Merkez Bankası hamlesi

00:0022/11/2008, Cumartesi
G: 2/09/2019, Pazartesi
Mehmet Ziya Gökalp

Merkez Bankası (TCMB) beklenenlerin aksine faiz hadlerinde aşağı yönlü indirim kararı aldı. Borç alma oranını 16,25''e, borç verme oranını da 18,75''e çekti. Genelde sürpriz bir yaklaşım olduğu konusunda görüş birliği olsa da, hem iç, hem de dış gelişmeleri geleceğe dair beklentilerle beraber gözden geçirdiğimiz zaman, çok da beklenmedik bir gelişme olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünenlerdeniz.Uzmanlar genelde ikiye ayrılmış durumda, kararı doğru bulanlar olduğu gibi, erken bulanlar da

Merkez Bankası (TCMB) beklenenlerin aksine faiz hadlerinde aşağı yönlü indirim kararı aldı. Borç alma oranını 16,25''e, borç verme oranını da 18,75''e çekti. Genelde sürpriz bir yaklaşım olduğu konusunda görüş birliği olsa da, hem iç, hem de dış gelişmeleri geleceğe dair beklentilerle beraber gözden geçirdiğimiz zaman, çok da beklenmedik bir gelişme olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünenlerdeniz.

Uzmanlar genelde ikiye ayrılmış durumda, kararı doğru bulanlar olduğu gibi, erken bulanlar da var. İçeride bazı köşe yazarlarının ve bazı yabancı yatırım şirketlerinin indirim kararını, MB''sının itibarı ile karşılaştıracak seviyede eleştirisini, MB''sı hak etmiyor. Ayrıca sadece faiz indirimi konusuna odaklanmamalı, MB''sının Ekim ayı başından itibaren piyasalara dönük aldığı kararları bir bütünlük içinde değerlendirmek daha doğru olacaktır. Önümüzdeki günlerde bu kararların pozitif etkilerini, hükümetin ekonomide alacağı ek kararlarla daha net görme şansına sahip olabileceğimizi umuyorum.

Eleştiriler ve desteklerin farklı gerekçeleri olsa da, TCMB''nın bu kararı alırken hangi argümanları göz önünde bulundurduğunu daha geniş çaplı irdelemek gerekiyor.

Evet, MB''sı uzun zamandır temkinli bir yaklaşım sergiliyordu. Bunda ana nedenlerden bir tanesi enflasyon ise, diğer bir neden, yabancı sermayenin faiz hassasiyeti nedeniyle ülkeden çıkmak isteyebileceği üzerine kuruluydu. Yabancı sermayeye bu kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde erken alınacak bir karar dengeleri aleyhimize çevirebilirdi.

Ancak son zamanlarda bazı fon müşterilerinin, tüm dünyada likit kalma isteği ile fonların fiyat hassasiyeti göstermeden satış yapıyor olması, ülkemizdeki yabancı fonların faiz ve bununla ilintili gelir hassasiyetinin yok olmaya başlaması, faizlerin yüksekliğin anlamını yitirmesine neden olmuştu zaten. Dolayısıyla son zamanlarda çoğunlukla tek yönlü işlem yapan yabancı sermayenin veya sıcak paranın bu kararla farklı bir yatırım stratejisine dönmeleri pek beklenmiyor.

MB''sı, enflasyon konusunda birkaç aydır emtia, petrol ve işlenmiş gıda fiyatlarına vurgu yaparak, düşüş eğiliminde olduğunu belirtiyordu. Son dönemde krizle beraber daralan iç talepte enflasyon konusundaki kaygıları arka plana itmiş görünüyor. MB''sı bu kararla fiyat istikrarından taviz vermiş olmuyor, sadece sürecin verdiği desteği ekonomide piyasaların normalleşmesi açısından değerlendirmiş oluyor.

Unutulmaması gereken bir başka konu da, 15 Kasımda yapılan G-20 zirvesinde ve öncesinde, İngiltere''nin öncülüğünü çektiği yeni faiz indirimlerinin gerekliliği konusunda, tüm dünyanın ortak hareket etmesi çağrısının, toplantıda taraftar bulması. Açıklanan sonuç bildirgesinde, bu konuda MB''larının ortak hareket etmesi ve büyümeye yönelik stratejilere destek vermesine vurgu yapılıştı. Bu gelişme MB''mızca yankı bulmuş görünüyor.

Nisan ayının sonunda yeni bir toplantı yapılacak olsa da, G-20 ülkelerinin bu tarihten önce, alınan tedbirleri değerlendirecekleri bir ön toplantı yapmaları beklentisi, bazı kararların hızla alınmasını ve sonuçların değerlendirilmesini gerektiriyordu.

Ve son ayların gündemden düşmeyen endişeli ve popüler konusu IMF. Başbakanın da uzun zamandır sert söylemini, diğer bakanlar gibi anlaşma söylemine çevirmiş olması, MB''sının elini rahatlatan bir başka neden gibi görünüyor. Bu anlaşma son dönemlerde özellikle kur üzerinde oluşan hareketliliğin de yumuşamasına neden olacaktır. Anlaşmadan sonra kur daha dar bir bantta hareket edecek piyasalar kısmen de olsa dengeye gelecektir diyebiliriz.

Her şeye rağmen, tüm bunların ışığında yapılan bu faiz indirimin ve IMF ile olan olası bir anlaşmanın, ekonomide normalleşme üzerinde büyük etkisi olabileceğini beklemek iyimser bir yaklaşım olur. Tabi ki bazı ek olumsuzlukların ve olumsuz beklentilerin önüne geçer, ancak süreci pozitife çevirme konusunda daha önce de söylediğimiz gibi, hükümetin öncü önlemler alması gerektiği konusunda ısrarımızı sürdürüyoruz. Süre çok hızlı işliyor, geç alınan kararların etkisi, diğer gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi elbette az olacaktır. Bu nedenle daha proaktif bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor.

Unutmayalım ki ülkemiz daha 6-7 sene önce çok büyük bir kriz yaşadı. Bundan da çok büyük dersler çıkardı. Şu anda da dışsal bir tehlike ile karşı karşıyayız ve küresel krizin olası etkilerini azaltacak formüller üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Ekonomide karar verici kamu yöneticileri, banka, finans ve reel sektör temsilcilerinin ve bireylerin tamamı bu gerçeğe göre hareket etmek durumundadır.