Başkan Biden’ın hafta sonu Washington Post’ta yayınlanan görüş yazısı, kendini gerçeklerden ne kadar soyutladığını gösteriyor. Putin ve Hamas’ın ‘demokratik komşularını haritadan silmek için savaştıkları’ şeklinde en hafif ifadesiyle tuhaf bir benzetmeye imza atan Biden, bu aktörlerin bölgesel istikrar ve entegrasyonu yıkarak ortaya çıkan karmaşadan faydalanmayı umduklarını iddia ediyor. Ne Rusya’nın Ukrayna’nın işgalini ne de İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları doğru bağlamına oturtabilen Biden’ın
Başkan Biden’ın hafta sonu Washington Post’ta yayınlanan görüş yazısı, kendini gerçeklerden ne kadar soyutladığını gösteriyor. Putin ve Hamas’ın ‘demokratik komşularını haritadan silmek için savaştıkları’ şeklinde en hafif ifadesiyle tuhaf bir benzetmeye imza atan Biden, bu aktörlerin bölgesel istikrar ve entegrasyonu yıkarak ortaya çıkan karmaşadan faydalanmayı umduklarını iddia ediyor. Ne Rusya’nın Ukrayna’nın işgalini ne de İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları doğru bağlamına oturtabilen Biden’ın Amerika’nın dış politika çıkarlarını dahi doğru belirleyemediğini görüyoruz. Rusya’nın Ukrayna gibi egemen bir devleti işgal girişimiyle, işgal altındaki topraklarda örgütlenen Hamas’ın Gazze’yi kuşatan ve Filistin’i işgale devam eden İsrail’e karşı saldırılarını bir tutma yanlışında ısrar eden Biden, Amerikan çıkarları adına sürekli savunduğu ‘kurallara dayalı uluslararası sistemin’ en temel değerlerinin çiğnendiğinin
farkında değil adeta.
Biden’ın yazısında ABD’nin müttefik ve ortaklarıyla saldırganlara karşı birlikte hareket etme noktasında liderlik yaptığı iddiası da Filistin konusunda uluslararası sistemde ne kadar yalnızlaştığının farkında olmadığını gösteriyor. Amerika’nın zamanımızın problemlerini çözme konusunda ‘liderlik görevi’ olduğunu savunan Biden’ın liderlik iddiasının İsrail’e verdiği destek yüzünden ne kadar itibar kaybettiğinin de farkında olmadığı görülüyor. Biden Amerika’nın Ukrayna konusunda Batı’yı özellikle Rusya’ya karşı bir araya getirebilme başarısının Hamas’a karşı da aynı şekilde tezahür ettiğini varsayıyor anlaşılan. Amerika’nın ne Ortadoğu’da ne de uluslararası arenada artık insan hakları ve demokrasiden bahsedemeyeceğini, bahsetse de kimsenin dinlemeyeceğini göremeyen Biden, İsrail politikasına eklemlenmek ve Amerika adına politika üretmekten kaçınmak hatasına düşüyor.
İsrailli rehinelerin acılarından ve travmalarından bahsettikten sonra Filistinlilerin yaşadıklarından da içinin yandığını ifade eden Biden, ana hedefin çatışmayı bugün için durdurmak değil savaşı ebediyen bitirmek olduğunu söyleyerek Filistinli sivil ölümlerin engellenmesinin yeterince acil bir öncelik olmadığını ifade etmiş oluyor. Bitmeyen şiddet sarmalını kırarak tarihin tekerrür etmemesi için Gazze ve Ortadoğu’da ‘daha güçlü bir şey’ kurmak gerekiyor diyen Biden, bu bir şeyin ne olduğunu ifade edebilecek bir vizyondan da yoksun görünüyor. İsrail’in Gazze’yi işgal edip kontrol etmek istediği açıkken ve bunun tarihi kesinlikle tekerrür ettireceği her uzman tarafından kabul edilirken Biden’ın bu ifadeleri Amerikan politikasını İsrail politikasının kabulüne indirgediğinin bir başka itirafı aslında.
Biden, eylül ayında G20 zirvesinde açıkladığı Hindistan’dan BAE, Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail’e oradan da Avrupa’ya uzanacak ticaret yolunun bölgenin entegrasyonu için umut olduğunu ve bu gelecekte Hamas’a yer olmadığını savunuyor. İki devletli çözümün hem Filistin hem de İsrail için en güvenli gelecek olduğunu söyleyen Biden, Gazze’nin Filistin Yönetimi tarafından yönetilmesi gerektiğini ve tekrar işgal edilmemesi gerektiğini yazıyor. Uluslararası toplumun da Gazze’nin yeniden inşasına odaklanması gerektiğini söyleyen Biden, özetle Filistin’deki tek sorunun Hamas olduğunu belirtmiş oluyor. Hamas’ın değil Filistin Yönetimi’nin yönettiği Batı Şeria’da İsrail’in işgalinin genişleyerek devam ettiğini ve her yıl yüzlerce Filistinlinin öldürüldüğünü görmezden gelen Biden, Gazze için de benzer formül önererek aslında İsrail’in vizyonunun altına imza atmış oluyor. İki devletli çözümü ismen ansa da pratikte İsrail’in kontrolü altında gerçekten egemen olmayan bir Filistin devleti vizyonu
ortaya koyuyor.
Amerikan Başkanı, Hamas’ın sivilleri kalkan olarak kullandığı, tek hedefinin yıkım olduğu, sivil yapıların altındaki tünelleri kullandığı, her iki taraftan masumların ölümünü hedeflediği ve barış isteseydi rehineleri serbest bırakırdı gibi İsrail’in konuşma notlarını tekrarlıyor. En son lafı ABD’de anti-Semitizm ve İslamofobi’ye yer olmadığına getiren Biden, ülke içindeki ateşkes çağrılarına ısrarla kulak asmayan tavrını sürdürüyor. ‘Ateşkes barış değildir’ ifadesini kullanarak İsrail’in Hamas’ı bitirene kadar durmama politikasına tam destek verdiğini gösteren Biden’ın Amerika’nın ciddi bir liderlik ortaya koyma iradesinden yoksun olduğu anlaşılıyor.
Biden’ın kendi seçmeni arasındaki desteğinin İsrail meselesindeki tavrı yüzünden en alt seviyelere düştüğünün ya farkında olmadığı ya da bunu umursamadığı görülüyor. Kamuoyu yoklamalarında İsrail’in ateşkes yapıp müzakere etmesi gerektiğini düşünenlerin oranının %72’lere vardığı bir dönemde, Biden’ın İsrail’e tam destek inadı kendi siyasi hesabı açısından da anlamlı değil. Dolayısıyla Biden’ın İsrail konusunda adeta ideolojik bir körlük içinde olduğu ve ne kendi siyasi çıkarı ne de ABD’nin uluslararası itibarı açısından ciddi bir politika üretme niyeti olduğu anlaşılıyor. Afganistan’dan çıkış konusunda yaşananlar prestij kaybettirse de bir şekilde siyasi dirayet gösteren, Ukrayna konusunda en azından Batı’yı birlikte hareket etmeye ikna eden Biden’ın mesele İsrail’e geldiğinde saplanıp kaldığı stratejik acziyetin Amerika’ya maliyeti yüksek olacak.