İşte şu an bütün bölge bunun için çabalarken, Batı’nın yeni savaşlara girme isteksizliği ve güçsüzlüğü açığa çıkmışken, İsrail ısrarla ve ısrarla çatışmaları yeniden coğrafyaya çekmek için hayal edilebilen bütün çılgınlıkları deniyor, uyguluyor.
Böyle bir ülke coğrafya haritasında olduğu müddetçe, savaşlar hiçbir şekilde coğrafya dışına çıkarılamayacak. Böyle bir ülke, “gücü eritilemediği” müddetçe bölge için yeni savaşların mimarı olmaya devam edecek.
Bu savaş bugün Gazze’dir, İran’ın bombalanmasıdır, Lübnan ve Suriye topraklarının işgalidir. Ama bu savaş yarın Sina’nın işgali, Lübnan’ın işgali, Anadolu’nun hatta İstanbul’un bombalanmasına kadar varacaktır.
Bugün Gazze, Lübnan, Irak, Suriye, Yemen, İran gibi altı adrese aynı anda saldıran bir “devlet”in güç haritasının alacağı seyre göre yarın neler yapabileceğini, yapmak istediğini tahmin etmek maharet değildir.
Öyleyse bugünden çok yarını düşünüp, yarının adımlarını atmak Türkiye ve bölgedeki her ülke için acil ve olağanüstü zorunluluktur.
Daha dün, 12 gün boyunca İsrail-İran savaşını yaşadık. Bir şekilde donduruldu. Hemen ardından İsrail’in Suriye’ye saldırıları başladı. Ülkenin güneyinde, batısında, kuzeydoğusundaki farklı örgüt ve yapıları besleyerek, silahlandırarak Suriye’ye saldırıların ilk aşamasını başlattı. Daha önce Golan’dan işgal ettiği alanları genişleterek zaten bu cepheyi açmıştı.
Dürziler’in ayaklandırılması, Suveyde’de yaşanan korkunç çatışmalar, bir isyan değil, İsrail’in Suriye’ye saldırısıdır. Onlar isyan ettirdi, onlar silahlandırdı, onlar bu saldırıları yönetiyor.
Dürziler silaha sarılınca ülkenin kuzeydoğusunu işgal eden, bugüne kadar birçok görüşme, müzakere ve anlaşma yapılan ancak hiç birisini uygulamayan PYD/YPG de harekete geçti.
Bütün anlaşmalardan çekildiğini, Suriye anayasasını tanımadığını ilan etti. Dürziler gibi PYD-YPG de İsrail kontrol ve yönetiminde bir örgüttür. Hepsi, İsrail adına Suriye haritasını parçalamak için görevler üslenmiştir.
Suriye’de bu kadar örgütü besleyen İsrail’in Türkiye’ye karşı aynı örgütleri ve farklı çevreleri desteklediğini bilmiyor muyuz? PKK’yı, YPG’yi desteklemedi mi?
FETÖ’yü besleyip Türkiye’ye saldırtmadı mı? Bütün darbelerin arkasındaki güçlerden biri olmadı mı?
Medyadan siyasi ve bürokratik kadrolara, sivil ve askeri kurumlara kadar, ABD gücünü kullanıp devlet içine nüfuz etmedi mi? Türkiye için hem bölgesel tehdit hem de iç tehdit olmadı mı?
Türkiye’nin Suriye’nin bütünlüğünü esas alan politikalarına açıktan saldırmıyor mu? Ege’de ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile birlikte Türkiye’ye karşı dolaylı savaş yürütmüyor mu?
Adalarda İsrail füzeleri ne arıyor? PKK/YPG eliyle Türkiye’nin bütün güney sınırlarını kontrol altına almaya, sınırımızın sıfır noktasında garnizonlar kurmaya girişmedi mi? Bu liste çok uzun.
Peki bir ülke, başka bir ülke için başka nasıl bir tehdit oluşturur? Tehdit başka nasıl tanımlanır?
Bu yüzden Suriye için nasıl bir tehditse Türkiye için de öyle bir tehdittir. Bu kadar açık ve net saldırganlığa rağmen Türkiye nasıl düşünecekti? Gururun aptallığa dönüştüğü bir basiretsizliğe mi teslim olmalıydı?
Böyle bir tehdide karşı Suriye nasıl bir alarm durumundaysa, Türkiye’ye o kadar “yakın tehlike” modunda olmalı ve hazırlıklarını yapmalı. İsrail’in sınırlarına ulaşmalı, onu evinde avlayacak tedbirler geliştirmeli.
Güç dışında hiçbir şeyin caydırıcı olmayacağı böyle bir denklemde, Türkiye’nin hazırlıklarını içeriden sulandıran herkes haindir.
Tarihe ve coğrafyaya ihanet etmektedir. Türkiye’yi uyutmakta, yapılacakları erteleyerek İsrail’e zaman kazandırmaktadır.
Türkiye tarihi ve coğrafi varlığından vazgeçmedikçe, gelecek planlarını iptal etmedikçe İsrail için tehdit olacak ve bu ülke tarafından tehdit edilecektir. Bu çatışma halini sona erdirecek hiçbir yaklaşım gerçekçi olmayacak, sonuç doğurmayacaktır.
Çünkü bu coğrafya haritası ile ilgili bir durumdur. ABD telkinleri ile “masa”ların kurulması, Türkiye’nin tarihi tezlerini yok edemeyeceği gibi İsrail’in ideolojik kötülüklerini de sonlandırmayacaktır.
Elbette her türlü deneme yapılabilir ama sonuç değişmeyecek, “erteleme” burada da Türkiye için oyalama, İsrail için zaman kazanma olacaktır.
İsrail’in düşman ve kötü tanımlarını artık zihinlerinizden çıkarıp atın. ABD ve Avrupa üzerinden servis edilen bu tanımların, Türkiye ve bölgeyi vuran silahlar olduğunu artık bilin.
Soğuk Savaş’tan önce sadece İsrail-Arap sorunu olan bu kötülük, Sovyetler’in dağılmasından sonra İsrail ile Müslüman milletlerin tamamı arasında bir soruna dönüştürüldü.
Batı’nın “İslam ve terörizm” kavramını, “İslam tehdidi” tanımlamasını, Batı-İslam çatışmasını, 11 Eylül saldırılarını, sonrasında Haçlı Savaşları ilan edilmesini, onlarca ülkeye saldırıyı ve milyonların katledilmesini bugün Gazze’deki barbarlığı işleyen işte bu soykırımcı akıl üretti, inşa etti.
Bu genetik bozukluğun başka neler üreteceğini tahmin bile edemezsiniz. Böyle bir ülkenin, böyle bir haritanın, böyle bir toplumun coğrafyanın merkezinde yerinin olmaması gerekiyor.
Türkiye İsrail’i “öncelikli tehdit” ilan etmeli, acilen! Dünyadaki güç kayması Batı’nın gücünü zayıflatırken, İsrail için büyük savaşlara girmenin, Batı’nın dünyayı kaybetmesine yol açacağına dair kanaat güçlenirken bu tehdidi ortadan kaldırmak ya da zayıflatmak için sıra dışı, akıllı adımların hızla atılması gerekiyor.
Elbette bu cümleler bugün için bazılarına abartılı ya da keskin gelebilir. Otuz yıldır coğrafyayı adım adım izleyenler, bugünün bir gün sonrasının ne olabileceğini tahmin etmede maharetli olacaktır.
Öyle kibirli kibirli, çok bilmiş cümlelerle akıl verir gibi konforlu sözlerin zamanı değil. “Biz her şeye hakimiz” diyenler yalan söylemektedir. İşte bu cümleler, Türkiye için bir bomba gibi tehlikelidir.
Gelecek olana şimdiden hazırlamak, fırtınayı büyümeden kırmak, akıllı ülkelerin işidir. İnsan tarihini nakış nakış işleyenler de işte bu ülkelerdir.
Türkiye, on yıl sonrasının tehditlerine karşı şimdiden harekete geçmeli. Elini nerelere uzatabiliyorsan o kadarsın ve herkesin yaptığının yanına kaldığı bir zaman geçişindeyiz.
İsrail daha da güçlenip Türkiye’yi vurmadan Türkiye’nin İsrail’i sınırlarında hatta evinde avlamanın yollarını bulması gerekiyor.
“Coğrafya kaderdir” cümlesi bize hep kaybettirdi. Bu cümleye sığınanlar hep savunmada kaldı. Bu cümle, bir şey yapmak istemeyenleri uyutma, oyalama için istismar edildi.
Artık yeni bir cümle kurma vaktidir: “Coğrafya silahtır.” Bu, tamamı bize ait olan öyle bir coğrafya ki, insanlığın geliştirdiği hiçbir silah onunla boy ölçüşemez.
Öyleyse bu silahı anlamanın, kavramanın, kullanmayı öğrenmenin vakti gelmiştir. Sadece bu silah İsrail’i herkes için tehdit olmaktan çıkaracaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.