Bu haftanın en önemli gündem maddelerinin başında Gazze’deki ateşkes geliyor. Her ne kadar ABD Başkanı Trump bu ateşkesi “barış” olarak nitelendirip süreci kendisinin başarısı gibi göstererek işi şova dökmeye çalışsa da sanırım dünyadaki herkes bu konuda Erdoğan’ın ve Türkiye’nin rolünü biliyor ve takdir ediyor.
İlk günden bu yana Gazze’deki soykırımı ve işgali gündemde tutan ve konuyu Birleşmiş Milletler Zirvesi de dahil olmak üzere tüm platformlarda dile getiren Türkiye’nin bu ateşkesteki konumu bundan sonraki süreçte de önemli olmaya devam edecek. Zira bugün tesis edilen konu sadece ateşkes ve İsrail’e bu konuda ne kadar güvenebiliriz çok emin değilim.
Eğer ateşkes kalıcı bir şekilde tesis edilebilirse bundan sonraki süreçte Gazze’nin yeniden imarı, iki devletli çözüm, İsrail’in 1967 sınırlarına geri dönmesi (Bana göre 1947 olması lazım ancak BM’de bu şekilde kabul edildi) ve nihayet yine Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölgeler tanımlanarak denizin altındaki Filistinlilere ait olan kaynakların da tespiti olmak üzere çok önemli konu başlıkları var. Dahası vicdanı olan herkes tarafından savaş suçlusu olarak görülen Netanyahu ile kabinesinin yargılanması ve cezalandırılması ayrıca İsrail’in Gazellilere savaş tazminatı ödemesi gerektiğini de unutmamalıyız.
Elbette bir tek Gazzeli insanın hayatını herhangi bir ekonomik değerle ölçmek gibi ucuz bir hesap yapmayacağım. Ancak Gazze’nin bundan sonraki gelişimi, refahı ve diğer ülkelere ekonomik olarak ihtiyacını azaltması için Gazzelilerin kendi ekonomik kaynaklarını kullanmaları konusu hayati önem taşıyor.
Bu konuda biraz hafızanızı tazeleyeyim. 15 Mayıs 2021’de yine bu köşede “İsrail’in Doğu Akdeniz stratejisi bağlamında Filistin meselesi” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazımda sonradan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu konuşmasında kullandığı haritayı kullanıp ona ilave olarak da “İsrail neden Filistin’in denizle bağlantısını en aza indirdi? diye sormuştum.
Sonrasında ise şu tespitte bulunmuştum: İsrail Filistin’i Akdeniz’deki sahil şeridinden uzaklaştırmasaydı bugün İsrail’in kendisine ait olduğunu iddia ettiği Tamar, Leviathan, Dalit, Mari-B, Tanin, Karish ve Noa sahalarındaki yaklaşık 1 trilyon metreküplük doğalgaz rezervi Filistin’e ait olacaktı.
Şimdi Filistin’in bu sahalara sahip olduğunu ve bu sahaları işletip çıkan doğalgazı ticarileştirdiğini düşünelim. Bu hali ile Filistin’in ekonomik bir sorunu kalmaz, Gazze’nin yeniden imarı için de Trump’ın “emlakçı kafası” ile planladığı seçeneklere ihtiyacı olmazdı.
Bu bakımdan İsrail’in soykırımı durdurması yetmez. Ayrıca hem karada hem de denizde yaptığı gaspı da sonlandırmalı!
“İsrail’in Doğu Akdeniz stratejisi bağlamında Filistin meselesi” başlıklı yazımın linki:
https://www.yenisafak.com/yazarlar/levent-yilmaz/israilin-dogu-akdeniz-stratejisi-baglaminda-filistin-meselesi-2058478
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.