Artık söz zamanı değil. Hareket zamanı, silah zamanı, öfke zamanı, öç alma zamanı, hesap sorma zamanı, intikam alma zamanı, yeryüzünün lanetlilerini köşeye sıkıştırma zamanı, onları dünyanın hiçbir ülkesinde hareket edemez hale getirme zamanıdır.
Birey olarak, vatandaş olarak, topluluklar olarak, cemaatler olarak, siyasi gruplar olarak, milletler olarak sahaya inme, had bildirme zamanıdır.
Gazze’de yaşatılanlar Gazze değil, Filistin değil, Hamas değil, Arap değil, hala anlamıyor musunuz? Bugün Gazze’de olanlar yarın Mısır’da, Ürdün’de, Suriye’de, Anadolu’da olur, şaşırıp kalırsınız.
İnsan ırkı için şeytanlığını, kötülüğün, yok oluşun kapılarını açıyorlar, görmüyor musunuz? Size Gazze’yi kurtarın demiyoruz, size insan ırkına sahip çıkın diyoruz. İnsan eksenini, insanın saf halini koruyun diyoruz.
Bu da unutulur sanmayın. Keyifli köşelerinizde oturup “dünya neler gördü, tarihte neler yaşandı. Zaman bunun da üstesinden gelir, hayat devam eder” demeyin. Yanılırsınız.
Bir parça etmeğe, bir avuç una ulaşmak için kurşunlara yürüyen insanların arşa yükselen çığlıkları hepimizi sağır eder, lanetler, anlayamazsınız.
Bırakalım köşe yazmayı, bırakalım televizyon ekranlarında atıp tutmayı, bırakalım siyasi söylemleri, bırakalım devlet ağırbaşlılığını, bırakalım büyük hesapları.
Herkes bir karınca misali harekete geçsin. Bir bardak su taşısın, bir parça ekmek ulaştırsın, okyanusları taşıracak öfke yağdırsın, kurşun olup fırtınaya dönsün. Akdeniz’i alev alev tutuştursun!
Bize ne oluyor? Dilimiz tutuldu, ellerimiz kurudu, zihnimiz sulandı, kalplerimiz atmaz oldu.
Bize ne oluyor? Bu coğrafyanın insanlarına ne oluyor?
Bu suskunluk, bu umursamazlık, bu cevapsızlık, bu çare üretememe hali bizim kıyametimiz olacak. Aklımızı başımıza alalım.
Adem’den (AS) bu yana bütün kelimeleri toplayın. Bütün vaatleri toplayın. Bütün ilahi talimatları, vahiyleri toplayın. Yazılmış bütün kitapları toplayın. Söylenmiş bütün doğru sözleri toplayın. Yaşanmış bütün trajedileri toplayın. Hepsinin özeti size şunu söyleyecek:
“Bu barbarlığı durdurun. Adem’in çocuklarına, Allah’ın masum kullarına, coğrafyanın kimsesizlerine yapılan bu vahşeti durdurun. Harekete geçin, bir şey yapın. Sözle yapamıyorsanız silahla yapın.”
Artık buğzetme dönemi bitti. Artık buğzetme ile oyalanmayın. Artık kendinizi böyle kandırmayın. Artık üstünüzdeki emaneti böyle heba etmeyin.
Biz kim oluyoruz, Allah’ı kandırdığımızı mı sanıyoruz!
Böyle giderse, kimse bir şey yapmazsa bu coğrafyanın yirmi yıl sonraki hali ne olur? Bir düşünsenize, ne olur?
İki milyar değil on milyar olsanız ne olur? Bugünden daha güçlü olsanız ne olur? Kullanılmayacak güç ne işe yarar?
On milyonluk bir toplum, bu coğrafyadaki bütün devletleri, milletleri, şehirleri böyle susturabiliyorsa, böyle hareketsiz bırakabiliyorsa, böyle bahanelerin gölgesine saklanmaya zorluyorsa, yirmi yıl sonrası ne olur?
Bugün Gazze’yi koruyamayanlar yarın Lübnan’ı korumayacak. Suriye’yi korumayacak. Mısır’ı korumayacak. Anadolu’yu korumayacak.
On milyonluk bir ülke, Anadolu’nun güneyinden Sina’ya, Kıbrıs’tan Bağdat’a, Yemen’den Basra Körfezi’ne her yeri yakıp yıkacak.
Belki Medine’yi bombalayacak, belki şehirlerimizde nükleer silahlar kullanacak. Siz susarsanız, biz susarsak bunlar olacak, bu şuursuzluğumuz ile onlara yakıt taşıyıp duracağız, anlasanıza.
Bugün Gazze’de yaşadığımız soykırımı, açlıktan öldürmeleri, aşağılamaları ve insan ırkının en iğrenç uygulamalarını yarın bütün bu ülkelerde göreceğiz. O kapıyı açıyorlar. Böyle susarsanız bunları da göreceğiz, anlasanıza.
Gelecekten haber vermiyoruz. Gelecek bugün yaşanıyor, anlasanıza. Bugün yaşananlar, bu umursamazlıkla, bizim yarınımız olacak, anlasanıza.
Zihinlerimizi Gazze ile sınırlamayın, meseleyi Gazze olarak düşünmeyin. Bunu yaparsanız, ona göre bahaneler üretir, kendinize ihanet ederseniz, inanın. Çünkü bu iş Gazze işi değil.
Tarihe bakın, imparatorluklarımıza bakın, büyük güçlerimize bakın, büyük önderlerimize bakın.
Bu tarih, bu coğrafya; Avrupa’nın kalbinden Akdeniz’e, Hint Okyanusu’ndan Çin Seddi’ne kadar, yerinde ve tereddütsüz müdahale ile inşa edildi. Susarak, zamanın akışını bekleyerek, başkalarının korumasına sığınarak inşa edilmedi.
Bugünün müdahalesi yarının coğrafyasını, haritasını, milletler ittifakını, küresel güç denklemini, yirmi yıl sonraki refah ve barış havzasını inşa edecek, not edin.
İşte o zaman İsrail olmaz, olamaz, olmamalı. Bu devlet coğrafya haritasından çıkarılmalı. Yetmiş yedi yıllık yanlış tarihin sayfaları kapatılmalı. Bu toplum coğrafyadan çıkarılmalı.
İşte o zaman barışın ve refahın, kültürün ve medeniyetin, gücün ve adaletin hükmünü inşa edebiliriz. Bunu yüzlerce yıl yaptık, yine yaparız.
İşte o zaman haritalar birleşecek, şehirler birbirine kavuşacak, Batı’nın vatanlarımızdaki saltanatı bitecek, coğrafya içi çatışmalar sona erecek. Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne Orta Asya’dan Karadeniz’e bir süper kuşak inşa edilecek ve bu çok hızlı bir şekilde olacak.
Yirmi yıllık hesap bizi kurtaracak. Ya yok oluşu ya yeniden varoluşu göreceğiz. Bir karar verin. Ya bütün şehirlerin küle dönmesini ya da bir Süper Kuşak göreceğiz, karar verin.
Türkiye’de, Mısır’da, Irak’ta, Su Arabistan’da, Pakistan’da, Endonezya’da, Cezayir’de, Sudan’da, Bosna’da, Özbekistan’da ve bizim olan her ülkede, her birey, her şahıs İsrail’le savaş haline girmek zorunda.
Devletler susuyorsa milletler harekete geçecek. Şahıslar harekete geçecek, geçmeliyiz. En küçük gruplardan en büyük cemaatlere, siyasi hareketlere kadar herkes böyle bir yükümlülük altında.
Artık kelimelerle oyalanamayız. Kınama cümlelerini sözlerimizden çıkarmak zorundayız. Hangi ülkeden, hangi etnik yapıdan, hangi mezhepten, hangi siyasi görüşte olursanız olun; insan ekseninde hareket etmek, insan ırkının en saf halini esas almak, oradan yürümek zorundayız.
Dünya tarihinin en korkunç barbarlıklarından biri sergilenirken ve bu vahşet hepimizin yarınları için normalleştirilirken, geleceği bir kenara atacak bu bencillikten kurtulmak zorundayız.
Unutmayın, İsrail ile savaş herkesin kendi ülkesinden başlar. Bu soykırımcılar Tel Aviv’de de vurulmalı, coğrafyanın tamamında da.
Dünyanın hiçbir köşesinde yaşayamaz hale getirilmeli. Birer bulaşıcı hastalık gibi takip edilmeli, etkisizleştirilmeli. Bu “insan genetiği bozulmuş varlıklar” kontrol altına alınmalı ki insanlık ırkı kendi yolunda devam edebilsin.
Siz yapmasanız da avuç içi kadar Gazze dünyayı değiştirecek, değiştiriyor da. Onlar ölümleriyle, kurşunlara yürümeleriyle, evlerinin enkazı altında can vermeleriyle, açlıktan usul usul ölmeleriyle, arşa yükselen çığlıklarıyla dünyayı değiştirecek, değiştiriyor da. Bize sadece utanmak kalıyor.
Onlar; yeryüzünün kimsesizleri, bütün insanlığa küs olarak bu dünyayı terk ediyorlar. Onurlarıyla, yiğitlikleriyle geride kalanlara bir şeyler söylemeye çalışıyorlar. Onların bu mesajını da alamazsak, bu dersi de alamazsak yazıklar olsun bize.
Utanç içinde yaşayalım.
Tarih, bu halimizle, hepimizi, soykırım ortağı olarak not edecek. Tarih bizim bugün ne düşündüğümüze, ne tür gerekçeler ürettiğimize bakmayacak. Ne yaptığımıza bakacak.
Artık kelimelerin zamanı değil. Artık silahların zamanı. Hepimiz hayatımızda ilk kez bir soykırıma tanık oluyoruz. Tarih bizi buna tanıklığımızla yazmayacak. Hiçbir şey yapmamamızla yargılayacak.
Artık susamayız.
Herkes bir günlüğüne Gazzeli olsun. Kelimelerin hiçbir işe yaramadığını bir kez anlasın. İnsan ekseninin neresi olduğunu bir kez görsün.
Artık susacak mecalimiz kalmadı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.