütün alanlarına hakimdir. Sadece sanat değil, bizzat hayat instagramlanabilir olmak durumundadır; yani acı verebilecek keskin kenarlar, uçlar, çatışmalar, çelişkiler giderilmiş olmalıdır. Acının arındırıcı olduğu unutulur. Acı katartik bir etki gösterir. Beğeni kültürü katarsis imkanından yoksundur. Bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında biriken olumluluk cürufunda boğulmasına yol açar” diyor ‘Palyatif Toplum’ kitabında Byung-Chul Han.

Her gün sayfasına koyacak şeyleri bulabilmek için kafa yoran insanlar, her gün gerçekten yaşamaya değecek bir şeyler yaşamak için hiçbir arayış içine girmiyor!

Birkaç beğeni alabilmek için onlarca şeyi beğenip durmak… Takip edilmek için kat kat fazlasını takip etmek… Bir tür ilgi dilenciliği değilse bu, başka nedir? Ne kadar acıklı değil mi insanın kendini bu hallere düşürmesi! Neden yapıyoruz o halde? Aldığımız beğenilerin ufacık bir anlamı var mı milyarlarca otomatik beğeni tıklamasının yapıldığı o sanal gezegenlerde? Neden yapmayı bırakamıyoruz bunu? Hatta neden bırakmayı aklımıza bile getiremiyoruz?

Johann Hari’nin sanal alışkanlıklarımız karşısındaki hâl-i pür melâlimizi anlattığı kitabı ‘Çalınan Dikkat’ten birkaç can yakıcı satır: “Böyle yaşanmaz” dedim. “Anı yaşamayı bilmiyorsun! Hayatı kaçırıyorsun! Bir şeyler kaçırmaktan korktuğun için o ekrana bakıp duruyorsun! Asıl böyle yaparak kaçırıyorsun! Bir tanecik hayatını kaçırıyorsun!”

İnsanın kendi hayatını kaçırması… Bundan daha kötü ne olabilir? Bundan daha fazla ne kaybedebilir insan? Yine de o gün ekranlardan kayıp geçen fuzuliyattan haberdar olamamaktan daha korkunç bir şeymiş gibi gelmiyor birçoğumuza! Geldiğimiz yerin gerçekten farkında değiliz! Neredeyse yaşamıyoruz artık biz! Beğeniyor ve takip ediyoruz sadece! Orada ne varsa o kadarız adeta!

Aç ve susuz kalırsa ölürdü eskiden insanlar. Şimdi buna internet bağlantısını da eklemek gerekecek muhtemelen!

“Güzel bir gün geçirebilmek için” dedi yanındakine, “çıkarken telefonumu evde unutayım diye her gece dualar ediyorum!”

#Aktüel
#Toplum
#Gökhan Özcan