20. yüzyıl ortalarında en zengin ABD’li ilan edilen işadamı Jean Paul Getty, başarıyı şöyle formüle etmiş: Erken kalk + çok çalış + petrol bul.
İlk 2 maddeyi yapan yapıyor da, herkes Mr. Getty ya da petrol sahibi ülkeler gibi şanslı olamıyor.
Tabii petrol öyle bir meta ki; çıktığı diyarları iyi günde ihya ederken, bir fiyat krizi gelip çattığında ise kara kara düşündürüyor. Nitekim pek çok petrol ihracatçısı ülke, ekonomilerini bu nimete bağlama hatasını yapmış bir kere...
Bu bağlamda, petrol krizlerinin tarihçesini bir önceki yazımda ele almış ve bugünkü sert inişle kıyaslamıştım. Köşemiz hazır yeniden petrole ısınmışken bugün de, dünyanın gündemini çalkalayan son çöküşün, küresel ekonomiyi nasıl “çalkalayacağı” konusuyla devam edelim.
Petrol fiyatları, ekonomileri birkaç farklı kanaldan etkiliyor. Bunlardan biri, malumunuz, dış dengeler... Petrol ihracatı yapan ülkeler fiyat çöküşüyle gelirlerinde ciddi bir düşüşe maruz kalırken, ithalatçılar ise cari dengelerinde düzelme yaşıyor.
Son düşüşle birlikte, gelirleri petrole önemli ölçüde bağlı olan Rusya, Nijerya, Venezuela ve İran gibi ülkeler sancılı zamanlar geçirirken, net ithalatçıların ise yüzü gülüyor.
Özellikle Türkiye, Hindistan ve Endonezya gibi gelişen ekonomiler, fiyat çöküşünden bu anlamda memnun... Zira cari dengedeki olumlu hareket, finansman ihtiyacını da indirgeyerek kırılganlığı azaltma potansiyeline sahip.
Petrol ihracatçıları için mali hesaplarda da sıkıntı var. Petrol fiyatına kurgulu başa baş noktası 55 dolardan 185 dolara geniş bir spektrumda yayılarak, çöküşün bütçe baskısını ülkeden ülkeye farklı kılıyor ancak fiyatlar hemen herkes için başa baş düzeyin altına indi bile!
Bu noktada, sarsıntının şiddetini belirleyecek bir diğer unsur da, dayanabilme gücü... Örneğin; S. Arabistan yüksek miktardaki rezervleri sayesinde, nispeten daha az endişe taşıyor. Libya, Nijerya, İran, Rusya ve Venezuela gibi diğer birçok ülkenin ise, bütçede açılan deliği yamamak için mali tedbirlere başvurma ihtiyacı var. Bir örnek: Geçenlerde İran’ın bedelli askerlik türü bir uygulamaya gittiğini duyduk.
Diğer yanda ithalatçı ülkelerin bütçelerinin de, sübvansiyonlar kanalıyla olumlu, vergiler yönüyle ise olumsuz etkilenme durumu olabilir. Türkiye için ise, mali etkiler sınırlı olacak gibi...
Ve petrolün çöküşü, malum, 2015’te küresel enflasyonu aşağı çekecek. Türkiye, Brezilya, Hindistan, Endonezya gibi ekonomiler için yine kırılganlığı azaltacak bir güzellik... Şartlar olgunlaştıkça devreye girebilecek genişletici para politikaları da, bu ekonomilere destek verecek.
Diğer taraftan, düşük enflasyonla mücadele eden ekonomiler için ise nahoş bir etki söz konusu. Örneğin; 2014 sonunda negatife geçmiş bir yıllık enflasyona sahip Euro Bölgesi’nde fiyat istikrarı zorlaşacak. Durum, FED’in faiz kararı için gözünü diktiği enflasyon oranında gerileyen ABD’yi de etkileyecek.
Küresel para politikaları da, tüm bu gelişmelerle yön bulacak.
Ve son olarak, büyüme...
Öncelikle, dış dengelerdeki değişimin, 2 ülke grubu arasında bir “gelir kayması” etkisiyle büyüme oranlarına yön vereceğini belirtelim. Geçmiş veriler, fiyatlardaki düşüşün, petrol ihracatçısı ekonomilerde yavaşlamaya yol açtığını gösteriyor. Düzeyi petrol geliri bağımlılığına göre değişse de, hız kaybı kaçınılmaz... İthalat faturası hafifleyen karşı cephedeki ülkelerde ise, büyümeye destek geliyor.
Tabii petrol maliyetinin azalıyor olması, (akaryakıtta tüketimi artırıcı bir etki yapmadığı takdirde) diğer mal ve hizmetler için harcanabilir geliri de yükseltecek. Bunun etki seviyesi ise, ülkelerin petrol bağımlılığı ve tüketim-tasarruf eğilimleriyle bağlantılı olacak.
Ekonomilerin arz kanadında ise, girdi maliyetlerinin düşüyor olması, üretimi sevindirecek. Ve ithalatçı ülkelerde görülebilecek genişletici politikalar da, büyüme üzerinde etki gösterecek.
Ancak “spillover” dediğimiz yayılma etkilerini de unutmayalım: Petrol ihracatçılarındaki yavaşlama, onlarla ilişkisi olan ülkeleri de etkileyebilecek. Örneğin, Rusya’nın petrolle düşmesinin, bizim de ticaret ve turizm gelirlerimize olumsuz yansıma durumu var. Benzer bir durum, Rusya’nın Avrupa ve Kafkas ilişkileri için de geçerli. Büyüme oranlarını, ikili hatta çok ilişkili bir şekilde baskılayacak bu bulaşıcı durum da, gözden kaçmamalı.
Bu arada, Rusya, Venezuela, Nijerya başta olmak üzere, petrolle sarsılan ülkelerin finans piyasalarında da, sermaye çıkışları anlamında risklerin giderek arttığını ekleyelim.
Sözün özü; petrolün ekonomilere etkisi, çok değişkenli bir denklem... Her ülke için dinamikler farklı. Bu arada etkilerin, dolar kurunun gelişimiyle de ilişkili olacağını vurgulamadan geçmeyelim.
Netice olarak; benim bu tablonun geneline bakarak çıkardığım sonuçlardan biri, petrol ülkelerinin son şoktan ders alarak ekonomilerini çeşitlendirme anlamında adımlar atması gerektiği...
Bir diğeri ise, oyunun toplamında karlı çıkacak ithalatçı ülkeler için 2015’in bir fırsat değerinde olacağı. Bu anlamda Türkiye, avantajlı ülkeler arasında.
Zira fiyat ve kurda çok sürpriz gelişmeler olmadığı takdirde, toplamda olumlu bir dalga büyüyerek yaklaşıyor. Bu doğrultuda, FED’in de elini zayıflatıp bize zaman kazandıran şu tabloda, para politikası kritik bir araç olacak.
Son olarak; petrol etkisinin 2016’da zayıflayacağını göz önüne alarak, rehavete kapılmamamız ve uzaklara odaklanıp dönüşüme ağırlık vermemiz şart.
Büyük hayaller, hep konfor bölgesinin dışındadır. Zor olsa da, çıkmak gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.