Türkiye İsrail’i vurmalı! Ne o, ürpertici mi geldi? Peki onlar vururken niye şaşırmıyorsunuz? Yarın, geç kalınmış bir cümle olacak bu. Lider öldürüyorsa lideri öldürülür. Şehir vuruyorsa şehirleri vurulur. Hz. Adem’den bu yana kural budur. Önce biz vuracağız!

04:0024/07/2025, Thursday
G: 24/07/2025, Thursday
İbrahim Karagül

Türkiye İsrail’i vurmalı! Bu cümle hepinize abartılı ve ürpertici geldi değil mi? Peki, İsrail’in aynı anda beş ülkeye saldırmasını, aynı anda Gazze’de soykırım yapmasını, aynı anda yüz binlerce insanı açlıktan ölüme mahkûm etmesini, aynı anda insan ırkının tahammül sınırlarını aşan bir barbarlığı sürekli hale getirmesini neden abartılı ve ürpertici olarak görmüyorsunuz? Zihinlerinizi sorgulayın. Neyin doğru, neyin yanlış, neyin abartılı olduğunu, inandığınız doğruları ve yanlışları kimlerin tanımladığını,

Türkiye İsrail’i vurmalı!

Bu cümle hepinize abartılı ve ürpertici geldi değil mi?

Peki, İsrail’in aynı anda beş ülkeye saldırmasını, aynı anda Gazze’de soykırım yapmasını, aynı anda yüz binlerce insanı açlıktan ölüme mahkûm etmesini, aynı anda insan ırkının tahammül sınırlarını aşan bir barbarlığı sürekli hale getirmesini neden abartılı ve ürpertici olarak görmüyorsunuz?

Zihinlerinizi sorgulayın. Neyin doğru, neyin yanlış, neyin abartılı olduğunu, inandığınız doğruları ve yanlışları kimlerin tanımladığını, sürekli tedbir ve korkuyu sizlere kimlerin aşıladığını, düşünün.


TEHDİT ONLARIN KORKU BİZİM,
ÖYLE Mİ!
ONLAR SALDIRIR BİZ SAVUNURUZ, ÖYLE Mİ!

Tehdit cümleleri onların, tedbir cümleleri bizim öyle mi?

Saldırı yapmak onların, savunma yapmak bizim, öyle mi?

İstediği her yeri bombalamak onların, “lütfen yapmayın” demek bizim, öyle mi! “Kendini savunma hakkı” palavrası onların, bizim ülkelerimizin kendini savunma hakkı yok, öyle mi?

İsrail halkı dokunulmaz bizim insanlarımızın ölümü normal, öyle mi? İsrail şehirlerine kimse bir şey yapamaz bizim şehirlerimiz haritadan silinebilir, öyle mi?

İsrail dünyanın her yerinde adam öldürür, biz İsrail’i evinde avlayıp insanlarını hedef alamayız, öyle mi?


MARMARİS’TE ERDOĞAN’A
SUİKASTA GİDENLER KİMLERDİ?
İSRAİL BUNUN NERESİNDEYDİ?

İsrail ülkelerin başkentlerini bombalayıp devlet başkanlarına suikast yapar biz Netanyahu’yu öldürürsek kıyamet kopar, öyle mi!

İsrail ülkelerimizin güvenlik toplantılarını bombalar biz İsrailli yöneticileri öldürme hakkını kendimizde bulamayız, öyle mi?

İran liderini, Suriye liderini öldürmeye çalışmasını kanıksarız, öyle mi? “Ama onların Türkiye ile ne alakası var” diyenler olacaktır. Peki Marmaris’te Tayyip Erdoğan’a suikast için FETÖ’cüleri kullanan İsrail istihbaratı değil miydi?


YENİLGİ DE EZİKLİK DE ZİHİNLERİMİZDE.
BİZE BUNU KADER DİYE KİM DAYATIYOR?

Esaret de yenilgi de eziklik de güçsüzlük inancı da doğru yanlışın yer değiştirmesi de bizim zihinlerimizde.

Sürekli ve sürekli savunmada kalmayı bize “kader” diye dayatanlar onlar. Bunu bir siyasi genetiğe, güvenlik kâbusuna, “kabul edilmiş yenilgi”ye dönüştüren onlar. Ama bu mirası nesilden nesile aktaran bizleriz!

Ortadoğu’nun sonsuz ayak oyunlarının, entrikalarının, bitmez diplomasi koridorlarının, artık milletlerin öfkesini yatıştırmaya yetmeyen ezber cümlelerinin ötesinde, olabilecekler, belki de olması gerekenler üzerinde kafa yormak, en azından zamanın bize kurduğu tuzaklardan haberdar olmak şart değil mi?


BİR GÜN BU CÜMLE İÇİN NE KADAR
GEÇ KALDIĞIMIZI HERKES GÖRECEK.
YARININ CÜMLELERİNİ ŞİMDİDEN KURUN!

Bir gün; “Türkiye İsrail’i vurmalı” cümlesinin “ne kadar geç kalmış bir cümle” olduğuna hep birlikte tanık olacağız. O zaman yarının cümlelerini şimdiden kurmak kimseyi korkutmasın. Olacaklara şimdiden hazır olmak kimseyi panikletmesin.

Türkiye ile İsrail er ya da geç hesaplaşacak. Bu hesaplaşma sadece Gazze soykırımı nedeniyle değil. Gazze’deki barbarlık bunu yüzlerce kez haklı kılıyor ama daha ötesi de var. Gün gelir Gazze’deki vahşet de biter. Ancak Türkiye ile İsrail arasındaki hesaplaşma bitmeyecektir.

Eğer biz bu coğrafyada yeniden bir varlık inşa edeceksek, eğer coğrafya ortaklığı ekseninde yeni şeyler deneyeceksek, eğer Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzen yıkılıyor ve yerine yeni bir düzen gelecekse, eğer İsrail saldırganlığı ve yayılmacılığı bu şekilde devam edecekse, bu savaş kaçınılmaz olacaktır.


PEKİ BİZ NE YAPALIM,
NE ÖNERİYORSUNUZ?
SALDIRIYI MI BEKLEYELİM?

İsrail’in Suriye’yi parçalaması Türkiye’nin parçalanması kapılarını açmaktır. Bunu bir kez daha yaşayamayız. İsrail’in Lübnan üzerinden Hatay’a doğru uzanması, PKK/YPG eliyle Suriye’nin kuzeyinde sınırımıza uzanması, Türkiye’ye karşı bütün terör örgütlerini beslemesi, Türkiye’nin milli varlığını tehdit eden her bölgesel ve küresel komplonun arkasında yer alması, Rum Kesimi ve Yunanistan ile Ege adalarında askeri varlıklar inşa etmesi Türkiye’ye karşı ilan edilmemiş bir savaşı başlattığının açık göstergesidir.

Peki ne yapacağız, bize ne öneriyorsunuz? İsrail’in önünde diz mi çökelim. 28 Şubat’ta bunu yaptık. Türkiye’nin yönetimini İsrail kontrolündeki örgütlere ve ortaklarına mı devredelim. 15 Temmuz’da bu denendi.

Peki ne yapalım?

İsrail’in İran’a saldırdığı gibi, Suriye’ye saldırdığı gibi, başkentleri ve şehirleri bombaladığı gibi, liderleri öldürmeye çalıştığı gibi, askeri teknolojik hedefleri yok ettiği gibi bir senaryonun Türkiye’nin kapısını çalmasını mı bekleyelim.

Kontrolden çıkmış bir devletin, hastalıklı bir toplumun başka neler yapabileceğini, zihnindeki korkunç kötülükleri tahmin edebiliyor musunuz?


PEKİ BİZ NE YAPALIM?
“ÖNCE İSRAİL SALDIRSIN” MI DİYELİM!
BU COĞRAFYAYI İSRAİL’E “DAR” ETMELİYİZ.

Peki ne yapalım?

İsrail’in Anadolu’yu, İstanbul’u, Ankara’yı, savunma tesislerimizi, Akkuyu Nükleer Santrali’ni, havaalanlarını, Genelkurmay kesimlerini, donanmayı bombalamasını mı bekleyelim?


Bu şoku bu ülkede kim kaldırabilir? Gazze’deki barbarlığın, bütün bölgedeki saldırganlığın resimlerine bakıp, başka neler yapacaklarına dair fikrimiz olamaz mı? Bu ülke Suriye’de kurmayı planladığımız askeri üssü birkaç gün önce bombalayıp açık savaş ilan etmedi mi?

“Önce İsrail saldırsın” beklentisi tehlikelidir. Yüz yıldır savunmada olan bizler, yüz yıldır kesintisiz kaybediyoruz. Artık bunun bir sonu gelmeli. Artık buna bir nokta konulmalı.

Geçtiğimiz hafta sadece bir aşiret hareketliliği hepsinin ezberini bozdu. Benzer onlarca formül harekete geçirilebilir. Yüz binlerce sivil, bir fırtına gibi İsrail sınırlarına akıtılabilir.

İsrail’e bu coğrafyayı “dar” edilebilir. Yapabilecekleri hiçbir şey yok. Artık bölge ülkeleri, İsrail’in güvenlik kabuslarını göğüsleme rolünü terk etmeli.


LİDER ÖLDÜRÜYORSA LİDERİ ÖLDÜRÜLÜR!
ŞEHİR BOMBALIYORSA ŞEHİRLERİ VURULUR!

İsrail başkent bombalıyorsa başkenti vurulur. Tahran’ı vuruyorsa Tel Aviv vurulur, lider öldürüyorsa liderleri öldürülür. İsrail halkı, soykırımı destekliyorsa aynı yıkımla karşılaşabilir. Bu dünyanın kaderidir, ana kuralıdır, tarihin akışı böyledir.

Netanyahu gibi bir sapkının yaşama hakkı olmamalı. İnsan ırkı için tehlikeli olan bu varlıkların, insanlığa daha fazla zarar vermemesi için etkisiz hale getirilmesi şarttır. Dünya bu bulaşıcı hastalığa, virüse karşı koruma altına alınmalıdır.

Zor zamanlarda zor cümleler kurmayı kimse tercih etmez. Kimse konuşmaz, bir şey söylemez, bir örtü altına gizlenip bekler. Sessiz zamanları kimse izlemez, gelecek olanla ilgili söz söylemez.


SİZ “TÜRİYE İSRAİL’İ VURMALI” DEMEYİN.
AMA ONLAR BUNU DİYECEK, YAPACAK DA...

Ama söylemek lazım. Konuşmak lazım. Herkesin bulunduğu yerde inisiyatif alması lazım. Çünkü insanoğlunun, coğrafyanın, ülkemizin geleceği söz konusu. Biz, yüzyıllar boyunca tarihi hep bu zorunlu müdahalelerle formatladık.

Artık vurucu cümleleri, duruşları hareketleri devreye almak lazım. Yarının cümlelerini şimdiden kurmak, yarının tarihini şimdiden hazırlamak lazım.

Siz “Türkiye İsrail’i vurmalı” sözü söylemeyin. Ama onlar bunu söyleyecek. Hatta yapacak da. Bu kadar geniş özgürlük alanı açarak onları biz çıldırtıyoruz. İdeolojik, etnik kimlik, genetik de müsait olunca, “acaba şimdi ne yapacak” cümlesi kurmaya mahkûm oluyoruz.


İSRAİL TOPLUMU KORKUYU TATMALI
BU KORKU HER YERDE HİSSEDİLMELİ.

İsrail korkuyu tatmalı. İsrail toplumu korkuyu yaşamalı. Ve bu korku her ülkede hissedilmeli. Başka da onları dizginlemenin bir yolu yok. Öyle bir barbarlık söz konusu ki, dünya nüfusunun tamamını yok etseler “biz ne yaptık” demeyecek haldeler.

Öyleyse, İsrail sadece Filistin’in, İran’ın, Suriye’nin, Lübnan’ı değil bu coğrafyanın tamamının sorunu. O harita var oldukça, hiçbir millet huzur ve güven bulamayacaktır.

Türkiye’nin yarını, coğrafya hesapları, Anadolu’nun geleceği İsrail’e karşı belirlenecek duruşa bağlıdır. Yarın Ege’de bir adadan, Kıbrıs Rum Kesimi’nden, Doğu Akdeniz’deki bir denizaltıdan fırlatılacak füzelerin nereleri vuracağına dair kanaatimiz nedir? Bunun olabileceğine dair ihtimal hesaplarımız nedir?

Biz uzak dursak da bu savaş kapımıza gelecek. Bu hesaplaşma yaşanacak. Bununla yüzleşeceğiz.


BİZE; “İSRAİL BAŞKENTİNİZİ VURUR
SES ÇIKARAMAZSINIZ” DİYORLAR.
HZ. ADEM’DEN BU YANA BÖYLE
KADER KİMSEYE DAYATILMADI.

Öyleyse “Türkiye İsrail’i vurmalı” cümlesi daha çok kullanılmalı. Onları savunmaya itecek ne varsa harekete geçirilmeli. Kendi sınırlarında hatta evinin içinde zorlanmalı. Örtülü müdahalelerin her çeşidi tereddüt dahi etmeden kullanılmalı.

Bize; “İsrail istediğini yapacak ve siz sesinizi çıkarmayacaksınız” diyorlar. “İsrail her yere saldıracak sizin eliniz tetiğe değmeyecek” diyorlar.

“İsrail başkentlerinizi vuracak siz hiçbir şey yapmayacaksınız” diyorlar. “İsrail topraklarınızı çalacak, işgal edecek siz ülkenizi savunmayacaksınız” diyorlar.

Hz. Adem’den bu yana, insanlığın doğuşundan bu yana bildiğimiz tarihi, doğru ve yanlış tanımlarını tersine çeviren bir kadere mahkûm olmayı içimize sindirmeyeceğiz.


ONLAR SEMİTİK BİLE DEĞİL.
SAVAŞ İSTEMİYORUZ AMA
ÖNCE BİZ VURACAĞIZ!

Şam bizim, bu ülkeler, bu şehirler bizim. Gazze bizim. Kudüs bizim. Coğrafyaya sonradan gelen, semitik bile olmayan bu ırkçı topluma karşı vatan savunmasını bile sorgulatan bu aklı reddediyoruz.

İsrail elbette Türkiye’ye saldıracak. Yüz yıl boyunca devam eden o karanlık diplomasi ezikliklerinin tarihi bitti. Artık sadece gücün şekillendirdiği bir tarih başladı.

“Coğrafya silahtır” diyen herkes bu gücü keşfeder. Öyleyse yine o ezik diplomasi tuzakları ile boğuşup, oyalanıp, uyutulup ülkelerimizi, şehirlerimizi kurban vermeyeceğiz.

Önce biz vuracağız.

Savaşı asla istemiyoruz. Ama yarının cümlesini şimdiden kurmuş olalım.


#İsrail
#Orta Doğu
#Politika
#İbrahim Karagül