Diren ayol!

04:0031/05/2025, Cumartesi
G: 31/05/2025, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

ÖDTÜ’deki onursuzluk yürüyüşünde konuşan LGBT sözcüsünün sözlerini yazayım önce: “LGBT+ fobiye, Aile Yılı’na, devlet ve erkek şiddetine, mülteci düşmanlığına, hayatlarımızın her köşesine sirayet eden erkek egemen iktidarlara, hukuksuzluğa ve kayyumlara direnen lubunyalar olarak 13. ODTÜ onur yürüyüşümüzü gerçekleş-tiriyoruz. Devlet eliyle hayatlarımız sapkın, hayasız, ahlak dışı ilan edilirken yaşamda, seçilmiş ailelerimizde, dönmekte, dayanışmamızda ve direnişimizde ısrarcıyız. Diren ayol diyoruz.”

ÖDTÜ’deki onursuzluk yürüyüşünde konuşan LGBT sözcüsünün sözlerini yazayım önce: “LGBT+ fobiye, Aile Yılı’na, devlet ve erkek şiddetine, mülteci düşmanlığına, hayatlarımızın her köşesine sirayet eden erkek egemen iktidarlara, hukuksuzluğa ve kayyumlara direnen lubunyalar olarak 13. ODTÜ onur yürüyüşümüzü gerçekleş-tiriyoruz. Devlet eliyle hayatlarımız sapkın, hayasız, ahlak dışı ilan edilirken yaşamda, seçilmiş ailelerimizde, dönmekte, dayanışmamızda ve direnişimizde ısrarcıyız. Diren ayol diyoruz.”

Bu “yanlış öğrenilmiş” söz öbeğinde dikkatimi çeken iki şey var.

Sözcü “LGBT artı” diyor. Biliyor musunuz bilmem, LGBT ifadesine eklenen “+” sembolü, dünyadaki tüm “heteroseksüel tercih dışı cinsel yönelimleri” kapsıyor. Nekrofili, pedofili, zoofili gibi derin sapkınlıklar da dahil olmak üzere her türden yönelim demek o “artı” vurgusu.

LGBT ideolojisi, bu artıyı kendi içerisinde uzun süredir tartışıyor ve geldikleri nokta önünde sonunda “o da onun cinsel tercihi” oluyor. Malumunuz mesela artık pedofili, LGBT ideologları eliyle “çocuğun da rızası varsa neden olmasın?” kıvamında paketleniyor. Zoofili falan zaten “yapılmasa iyi olur ama dürtüsüne karşı gelemiyor ki, ne yapsın?” tadında ilerliyor.

Esasen LGBT ideolojisi bir “kapıldım gidiyorum şeyimin rüzgarına” meselesine çoktan evrildi modern dünyada. Sabah uyanıp “bugün kadın gibi hissediyorum” diyerek o günü kadın gibi geçirenden, “ben kediyim” diyenine kadar bir sürü zırva.

Bu, burada bir dursun.

LGBT sözcüsünün Aile Yılı’na karşı düşmanlık göstermesi de boşuna değil, özenle kullandığı “seçilmiş ailelerimiz” kavramsallaştırması da.

Aile, LGBT ideolojisinin can düşmanı. Biyolojik, organik, doğal aile yerine buldukları kavramsa “seçilmiş aile” kavramı. Bayılıyor LGBT ideolojisi “ailenizden memnun değilseniz kendinize yeni bir aile bulmalısınız” propagandası yapmaya. Aileden memnun olmamak içinse değil ailenin cinsel yönelimini onaylamaması, asansörün düğmesine senin yerine annenin basması bile yeterli görülüyor. “Ailenle en küçük bir sorun mu yaşadın, değiştir aileni” şeklinde özetleyebileceğimiz bir zibidilik biçimi LGBT ideolojisi için aile karşıtlığı.

Bunun elbette son derece stratejik bir nedeni var. Ailenin bir birey üzerinde “ilk ve güçlü otorite” olması LGBT ideolojisi için nefret edilecek bir mesele. Çünkü ailenin varlığı “ahlaki ödevin ilk basamağı” oluyor. Doğru davranışı yanlış davranıştan, sapkınlığı sapkınlık olmayandan ayrıştıran bir mevzi aile... Dolayısıyla LGBT ideolojisinin ilk ve değişmeyen düşmanı aile.

Diyelim ki “ben yarından itibaren hayatıma kedi olarak devam edeceğim” diyen bir evlada dünyadaki babaların yüzde 99’u “saçmalama” diye cevap verecektir. İşte bu noktada LGBT ideolojisi asıl saçma olanın “babalık” yahut “annelik” olduğunu söyleyip “kendine bir seçilmiş aile bulup bu saçma, anlayışsız, homofobik insanlardan kurtul” diyor.

O yüzden LGBT sözcüsü “erkek egemen” bilmem ne diye vızıklıyor. Babayı öldürerek bütün dünyayı sahipsiz yetimlere çevirmek isteyen bu sapkın ideoloji “cici LGBT bireyler ve tüm diğer ahmak düşmanlar” ilkel ikilemi ile devam ediyor hayatına.

Tam da bu yüzden LGBT ideolojisi bir taraftan aileyi, özellikle de baba figürünü yok etmek için canhıraş bir mücadele verirken diğer yandan da “seçilmiş aile” kavramıyla oluşan o derin boşluğu yamamak istiyor. LGBT ideolojisinin LGBT bireylerin evlat edinme hakları için canhıraş şekilde mücadele etmesi de boşuna değil anlayacağınız.

“Sapkın sapkınlığını, azgın azgınlığını, gavur gavurluğunu yapıyor yapmasına da biz ne yapıyoruz?” diye sual edecek olursanız size derim ki “e hacım biz de bazı kurumlar, kuruluşlar, STK’lar eliyle babayı öldürüp kadın istihdamı falan gibi şeyler üzerinden LGBT ideolojisinin at koşturacağı mis gibi zeminler inşa ediyoruz, yetmez mi?”

Hadi karamsar bitirmeyeyim. Geçenlerde güzel bir şaka gördüm. Biri diyordu ki “vejetaryen oldum ama kebap yemeye devam ediyorum. Çünkü benim yediğim kuzular kendilerini domates olarak tanımlıyorlar.”

#LGBT
#Toplum
#İsmail Kılıçarslan