
Aslında “ölümcül” ihtimaller var. Sadece bir kaza, yolunu şaşırma olarak kabul etsek bile bir tehlike var. Karadeniz’in kuzeyindeki savaşı düşününce, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilimi düşününce, NATO-Rusya gerilimlerini düşününce bu ölümcül ihtimalleri ciddiye almak, her olasılığı derinden düşünmek zorundayız.
Belki sıradan bir teknik “kaza”. Belki son derece iyi planlanmış, “kaza süsü” verilmiş, Türkiye içinde bir adresi vuracak şekilde ayarlanmış ve bu saldırı sonrası için bir senaryo yazılmış... Bilemiyoruz. Güvenlik çevrelerinin, istihbarat örgütlerinin, Türk hava savunma otoritelerinin inceden inceye değerlendirecekleri bir durum bu.
Bölgemizde soykırımların yapıldığı, Suriye’de Türkiye ile İsrail’in karşı karşıya geldiği, devlet başkanlarının helikopterlerinin düşürüldüğü, İsrail’in Tahran’ı nükleer bomba ile vurma tehditleri yaptığı, Ege’de bütün adaların İsrail askeri üssüne dönüştüğü, Karadeniz’i Savaş Denizi’ne dönüştürmek için her türlü senaryonun kurgulanıp uygulandığı bir dönemde, böyle bir olay “kaza” olsa bile “kaza” değildir. Bu yüzden de bütün ihtimaller sorgulanacaktır, sorgulamalıyız.
İlk soru: “Kontrolden çıkma” bir örtbas, ya da bir “yatıştırma” olabilir mi? Sonuçları vahim olacak bir krizin kapılarını açmamak için, olayla ilgili “söylemlerin kontrol altına alınması” olabilir mi?
Bu mümkün ve bazen çok da doğrudur. Her şeyin açıklanması çoğu zaman tehlikelidir. Sessizce, ilgili yerlerin bilgisi dahilinde kriz yönetmek her zaman daha doğru sonuç verir. Ama yine de bu ihtimali bir yere not etmek gerekiyor.
Peki bu SİHA hangi ülkeye aitti? Ukrayna’ya mı? Rusya-Ukrayna savaşında dronların, SİHA’ların ne kadar etkin kullanıldığını biliyoruz. Ukrayna’nın Avrupa ve birçok ülkeden aldığı SİHA’ların Moskova’yı vurduğunu, Tataristan ve Çeçenistan’a kadar hedefleri vurabildiğini, hatta Sibirya bölgesine kadar uçabildiğini biliyoruz.
Söz konusu SİHA Ukrayna’ya aitse, iki ihtimal var. Ya gerçekten “kontrolden çıktı” ya da bir başka güç Ukrayna SİHA’sı üzerinden başka bir plan denedi. Nitekim Ukrayna ordusu, savaş araçları büyük oranda ABD ve Avrupa ülkelerinin rol üslendiği yapılar. Bu ülkeler kendi ajandalarını Ukrayna üzerinden denemiş olabilir mi?
Söz konusu SİHA Rusya’ya ait olabilir mi? Elbette mümkün. Rusya’nın özellikle İran’dan aldığı SİHA’lar bu savaşta çok etkin biçimde kullanılıyor. Ukrayna’ya yönlendirilen bir SİHA yolunu şaşırıp, kontrolden çıkıp doğrudan Anadolu içlerine yönelmiş olabilir.
Ya da Rusya, Türkiye içinde Ukrayna’ya silah ve SİHA sağlayan bir tesisi hedef almış olabilir mi? Böyle bir ihtimal bütün bölgesel denklemi altüst eder.
Ama Rusya bunu Türkiye’ye neden bildirmedi? Bu soru Ukrayna için de geçerli. Nitekim bu SİHA’lar masa başından kontrol ediliyor. Bu kontrolü sağlayanlar SİHA’nın kontrolden çıktığını anında kendi ülkesine, o da ilgili ülkeye bildirmesi lazımdı.
Rusya’nın da Ukrayna’nın da Türkiye’yi hasım belleyip böyle bir olaya girişmesi için şu an hiçbir sebep yok. Öyleyse bu SİHA’ı kontrol edenler kim?
Söz konusu SİHA “üçüncü bir ülke”ye ait olabilir mi? Mesela NATO güçlerine, mesela ABD’ye, Rusya-Ukrayna savaşında taraf olan Batılı ülkelerden birine ait olabilir mi?
Böyle bile olsa, NATO ülkeleri Türkiye için “dost ülke” durumunda. Ortak kriz merkezleri, harekât merkezleri, ortak hava sahası kontrolleri var.
Türkiye’ye neden hemen haber vermediler. Yoksa Türkiye SİHA’yı tespit edince mi birlikte hareket edelim diye olayı örtbas etme yoluna gittiler. O zaman burada ciddi anlamda sorgulanması gereken bir tehlike var.
Daha da ileri gidelim, Ege adalarında, ABD üslerinde ve Kafkaslar’da kendine yer bulan İsrail askeri birimlerine ait bir SİHA olabilir mi bu?
Eğer öyleyse çok çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. Eğer öyleyse yolunu şaşırma diye bir durum yoktur. Ankara çevresinde bir askeri hedefin hatta bir sivil hedefin vurulmasına yönelik bir girişim, bir test, Türk hava savunma sisteminin refleksini ölçme şeklinde ihtimaller sıralanabilir.
Dost ya da düşman ülke, SİHA’nın “kontrolden çıktığını” ilk kendileri bilir ve ilgili ülkeyi uyarır, evet. SİHA Ankara yakınlarına gelene kadar uyarmamışlarsa burada bir bit yeniği vardır. Bu, Rusya için de Ukrayna için de geçerlidir. Ama Türkiye’nin içinde bulunduğu ittifak halkasından bir ülkeye aitse ve bu uyarı yapılmamışsa, çok çok tedirgin edici bir fotoğraf çıkar ortaya.
Rusya-Ukrayna savaşını Karadeniz Savaşı’na dönüştürmeye yönelik ciddi bir girişim var. Son günlerde hem Ukrayna hem de Rusya Karadeniz’de ticaret gemilerine, yük gemilerine, petrol tankerlerine yönelik saldırıları iyice tırmandı. (Belki bu SİHA da Türkiye sahillerinde bir gemiyi hedef alacaktı, bu ihtimali de not edelim.)
Gemilere yönelik saldırılar Ukrayna savaşının niteliğini değiştirmeye başladı. Savaş Karadeniz’e yayılıyordu ve Türkiye ısrarlı uyarılar yapıyordu.
İşte tam bu sırada “yolunu şaşıran SİHA”lara “yolunu şaşıran füze”ler de eklenir, sivil gemiler yerine bir Türk savaş gemisi, bir NATO gemisi hedef alınırsa ne olacak? Yolunu şaşırmış bir füze, Ankara’ya yönelirse, Türkiye’nin Karadeniz’deki doğal gaz tesislerine yönelirse ne olacak?
Daha önce bir Rus savaş uçağının düşürülmesini hatırlayalım. Bir ABD-FETÖ senaryosuydu ve iki ülke savaşın eşiğine getirildi. FETÖ üzerinden yürütülen darbe başarılı olsaydı, ilk iş Türk-Rus savaşı çıkarmak olacaktı.
Rusya’nın Suriye’de Türk askerlerine yönelik saldırısı da bir savaş sebebiydi. Aslında iki ülke, iki kez savaşın eşiğinden döndü.
ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in şu anki önceliği Türk-Rus savaşıdır. Ukrayna’nın başaramadığı işi Türkiye’ye ihale etmektir.
Böyle bir senaryo, iki ülkenin de imhası olacaktır. Ama Batı’nın istediği zaten budur. Türkiye ve Rusya imha olsun, Türkiye’nin önlenemez yükselişi durdurulsun ve Batı Rusya’nın kaynaklarına, Türkiye’nin stratejik alanlarına hâkim olsun. Böylece Batı refahı güvenceye alınsın.
Biz 1853’te Kırım Savaşı’na da böyle girdik. İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle savaşı kazandık ama Osmanlı’yı Avrupa’ya rehin verdik. Ve o vesayetten hâlâ tam olarak kurtulamadık.
Biz Birinci Dünya Savaşı’na da böyle girdik. Ve bir imparatorluğu kaybettik. İki savaş da Karadeniz’de başladı, yaşandı. “Üçüncü Karadeniz Savaşı” için Rusya’nın da Türkiye’nin de çok dikkatli olması lazım.
Türk-Rus savaşı Batı’nın ellerini ovuşturarak beklediği şey. Özelikle son on yıldır her fırsatta bunu tahrik etmeye çalışıyorlar.
Türkiye’yi Rusya ile oyalayıp, büyük bir batağa sürükleyip, Güney’de istediklerini yapmayı, İsrail’in elini rahatlatmayı, İsrail öncelikli bir harita oluşturmayı planlıyorlar. Şu an Suriye’de YPG meselesi bile bu büyük hesapla bağlantılı bir unsundur.
Türkiye’de herkes, büyük fotoğrafın sadece bir karesini tartışıp duruyor. Büyük coğrafyanın sadece günlük olaylarını irdeleyip duruyor. Sadece gazeteciler değil, birçok siyasetçi de bürokrat da hatta güvenlik çevrelerine mensup birçok isim bile böyle.
Büyük makamlar işgal edip, büyük laflar edip, büyük resmi göremeyenlerin körlüğüne kurban olma ihtimalimiz her zaman var. Ayrıca, Batı’nın Karadeniz savaşı, Türk-Rus savaşı, Suriye’de YPG “oyalaması” için çalışan içeride oldukça geniş bir çevre var.
SİHA “kaza”sına gelirsek, Rusya böyle bir intihara kalkışmamalı. Böyle bir aptallık yapacaklarını sanmıyorum. Ukrayna da bunu yapmaz. Ama kendi savaşını başkalarına ihale ettiği için, Ukrayna üzerinden kimlerin başka hesaplara gelebileceğine dikkat etmeli.
Gemi saldırılarının da SİHA “kaza”larının da “üçüncü bir ülke”, “üçüncü bir güç”ün katılması, başka bir ajandanın kapılarını açması muhtemel.
Öteden beri bu ihtimal beni hep korkutur. Eğer bir “dost ülke”ye, NATO ülkelerine ait bir SİHA ise, “kontrolden çıktığı anda” Türkiye’yi anında uyarmaları gerekiyordu. Hemen uyarmamışlarsa burada düşünmek gerekir.
Bütün büyük savaşlar aslında basit bir kurgu ile başlar. İsrail’in Tahran’da neler yaptığını gördük. Artık kurguların yöntemleri de araçları da değişti.
Çok daha kolay, çok daha küçük operasyonlarla büyük yıkımların kapıları aralanabiliyor. Öyleyse, savunma ve bu tür olaylarla ilgili algı kapasitemizin de ciddi biçimde değişmesi gerekiyor.
Ya o SİHA Ankara’ya ulaşsaydı. Bir savunma tesisini vursaydı. Ya da daha hassas sivil hedeflere isabet etseydi? Bu tarafını bir düşünün…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.