Ne zamandır ağır hasta olduğu biliniyordu. Ayakta duracak hâli yoktu. Oturduğu yerde bile elini kaldıramıyordu. Ölümü bekleniyordu, o gün geldi. Baydın, Tramp, Harris ve Obama’ya… CIA, FBI, Pentagon ve Beyaz Saray’ın aşçısından bahçıvanına kadar bütün ABD’ye… Vatikan’dakilere ve bilhassa Papa’ya… Ayrıca güneydeki sevdiği ülkeye başsağlığı dilemek lazım. Yalnızca bağlılarına değil. * Şimdi uzunu kısası, şişmanı zayıfı, tepede kim varsa örgüt yönetimini ele geçirmek için devreye girecek. Hangisi öne
Ne zamandır ağır hasta olduğu biliniyordu. Ayakta duracak hâli yoktu.
Oturduğu yerde bile elini kaldıramıyordu.
Ölümü bekleniyordu, o gün geldi.
Baydın, Tramp, Harris ve Obama’ya…
CIA, FBI, Pentagon ve Beyaz Saray’ın aşçısından bahçıvanına kadar bütün ABD’ye…
Vatikan’dakilere ve bilhassa Papa’ya…
Ayrıca güneydeki sevdiği ülkeye başsağlığı dilemek lazım.
Yalnızca bağlılarına değil.
*
Şimdi uzunu kısası, şişmanı zayıfı, tepede kim varsa örgüt yönetimini ele geçirmek için devreye girecek.
Hangisi öne çıkarsa çıksın, ortak kanaat şu ki örgüt dağılmayacak, görevine devam edecek.
Neydi görevi?
Bunu bilenler bilmeyenlere anlatsın.
*
Sadece önemli bir noktaya işaret edelim.
Patron konumunda olanlar, Gülen’e bir dükkân açmış değillerdi ki o ölünce dükkân kapansın. Kalfalarla çıraklar işi devralır ve yürütürler. Zaten talibi çok.
Ortada büyük bir proje var, yıllar önce tespit edilmiş ve gerçekleşmesi için çok yüksek miktarda para ve emek harcanmış bir hedef var.
Bir kişinin ölümüyle son bulmayacak ölçüde, Türkiye’ye diz çöktürmek gibi büyük bir hedef.
Hayatının 22 yılı İsrail cezaevlerinde geçen, yatakta ölmek istemeyen ve şehit olmayı arzulayan, Yahya Sinvar istediği şerbeti içti. Rahmet-i Rahmana kavuştu.
Geride, başarıya koşacağına inandığı bir dava ve bir vasiyet bıraktı.
Sevenleri onun yolundan yürüyecek.
Vasiyetinin bir bölümü şöyle:
*
Direnişin boşuna olmadığını, sadece atılan bir kurşun değil, onur ve şerefle yaşadığımız bir hayat olduğunu her zaman hatırlayın. Hapis ve kuşatma bana mücadelenin uzun ve yolun zor olduğunu öğretti. Ama aynı zamanda teslim olmayı reddeden halkların kendi elleriyle mucizeler oluşturup ürettiğini de öğrendim. Dünyadan adalet beklemeyin, çünkü ben nasıl dünyanın acımız karşısında sessiz kaldığına şahit olduysam siz de olacaksınız. Adaleti beklemeyin, adalet siz olun. Filistin hayalini kalbinizde taşıyın ve her yaradan bir silah, her gözyaşından bir umut kaynağı edinin.
*
Bu benim vasiyetimdir: Silahlarınızı bırakmayın, taşlarınızı atmayın, şehitlerinizi unutmayın ve hakkınız olan hayalden vazgeçmeyin. Biz burada, toprağımızda, kalbimizde ve çocuklarımızın geleceğinde kalacağız.
*
Size vasiyetim: Ölümüme kadar aşkla bağlı olduğum Filistin’e, asla eğilmeyen bir dağ gibi omzumda taşıdığım hayale sahip çıkın. Eğer düşersem, benimle düşmeyin; düşürmediğim bayrağı taşıyın ve kanımı bir köprü yaparak, küllerimizden daha güçlü doğacak nesiller için yol açın. Unutmayın ki vatan, anlatılan bir hikaye değil, yaşanan bir gerçektir ve bu topraktan doğan her şehitle birlikte binlerce direnişçi daha doğar; doğacaktır.
*
Eğer tufan döner ve ben aranızda olmazsam, bilin ki özgürlük dalgalarının ilk damlası bendim ve yolunuzu tamamladığınızı görmek için yaşadım. Düşmanınızın boğazında bir diken, asla geri çekilmeyen bir tufan olun ve dünya, hak sahibi olduğumuzu ve haber bültenlerinde sadece birer rakam olmadığımızı kabul edene kadar durmayın.