Gazze’yi harabeye çeviren bu caniler, “şimdilik” geri adım atmış görünüyor. Bu anlaşmayı da bozacaklar. İsrail’le, İsraillilerle barış ancak silah zoruyla mümkündür.
Barış onlara dayatılmalı, mecbur bırakılmalı. Soykırıma karışmış herkese öyle bir bedel ödetilmeli ki, bir daha hiçbir İsrailli bunu düşünememeli.
Bu yüzden İsrail diye “bağımsız” bir devlet olamaz. Böyle bir ahlaki olgunlukları, ehliyetleri olmadığını kendileri gösterdi. Bu millet kendi başına bırakılamaz. Hareket alanı daraltılmalı baskı altında tutulmalı, kötülük imkanları ortadan kaldırılmalı.
İki yılda Gazze’yi enkaza çevirdiler. Şimdi yeniden inşayı Arap ülkeleri finanse etsin diyorlar. Evet, etsin, etmeli de. Ama bu zararı İsrail’in tazmin etmesi gerekiyor.
Öyle bir hukuk mücadelesi başlatılmalı ki, uluslararası mahkemeler felç edilmeli. Tek tek, isim isim bütün soykırımcıların dosyaları hazırlanmalı, medyada yayınlanmalı. İnsanlar onları bilmeli ve gördükleri yerde yüzlerine tükürmeli.
Ama bunun hukukla olmayacağını biliyoruz. Bu işin ancak güçle, silahla olacağını biliyoruz. İşte bu gücü, Akdeniz’de, İsrail’in bütün kara sınırlarında kullanmanın yolları şimdiden yapılmalı.
Er ya da geç, bu işin sadece silahla olacağını bütün dünya anlayacak. İşte o vakit, böyle bir haritanın insanlığın tamamı için ne büyük bir tehdit olduğu kavranacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şarm el-Şeyh zirvesine Netanyahu’nun katılmasını engelledi. Tavır koyunca gücün nasıl sonuç doğurduğunu bir kez daha gösterdi. İşte bu tavrı, her alana yaymak zorundayız.
O gün Kızıldeniz üzerinde sahnelenen tavrın sonuçları ve etkisi, siyasi tarihe daha sonra yazılacak. Her ne kadar büyütülmek istenmese de yarın İsrail odaklı daha büyük krizlerle yüzleştiğimizde bunun ne anlama geldiği daha net anlaşılacak. Düşünün;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı tam Kahire’ye inecekken bir haber gelir. Netanyahu da zirveye katılacaktır. Trump ve Sisi onu da davet etmiştir.
Aslında bu bir komplodur. Zirveye katılan liderlerden büyük çoğunluğu Netanyahu ile aynı fotoğrafta olmak istemez. Ama yine de bu denenir.
Erdoğan’ın uçağı pisti pas geçer, inmez, tekrar havalanır. (Daha sonra bunun bir teknik sebepten olduğu açıklandı. Ama bir Cumhurbaşkanı’nın uçağı teknik sebepten bile pisti pas geçiyorsa bu da büyük bir olaydır.)
Cumhurbaşkanı; “İsrail Başbakanı zirveye katılırsa bin katılmam, Ankara’ya dönerim” diye Sisi’yi uyarır.
Erdoğan’ın, böyle bir komplo karşısında, zirveye katılımını iptal edeceğine inancım tam. Kesinlikle katılmazdı. Zira böyle bir fotoğraf, soykırım sonrasında büyük bir felaket olurdu. Cumhurbaşkanı bu fotoğrafı engelledi.
Bunun üzerine Netanyahu’nun katılımı iptal edilir. Zirveye alınmaz. Dakikalar içinde İsrail’e, “Netanyahu zirveye katılmayacak” açıklaması yaptırılır. Buna mecbur kalırlar.
Kızıldeniz üzerinde bekleyen Erdoğan’ın uçağı Kahire’ye iner. Zirve planlandığı gibi devam eder.
Bu arada, bazı kaynaklar, Netanyahu’nun uçağının da aynı anda havada olduğunu, Cumhurbaşkanı’nın tavrı yüzünden Kahire’ye inemediğini ve İsrail’e geri döndüğünü söylüyor.
Türkiye büyük tuzağı görür, net tavır sergiler. Oyunu bozar, Netanyahu’yu iki paralık eder.
Zirve sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir klas hareket daha gelir: Trump konuşma yaparken liderler arkasında sıralanır, konuşmayı ayakta izler. Ama Cumhurbaşkanı buna katılmaz, oturduğu yerden kalkmaz, ABD Başkanı’nı öyle dinler.
“Patron devletler, güçlü liderler çağı” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırları ile kendini bir kez daha gösterdi. Erdoğan model alınan güçlü lider, Türkiye de patron devlettir. Bölgemizde ve dünyada işler böyle yürüyor.
Bu gerçekten hareket edemezsek, doğru tespitleri yapmamız zorlaşır. Çünkü artık saygı böyle uyanıyor, güç böyle inşa ediliyor. Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgü sözlerinin temelinde, güçlü lider profiline duyulan arzu vardır.
Netanyahu, Şarm el-Şeyh’ten kovuluşunun intikamını almak için fırsat arayacak. Türkiye’ye zarar vermek için yeni yollar deneyecek. Nitekim, zirveden hemen sonra Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Christodulides’i İsrail’e davet etti. Bu, son derece dikkat çekici.
Herkes bunu Netanyahu’nun yolsuzluk davası ile eşleştirdi. Ama bence o değil. İsrail iki yıldır (daha öncesi de var) çok yoğun bir şekilde Kıbrıs’a yatırım yapıyor. Silahlandırıyor, askeri anlaşmalar imzalıyor, ortak tatbikatlar yapıyor, Rum Yönetimi’ni bir askeri üsse dönüştürüyor.
İsrail bunu önce Yunanistan’la yaptı. Çok sayıda askeri ortaklık anlaşması imzaladı. Ege’deki adalar dahil birçok yere silah yığdı, asker gönderdi. Atina’yı Türkiye’ye karşı cepheye sürdü.
Rum Yönetimi, iki yıllık Gazze soykırımı sırasında İsrail’in en önemli lojistik üssü oldu. Sevkiyatlar buradan yapıldı. Bazı Avrupa ülkeleri buradan Gazze’deki soykırıma katıldı.
İran Tel Aviv’i vururken İsrailliler buraya kaçtı. İsrailli şirketlerin emlak satın alma gibi hazırlıkları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bile yürütüldü.
Netanyahu Rum Kesimi’ni Türkiye’ye karşı bir askeri üsse zaten dönüştürdü de şuan ne yapacağını kestirmek zor. Buradan Türkiye’ye ne gibi zarar vereceğini kestirmek zor.
Ama bunu yapacak. Erdoğan’ın kendisini çöpe atmasına karşı Rum Kesimi üzerinden bir şey deneyecek. Bence herkesin bu alana dikkat etmesi gerekiyor. KKTC’deki seçimlere, oynanacak oyunlara, güçlendirilen Türkiye karşıtı muhalefete de bu çerçevede bakılması anlamlı olabilir.
Durmayacaklar. Sınırlarına akana kadar, silahların gölgesini hissedene kadar, şehirlerinde güvensizlik yaşayana kadar, kendi intiharlarına sebep olsa bile durmayacaklar. Öyleyse barışı silahla zorlama zamanı, Öyleyse gerekirse savaşı dayatma zamanı. Bu gelecek.
Netanyahu ve çetesinin şunu anlaması lazım: Artık onlar için yol bitti. Türkiye’nin baskın gücüne karşı koymaları zaten mümkün değil.
Şarm el-Şeyh’te kurulan masa “Son Masa”ydı. Bunu boşa çıkarırsa, İsrail’in bu coğrafyada varlığı ciddi anlamda tehlikeye girecektir. İşte bunu bildikleri için çılgınca bir şeyler yapabilirler. Ama o da İsrail’in ölümü olacaktır.
Tekrar edeyim; ateşkes soykırımı aklamaz. Netanyahu ve çetesini aklamaz. Ellerine ve ayaklarına zincirler vurulmasını engellemez. İnlerine kadar takip edilecekler, hesap verecekler. Asla unutturamazlar. O taktik bu sefer işe yaramayacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.