O cümle iki seçimi de kaybettirir

00:0027/12/2006, Çarşamba
G: 28/08/2019, Çarşamba
Mustafa Karaalioğlu

Hem Cumhurbaşkanlığı seçimini, hem de genel seçimin temasının ve sembolünün “başörtüsü” olacağı artık kesinleşmeye başladı. İki seçimde de “başörtüsü karşıtlığı” üzerinden güçlü bir politik direnç gösterilmesini kararlaştıran ve bu kararı giderek sertleşen bir stratejiye dönüştüren iradeyi bütün çıplaklığıyla gözlemliyoruz. Bu irade, medyada “tesettür” odaklı haberlerle, emekli paşaların artık seviyesi iyice düşen propagandayla ve nihayet siyasetteki temsil organı olan CHP eliyle sergilettiği “tesettür

Hem Cumhurbaşkanlığı seçimini, hem de genel seçimin temasının ve sembolünün “başörtüsü” olacağı artık kesinleşmeye başladı. İki seçimde de “başörtüsü karşıtlığı” üzerinden güçlü bir politik direnç gösterilmesini kararlaştıran ve bu kararı giderek sertleşen bir stratejiye dönüştüren iradeyi bütün çıplaklığıyla gözlemliyoruz. Bu irade, medyada “tesettür” odaklı haberlerle, emekli paşaların artık seviyesi iyice düşen propagandayla ve nihayet siyasetteki temsil organı olan CHP eliyle sergilettiği “tesettür karşıtı” tutumla bir savaş düzeni almıştır.

Savaşın şiddet ve stratejisini CHP lideri Baykal''ın söyleminden izlemek mümkündür.

Baykal, üç ay kadar önce “80 yıllık cumhuriyetin birikimi sandık sınavından geçecek” demişti. Bir muhalefet liderinin dilinden dökülen bu sözler cumhuriyetin bir güvenoylaması anlamına da geliyordu ama nedense kimse üzerinde durmadı. Arada defalarca yine başörtüsüyle problemli demeçler verdi.

Gectiğimiz günlerde de Star Haber''in “Erdoğan dışında bir başka eşi başörtülü Ak Partili''nin Çankaya''ya çıkmasına ne dersiniz?” sorusuna “Anayasal ilkeleri içine sindirmiş, yolsuzluklara bulaşmamış, dürüst birisi olursa bazı kusurları görmezden gelebiliriz” cevabını verdi.

Kusur, başörtüsü...

CHP lideri, Cumhurbaşkanlığı seçimine karşı yürütülen savaşta görevini en içten yerine getiren kişi. Bunu o kadar içtenlikle yapıyor ki siyasal kariyeri, partisinin geleceği, partisinin toplumun dindar kesimiyle ilişkilerinin onulmaz biçimde yaralanmasını umursamıyor. Belli ki bizim ölçemediğimiz bir heyecan ve motivasyon içinde... O ittifak bir şekilde kendisini cesaretlendiriyor.

Ne var ki Baykal, içinde bulunduğu ittifakın diğer üyelerinin seçim derdi olmadığını, sandıkla sınanmayacaklarını, halka karşı bir sorumluluk taşımadıklarını unutuyor. Sadece Ak Parti ve benzeri düşünceye sahip kitlelerin değil, başta TÜSİAD ve önde gelen sivil toplum örgütleri olmak üzere bütün kesimlerle yabancılaştığını farkedemiyor. Kendisine yönelen “daha ne duruyorsun” tahrikleri Baykal''ın zaten pek güçlü olmayan siyasetini tümüyle esaret altına sokuyor.

Önceki gecen Meclis''te sarfettiği, "başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez" cümlesi işte bu adanmışlığın, gözükaralığın kaçınılmaz bir tezahürüdür.

Baykal CHP''si bu sözün ardından yaşayan dindarlıkla arasında kapatılmaz bir mesafenin varlığını da ilan etmiştir. Bir başkası söyleyecek olsa –ki, öyleleri de var ve önemsenmiyorlar- belki üzerinde durulmayacak bu söz, bir siyasi parti lideri için ağır sonuçlar doğurur.

Tesettürü diline doladığı için, her fırsatta içinde başörtüsü geçen cümlelerle siyaset yaptığı için ve nihayet birkaç hafta önce yine başörtüsü için “kusur” dediği için Baykal''ın bu cümlede bir sürç-i lisanı olduğunu kabul edebilmek de mümkün değildir. Kim, kafayı başörtüsüne takmış bir politikacının Meclis kürsüsünden; hem de dura dura, tane tane sarfettiği bir cümlenin “ben aslında onu değil bunu kasdetmiştim...” izahına inanır.

Baykal''ın son dönemde başörtüsü üzerinden yürüttüğü din siyaseti CHP''ye her iki seçimi de kaybettirecek düzeye ulaşmıştır.

Elbette, CHP''nin seçim kaybedip kazanması Türkiye''nin meselesi değildir. Her parti bulunduğu siyasi pozisyonda ürettiği icraatın hesabını sandıkta verir. Muhalefetin bu hesaptan zararlı çıkması daha ağır olur. Mesele bu da değil...

Bütün bu başörtüsü-tesettür gerginliğinin ülkeyi karşı karşıya bıraktığı büyük tehlike; insanların dini tercihlerine hakaret edilebilirliğin siyaset diline pelesenk olacak kadar kolaylaşmasıdır. Üstelik ana muhalefet aracılığıyla...

İşte bu yüzden, iki seçimli sürecin sonuçlarından biri de galiba “merkez parti” CHP''nin merjinalleşmesi olacak.

Oysa, gerginlik ve rejim idelojisi siyasetinin tükendiği ve fanatiklerini tükettiğini görmek gerekiyordu.