Yüzlerce yıldır, ihanetlerle örülen alçaklıklar tarihini yeniden hatırladı. Kimsesizliğin, çaresizliğin tarihini yeniden hatırladı.
Ama bu şehirler, bu hafıza, her büyük zulümden sonra intikam almayı bilmiştir. Yine bilecektir. Yeni bedel ödetecektir.
Bildiğimiz bu coğrafya, imparatorluklar mezarlığı olan bu coğrafya, geçmişte yaptığı gibi, İsrail’i de mezara gömecektir. Zulmün bütün sınırlarını aşmış bir çete devletinin, Akdeniz’in sularına gömülmesi, yangın yerine dönmesi mutlaktır.
İsrail kendi korkusuna saldırır. Saldırganlığı sadece korkudandır. Yeryüzünün en barbar suçluları, yeryüzünün en korkak insanlarıdır.
“Devlet” adı altında örgütlenmiş terör örgütleri ve çeteler, büyük coğrafyanın her yerini kirleten, insan ırkına karşı savaşan kiralık katiller haline gelmiştir.
Bu katilleri artık devletler durduramıyor. Durdurmuyor. Hiçbir devlet risk almıyor. Gazze halkını kurban vermeyi kabullenmişler. Kardeşleri bile dönüp onlara bir kez bile bakmıyor. Dünyanın kurulu düzeni hepsini kilitliyor, hareketsiz bırakıyor.
Ve soykırım işte bu kilitlenmişlikten besleniyor, pervasızlaşıyor, daha da vahşileşiyor. İnsan neslinin, yeryüzünde sahnelenen bu tür barbarlıklara karşı çaresizliğe sığındığı ender bir tarih aralığı bu.
Daha önce de benzer kötülükler oldu. Bunların birçoğu yine devletlerin, milletlerin müdahalesi ile engellendi. Ama bu sefer yapılamıyor.
Bu gerçekten de bir “insan tutulması”dır. Ve bu tutulma, insanlığın geleceği için korkutucu örneklerin kapısını açmaktadır.
Bugün Gazze’de sergilenenler yarın coğrafyamızın başka yerinde, hatta Avrupa’da bile sergilenecektir. Bu gelenek Avrupa şehirlerinde bile kandan nehirler akıtacaktır.
Çünkü o kapı açılmıştır çünkü soykırım normalleşmiş ve küreselleşmiştir.
Devletler, milletler nasıl bir ateşle oynadıklarının farkında mı! Dokunulmazlık verdikleri İsrail’in insanlığı nerelere sürüklediğinin farkında mı?
Eğer işin bu tarafını düşünebilselerdi, ülkelerini, toplumlarını, insan ırkını, geleceği kurtarmak için acilen müdahil olurlardı.
Ama düşünmüyorlar. Ama geleceğin kapılarının nerelere açılacağına bakmıyorlar. “İnsan tutulması”, insanlığın felaketinin habercisidir. Bu yüzden İsrail’i sadece durdurmak yetmez. Devlet olma ehliyeti elinden alınmalı, harita hakkı acilen elinden alınmalı.
Şahsen, bugün buradan ilan etmiş olalım:
Öyle bir öfke patlaması yaşanır ki, ne ABD üsleri kalır ne İsrail sınırları. Ne İsrail şehirleri, ne Yahudi halkı. Öyle bir nefret inşa ettiler ki, sadece Filistin’in, sadece Müslüman toplumların değil, Avrupa toplumlarının, Latin Amerika toplumlarının, Asya toplumlarının zihinleri formatlandı.
Bu nefret, öfke patlamasına dönüşecek.
Bu öfke silahla durdurulamaz. Bu öfke İsrail’i seven, koruyan, ona dokunulmazlık sağlayan ülkelerin gücüyle dizginlenemez. Bu öfke, dünyanın her köşesinde İsrail’i yakalayacak, saklanacak yer bile bulamayacaklar.
Enes Şerîf sadece bir gazeteciydi. Silahı yoktu, kelimeleri vardı. Tankı yoktu, cümleleri vardı.
Ama en güçlü silahlardan daha etkiliydi. Çünkü gerçeği haykırıyordu. Çünkü gelecek nesillere vahşetin notlarını bırakıyordu.
Çünkü insan ekseninde duruyordu. Çünkü İnsan ırkına yapılanları dünyaya aktarıyordu. Çünkü soykırımın kanıtlarını gelecek nesiller için biriktiriyordu.
Gazeteciler; acının, öfkenin, gerçeğin en yalın haliyle yüzleşir. Sokakta, cephede, bilgisayar başında, televizyon ekranında, dağlarda, metropollerde, her olayın en merkezinde olur.
Ama gazeteci olarak kalır. Sadece anlatır, konuşur yazar, not tutar, uyarır. Bazı istismarcılar hariç, adalet ve doğru ekseninde, vatan ekseninde, millet ekseninde durur.
Korunmazlar, savunulmazlar, ağır bedeller öderler ama mücadeleye devam edeler.
Enes Şerîf, gazeteciliğin kişilikli, zor örneğini veriyordu. Çünkü yaptıklarının bedelinin canı olacağını biliyordu. Konforlu masalardan dünyaya ahkam kesmiyor, Gazze insanının acılarını hem anlatıyor hem damla damla yaşıyordu.
Öleceğini biliyordu. İsrail’in ona saldıracağını biliyordu. Ama vazgeçmedi. Gazze’den çıkmadı, hiçbir yere gitmedi. İmkanları vardı ama halkının yanında durdu.
Çok yaşayacağını biliyordu ama tercihini şehit olmadan yana yaptı. Hiç kimse böyle bir tercihi sorgulayamaz. Kendi ölümünü görmesine rağmen milleti için, vatanı için, soykırıma karşı mücadelesini sürdüren bu adam yeryüzünün en asil insanlarından biridir.
“Bu sözlerim size ulaştıysa bilin ki, İsrail beni öldürmeyi ve sesimi susturmayı başardı” diyor.
“Gözlerimi açtığım günden beri, Cibaliye Mülteci Kampı’nın dar sokaklarında halkıma destek olmak için tüm gücümü harcadım” diyor.
“Dileğim, sevdiklerimle birlikte işgal altındaki asıl yurdumuz, Aşkelon’a -"Mecdel"- dönmekti. Fakat Allah’ın takdiri önce geldi, hükmü geçerli oldu” diyor.
“Hayatım boyunca acıyı iliklerime kadar hissettim, yıkımı defalarca tattım” diyor.
“Biz öldürülürken susanlar, bizi kuşatanlar ve çocuklarımızın, kadınlarımızın parçalanmış bedenleri yüreklerini sızlatmayanlar bu katliamın sorumlularıdır” diyor.
“Filistin’e sahip çıkın. Müslümanların tacındaki mücevher, özgürlük aşığı her yüreğin atışıdır o. Filistin’in mazlum çocuklarını unutmayın” diyor.
“Sevgili kızım Şam: Hayalini kurduğum gibi büyüdüğünü göremedim. Oğlum Salah: Ona omuz verip yol arkadaşı olmayı diledim, artık o bayrağı devralacak” diyor.
“Canım annem: Duası kalkanım, yolu aydınlığım oldu. Hayat arkadaşım Ümmü Salah Beyan: Savaş ayırdı, ama kökleri derin bir zeytin ağacı gibi dimdik durdu, emaneti onurla taşıdı” diyor.
“Gazze’yi unutmayın” diyor.
Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Acısını ve öfkesini kalbimize gömüyoruz. Gazze’nin böyle asil insanlarını yalnız bıraktık. Hep bahanelere sığındık. Sadece kelimelere sığındık.
Gazeteciler bazen sadece kelimelere mahkûm olmaktan yorulur. O kadar çok şey görür ve yaşarlar ki, “Keşke başka araçlarım, imkânım olsaydı” der. Çünkü acının tam merkezindedir. Çünkü binlercesinin acısı kurşun gibi göğsüne çöker.
Enes Şerif ve arkadaşlarının duaya ihtiyacı yok. Bizim utanca ihtiyacımız var.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.