Ağar ve Mumcu"nun akla ihtiyacı var mı!

00:0027/04/2007, Cuma
G: 28/08/2019, Çarşamba
Mustafa Karaalioğlu

Siyasetin tabiatında her zaman; hareket, heyecan, belirsizlik, öfke ya da dayanışma vardır. Dolayısıyla, aktörler farklıdır ama bugün yaşananlar da ülkenin uzak ve yakın geçmişinden aşina olunan sahnelerden farklı değildir.Türkiye sıkıntılar yaşıyor ve hepsinden bir ders, bir tecrübe kazanarak yoluna devam ediyor. O dersi alamayan, o tecrübeye saygı göstermeyenler ise o yolda yürüyemiyor. Formül de açıktır, kural da bellidir… Siyaseti siyasetin sınırları içinde yapamayanlar siyasette kalamıyor.Bugün

Siyasetin tabiatında her zaman; hareket, heyecan, belirsizlik, öfke ya da dayanışma vardır. Dolayısıyla, aktörler farklıdır ama bugün yaşananlar da ülkenin uzak ve yakın geçmişinden aşina olunan sahnelerden farklı değildir.

Türkiye sıkıntılar yaşıyor ve hepsinden bir ders, bir tecrübe kazanarak yoluna devam ediyor. O dersi alamayan, o tecrübeye saygı göstermeyenler ise o yolda yürüyemiyor. Formül de açıktır, kural da bellidir… Siyaseti siyasetin sınırları içinde yapamayanlar siyasette kalamıyor.

Bugün ilk turu yapılacak Cumhurbaşkanlığı oylaması aslında Abdullah Gül''ün değil üç liderin seçimidir. Deniz Baykal, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu''nun sınavıdır.

Baykal, bu sınavı gönüllü olarak kaybetmiştir… Geçmişteki öykülerin kahramanı da olan CHP için bu anlaşılabilir. O misyonda siyasete ve demokrasiye riayet her zaman bir zorunluluk değildir.

Yaratıcı bir muhalefet de şart değildir. Mesela, Özal''ın Çankaya''ya çıkış sürecinde yaşananlar, söylenenler bugün olanlardan farksızdır. Bu hatıralar biliniyor.

Herkes, şimdi sahnelenmekte olan 367 komedisinin ne anlama geldiğini de biliyor. Demokrasi; hukuku ayaklar altına alan bir teşebbüsle karşı karşıyadır. Geçmişte de hukuk zavallılaştırıldı, Meclis küçük düşürüldü, millet iradesi aşağılandı.

Roller aynıydı. Siyasete nizamat vermek isteyen, taksimatı kendine göre yapanlar siyaset sınıfından ve Meclis içinden yandaşlar buldular ve işlerini gördüler.

Ama şükür ki, hukuk da demokrasi de millet de bir şekilde ayağa kalkmasını biliyor. Ama, Türk siyaset tarihinin bir tecrübesi var ki o "yandaşlar" asla ayağa kalkamıyor. İstisnası yoktur… Merkez sağın devleri Cindoruk''lar, Sezgin''ler, Mesut Yılmaz''lar ve diğerleri silinip gitmiştir. O kadar ki 28 Şubat''ın payandası olan, 28 Şubat ruhunun kurumsal hali CHP bile baraj altına düşmüştür.

Siyaset komediyi olduğu kadar garipliği de kaldırmaz… Mesela, Demokrat Parti geleneğinden bir partinin lideri olan Mehmet Ağar''ın o geleneğe karşı darbeler örgütleyen CHP''nin dümen suyuna girmesi gibi…

Mesela, Özal geleneğinin mirasçısı Erkan Mumcu''nun bir zamanlar "O''nu Çankaya''dan onursuzca indireceğiz" diyen Baykal''ın peşine takılıp gitmesi gibi…

Aslında, Ağar ve Mumcu''nun verecekleri karar için bu örneklere de ihtiyaçları yoktur. Hiç yoktur çünkü, demokratlığın da bir standardı vardır.

O ardı arkası kesilmeyen ilke, tutarlılık ve dürüstlük nutukları böyle günlerde olmazsa başka hiçbir zaman anlam ifade etmeyecektir.

Evet, gürültüsü her yerdan duyuluyor iki parti üzerinde büyük baskılar var. "Bir Ak Partili''yi yukarı çıkarmayın" kampanyasının stresi ve çekiciliği var. Bunlar sadece birkaç günlük stres sebepleridir.

Ama o baskıya boyun eğilecek olursa, bir siyasi geleceğe sahip olmak ihtimalinden bile söz edilemeyecektir.

Öte yandan… CHP için bir ölümcül arzuya dönüşen 367 safsatası sonuç alınırsa Merkez Sağ''da onulması güç bir düşmanlık yarası da açılacak, düşünceleri birbirine yakın üç parti belki bir daha aynı masa etrafına oturamayacak hale gelecektir.

Liderlik, kriz zamanlarında gereklidir ve zordur. Bunu, lider olarak kalamayan onlarca politikacı öyküsünden biliyoruz.

Bir başka şey daha biliyoruz… Şimdi bazı şeyler ne kadar cazip görünse de bugünün yarını vardır. Bugün Meclis''te kurulacak sandıktan başka bir de genel seçim sandığı kurulacaktır.

Meclis''teki sandığa gitmemek pekala mümkün ama diğerine mutlaka gidilecektir ve bugünlerin acı hatıraları orada bekliyor olacaktır.