Türkiye’yi 22 yıldır Tek Parti zulmünü yaşayanların torunları ve çocukları yönetiyor. Bu 22 yıl, çok çetin sınamalardan geçti. Darbe girişimleri, yargı suikastları, ekonomik kalkışmalar, her türlü saldırı yaşandı.
Ülkeyi yöneten siyasi hareketin lideri Tayyip Erdoğan, milletinden çok güçlü destekler almasına rağmen hiçbir dönem rövanşist yaklaşım içerisinde olmadı. Cumhuriyet tarihinin bütün gizli bilgilerine ulaşmasına rağmen, devletin çıkarını her siyasi çıkarın önünde tuttu.
Tek Parti dönemi zulümlerini geçtik, kendi siyasi hayatında yaşadığı zulümlerle ilgili dahi hiçbir şekilde intikam hissiyle hareket etmedi. Bağrına taş basarak, devletin geleceğini önceleyerek, kurucu iradeye zarar verici hiçbir yaklaşıma izin vermedi.
Bu hassasiyeti anlamayanlar veya istismar etmek isteyenler son birkaç yıldır, Atatürkçülük üzerinden yeni tartışmalar açıp, yine milleti bölmeye, dini hassasiyetleri nedeniyle aşağılamaya çalışıyor. Tek Parti zulmünü yeniden hayata geçirme hevesine kapılanlar var.
Eski defterleri açmak, eski tartışmaları alevlendirmek isteyenler şunu iyi bilmeli, değil Atatürk’ün arkasına sığınmak, İsmet İnönü’yü mezarından kaldırıp getirseler bile bu amaçlarına ulaşamayacaklar. Atatürkçülük üzerinden yıllarca millete zulmedenler, şimdi ülkemizi bölmek istiyorlar.
Ayrıca maskeler düştü, eski günler geride kaldı. Kimin gerçekten Atatürkçü, kimin işine gelince Atatürkçü olduğu açıkça ortadır. Son zamanlarda Atatürkçülük üzerinden büyük bir tezgah sergileniyor. Sergilenen oyunun açık ve net bir kaos planı olduğu aşikardır.
Bu planın sahipleri, 15 Temmuz’un arkasındaki eldir. Bu kaos hesabının arkasındakiler Suriye’de teröristan kurmak isteyenlerdir. Bu kumpasın arkasındakiler, Türkiye’nin Siyonist terör örgütü İsrail’e karşı sergilediği sert tutumdan rahatsız olanlardır.
Toplumun bütün fay hatları kırılmak isteniyor. Bir yandan PKK’vari Kürtçülük, bir yandan etnik ırkçılık, bir yandan Atatürkçülük hatları kaşınıyor. Allah muhafaza bu senaryonun devamında mezhepçilik hattı da kaşınmak istenecektir. O fay harekete geçirilirse bilinmeli ki kaosun fitili ateşlenmiş demektir.
27 Mayıs öncesi, 12 Eylül öncesi gibi bütün ortam oluşturma hamleleri tek tek hayata geçiriliyor. Türkiye’de darbe yapacak bir güç var mı; bilmiyoruz. Geçmişte darbe öncesi başvurulan bütün yöntemlere başvuruluyor. Bu planların hedefi çok açık, iç çatışmadır. Sebebi de açıktır, PKK’yı kurtarmak, İsrail’e baskıyı azaltmak, FETÖ’ye yeniden can vermek.
Bu bağlamda iki konuya dikkatleri çekmek istiyorum. Birincisi Mustafa Kemal Atatürk adına neden hutbe okunmuyor ve hutbede neden Atatürk’ten bahsedilmiyor. Son birkaç yıldır cuma günlerine denk gelen milli günler ve 10 Kasım üzerinden bu konu tartışılıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığı döneminde böyle bir şey oldu mu, olmadı. Atatürk’ün vefatından sonra böyle bir şey oldu mu, olmadı. Atatürk, sağlığında böyle bir şey ister miydi, muhtemelen istemezdi. Hutbede dua ısrarının arkasında ne var?.. Cami kürsüsünden veya başka kürsülerden yapılan duaları yeterli bulmayanların, camilerimizde kirli planı mı var?
İkincisi her “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyene inanmayın. 15 Temmuz’da darbeye kalkışanlar da “Mustafa Kemal’in askeriyiz”in eş anlamı “Yurtta Sulh” ismini kullanmıştı. Yurtta Sulh bildirisine baktığınızda Fetullahçı hainlerin nasıl da Atatürkçü olduğunu düşünürsünüz.
Atatürkçülük üzerinden günlerdir yaşanan tartışmalar bir gerçeği gözler önüne seriyor. Bir akıl, Kemalistleri sahaya sürdü. Ve o aklın tek hedefi var, büyük kaos.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.