
Yıl sonu yaklaştıkça hem 2025’in muhasebesini hem de 2026’ya yönelik beklentileri konuşmaya başlıyoruz. Elbette bu yıl daha bitmiş değil ve açıkçası özellikle enflasyon tarafında bir türlü arzu edilen noktaya gelemedik. Hatta yıl sonu enflasyonu için yıl başında konuşulan hedeflerin çok uzağındayız. Elbette bunun nedenleri var ve tartışabilir ancak sonuçta bu yılı %32-33 seviyesinde bir enflasyonla bitireceğiz. Bu seviyelerin de bu denli bir sıkılaştırma programı ile uyumlu olmadığı aşikâr. Yani enflasyon tarafında kat edilecek çok mesafe var ancak bir yandan da 2026 yılında faiz indirimlerinin devam etmesini bekliyoruz.
Nitekim Morgan Stanley 2026 yıl sonunda politika faizinin şu anki %39,5 seviyesinden %27’ye indirilmesini beklediğini raporladı. Benzeri örnekler var. Pek çok yerli ve yabancı finansal kurum Türkiye’deki politika faizinin inmeye devam edeceğini tahmin ediyor. Ancak doğal olarak bu indirimlerin hızı ve oranı konusunda fikir ayrılıkları var.
Merkez Bankası’nın da bu konudaki duruşu ile ilgili iletişimi de belirsizlikler içeriyor. Banka bir yandan enflasyonla mücadele konusunda taviz vermeden sıkılığı koruyacağını ifade ederken diğer yandan da faizin seviyesi ile ilgili toplantı bazlı bir yaklaşım sergileyeceğini ifade ediyor. Merkez Bankası’nın toplantı bazlı yaklaşım ile faiz oranlarını belirlemeye çalışmasının nedeni de tabii ki aylık enflasyon gelişmeleri. Peki aylık enflasyon gelişmeleri daha fazla faiz indirimi için alan açar mı?
Bu soruya cevap verebilmek için iki temel konuya bakmamız gerekiyor. İlki enflasyon gerçekleşmeleri. Aylık enflasyonun ana eğiliminin düşüşe işaret etmesi kritik önem taşıyor. Ancak geçtiğimiz Eylül ayındaki enflasyon verisi herkesi endişelendirmişti. Ekim verisi ile bir sakinlik olsa da endişeler Kasım ve Aralık enflasyonunu daha tedirgin bir şekilde takip etmemize neden oluyor. İkinci önemli konu ise beklentiler.
Enflasyonla mücadelede uygulanan para ve maliye politikalarının en büyük destekçisi beklentilerdir. Yani profesyonellerin, reel sektörün ve tüketicilerin takip eden döneme ilişkin enflasyon beklentileri bugünden algı oluşturur ve fiyatlama davranışlarını etkiler. Maalesef bu algı son 2 aydır bozuldu ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın ifadesi ile enflasyon beklentilerindeki gerileme kesintiye uğradı.
Geçtiğimiz Cuma günü açıklanan Piyasa Katılımcıları Anketi verilerine göre; 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde %23,26 iken bu anket döneminde %23,49 oldu. Bu küçük artışı anlamsız bulabilirsiniz. Ancak bir önceki ayda da beklentiler yukarı yönlü revize edilmişti ve tüm bu seriyi bir grafik olarak düşünürseniz beklentilerin yönünü yukarı çevirdiğini daha kolay anlarız. Bu da istemediğimiz bir durum zira beklentilerin düşmeye devam etmesi hem teknik hem de algısal olarak çok önemli bir veriydi.
Bugün geldiğimiz noktada beklenen enflasyona göre yapılan reel faiz hesabına göre Merkez Bankası’nın daha yüksek oranlı faiz indirimleri için alanı olduğunu düşünüyorum. Ancak gördüğüm ve açıklamalarından anladığım kadarı ile Merkez Bankası daha tedirgin olduğu için kendi ifadeleri ile ihtiyatlı bir yol izlemeyi tercih edecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.