ABD Çin’le ticaret savaşını kazanabilir mi?

04:009/04/2025, Çarşamba
G: 9/04/2025, Çarşamba
Kadir Üstün

Uluslararası piyasalar Trump’ın gümrük tarifesi açıklamaları karşısında tam bir panik dönemi yaşıyor. Amerikan borsasında yaşanan trilyonlarca dolarlık değer kaybı, Asya ve Avrupa piyasalarını da vurdu. Uluslararası serbest ticaret prensiplerini altüst etmekten çekinmeyen Trump’ın en büyük hedefi Çin’le ticareti yeniden dizayn etmek gibi görünüyor ancak somut bir anlaşma zemini yerine karşılıklı restleşme döneminden geçiyoruz. Daha önce açıklanan %20’lik ek vergiye ilaveten açıklanan %34’lük yeni

Uluslararası piyasalar Trump’ın gümrük tarifesi açıklamaları karşısında tam bir panik dönemi yaşıyor. Amerikan borsasında yaşanan trilyonlarca dolarlık değer kaybı, Asya ve Avrupa piyasalarını da vurdu. Uluslararası serbest ticaret prensiplerini altüst etmekten çekinmeyen Trump’ın en büyük hedefi Çin’le ticareti yeniden dizayn etmek gibi görünüyor ancak somut bir anlaşma zemini yerine karşılıklı restleşme döneminden geçiyoruz. Daha önce açıklanan %20’lik ek vergiye ilaveten açıklanan %34’lük yeni gümrük tarifesi, Amerika’yla yarım trilyon dolarlık ticareti olan Çin’i dize getirme amacı taşıyor. Çin’in buna karşılık %34 gümrük vergisi açıklaması sonrasında ise Trump daha da el yükselterek %50’lik yeni vergi tehdidi savurdu. Rasyonel ticaret politikasının tamamen bir kenara bırakıldığı ve gümrük vergileri üzerinden ticaret savaşı yürütüldüğü şu günlerde, uluslararası piyasaların önünü görmesi mümkün olmadığı için tam bir çalkantı dönemi yaşanıyor. ABD’yle Çin arasında da nesnel bir zemin üzerinde ticaret müzakeresinin yürütülememesi kısa vadede bir anlaşmanın olmayacağına işaret ediyor.


KARŞILIKLI BAĞIMLILIK

ABD-Çin ticaret savaşında her iki tarafın da kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Amerika’nın dünyanın en büyük ekonomisi ve tüketim pazarına sahip olması, ihracata dayalı ekonomik büyüme sağlayan Çin’i kendisine görece daha bağımlı kılıyor. Trump’ın koyduğu ek vergiler, Amerikan pazarına ihracata ihtiyacı olan Çin’in ekonomisini doğrudan negatif etkiliyor. Ayrıca Amerikan ekonomisinin yüksek katma değerli sektörlerde dayanması da ticaret savaşında avantaj sağlıyor. Buna karşılık Çin’in uzun zamandır küresel tedarik zincirinin merkezi haline gelmesi ve dolayısıyla birçok Amerikan şirketinin üretiminin Çin’e bağımlı olması Amerika’nın avantajlarını mutlak olmaktan çıkarıp görece kılıyor. Amerikan firmaları Trump’ın ilk döneminden başlayarak tedarik zincirini Çin’in dışına kaydırmaya çalıştı ve bunun belli oranda başarılı olduğu da söylenebilir. Ancak Trump’ın son açıkladığı vergilerin Vietnam, Güney Kore, Hindistan ve Meksika gibi tedarik zincirinde alternatif yaratacak ülkeleri de hedef alması bu ülkeleri Çin’e yakınlaştırarak Amerika’nın Çin’i izole etmesini zorlaştırıyor. Her iki ekonominin farklı açılardan birbirine ihtiyaç duyması karşılıklı bağımlılıklarını artıran ve ticaret savaşlarını yıkıcı kılan bir dinamik yaratıyor.


ÇİN’İN DAYANIKLILIĞI

Çin’in avantajlarına bakıldığında, Pekin’in ekonomik dengelere müdahale yeteneğinin çok daha fazla olması dış şokların etkisini azaltabilme yeteneği sağlıyor. Çin’in yaptığı açıklamalarda ifade ettiği gibi Amerika’nın baskıları Çin ekonomisini daha da dayanıklı bir etki yaratabiliyor. Çin’in Amerika’nın hamlelerine hızlı cevap verebilen merkezi karar alma yapısı karşısında, Trump’ın başkanlık gücünü kullanarak agresif hamleler yapması söz konusu. Kongre’nin desteğini alarak daha kapsamlı bir ticaret politikası geliştirmek için vakit harcamak istemeyen Trump’ın cezalandırıcı adımlarının kalıcı olmama riski taşıdığı da biliniyor. Ayrıca Amerikan piyasalarının son günlerde borsada yaşanan dramatik düşüşler örneğinde olduğu gibi verdiği sert cevaplar da Trump’ın siyasi alanını sınırlandırıyor. Bu yapısal farklılıklar ticaret savaşlarında Çin’in lehine avantajlar olarak öne çıkıyor.


Amerikan ekonomisinin ileri teknolojik ürünler alanındaki lider konumu halen önemli bir avantaj teşkil ediyor. Yazılım, yarı iletkenler ve yapay zekâ alanlarında özellikle inovasyon bağlamında önde olan ABD, Çin’in uygulama alanında kaydettiği ilerlemeler rağmen avantajlı. Ancak Çin’in son yıllarda yaptığı büyük yatırımlarla özellikle robotik teknoloji alanında aradaki farkı kapatmakta olduğuna ilişkin fazlaca işaret var. Ayrıca Huawei gibi firmaların Batı piyasalarına girişini engelleme çabalarının önemli oranda başarılı olduğu da söylenebilir. Amerika’nın teknoloji alanındaki avantajlarına rağmen Trump’ın gümrük tarifeleri hem Çin’i hem de Avrupa ülkelerini kendi teknolojik hamlelerini yapmaya zorluyor. Bu da orta ve uzun vadede Amerika’nın teknolojik liderliğine gölge düşürebilir ve Amerikan şirketlerinin küresel piyasalardaki paylarını düşürebilir. En son Elon Musk’a duyulan tepkinin Tesla’nın satışlarına vurduğu darbe ve Çin’in BYD gibi ürünlerinin yaptığı atılımlar bu tür piyasa değişimlerine örnek gösterilebilir.


İTTİFAKLAR ZAYIFLARKEN…

Son olarak Amerika’nın jeopolitik ittifaklar konusunda da NATO, USMCA, QUAD ve AUKUS gibi çok milletli anlaşmalar üzerinden oluşan avantajlarının giderek zayıflaması söz konusu olabilir. Çin’in bölgesel ve küresel ittifak konusunda çok daha yalnız olması ve Rusya, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerle yakın ilişkilerinin de birçok zorluklardan mustarip olması dezavantaj olarak öne çıkıyor. Ancak bu alanda da Trump’ın hamlelerinin Amerika’yı daha fazla yalnızlaşmaya ve izolasyona götürmesi kuvvetle muhtemel. Avrupa, Meksika ve Kanada’yla ittifak ilişkilerine hoyratça muamele eden Trump yönetiminin Amerika’nın Çin karşısındaki jeopolitik avantajlarını zayıflatması söz konusu. Bu eğilimler devam ederse orta ve uzun vadede Amerika’nın Çin karşısındaki avantajlarından adeta gönüllü bir şekilde feragat etmesi söz konusu olabilir. Amerika’nın küresel liderliğinin temelini teşkil eden ittifakları kendi eliyle zayıflatması, Çin’in diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesinin de önünü açabilir.


Amerika’nın Çin’le ticaret savaşını net biçimde kazanabileceğini söylemek gerçekçi değil zira küresel ekonomi ülkelerin ve ittifakların birbirleriyle çok girift ilişkiler geliştirmesi dolayısıyla birbirine bağımlılık özelliğiyle öne çıkıyor. Amerika-Çin ilişkisinde de yatırım, borçlanma, ticaret ve jeopolitik dengeler gibi birçok açıdan karşılıklı bağımlılığın son derece ileri bir düzeyde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Trump’ın attığı adımların sadece hedef ülkeleri negatif etkilemesi bugünün küresel ekonomisinde pek mümkün değil. Washington’ın Çin’e karşı yaptığı hamlelerin Amerikan ticaretine, uluslararası şirketlerin üretimine, ihracatına, istihdamına ve borçlanma kapasitesine etki etmemesi mümkün değil. Bütün bu risklerin yönetilebilmesi ve gerçekten kendine daha yeten ama rekabetçilik ve inovasyon özelliklerini de koruyan bir Amerikan ekonomisi yaratılması için gümrük tarifelerini irrasyonel seviyelere çekmek kapsamlı bir stratejiye tekabül etmiyor. Dahası, Trump’ın ticaret savaşını sadece Çin’e karşı değil nerdeyse bütün ülkelere karşı yürütür hale gelmesi de hedeflerini çok daha ulaşılmaz kılıyor.

#ABD
#Çin
#Kadir Üstün