Amerikancılar Trump’a neden sevinmedi?

04:009/11/2024, Cumartesi
G: 9/11/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

Türk-Amerikan ilişkilerinin ‘eski günlerdeki gibi’ olmasını savunan, on yıldır da mevzilerine ağır yaralı olarak sinen ‘bizim çocuklar’, Trump’ın seçilmesine sevinmediler… Oysa Biden dönemi Türk-Amerikan ilişkileri yok hükmündeydi. Başkanlar hiç görüşmüyordu. Kriz konularında, yani mecburiyetlerde ancak sınırlı temaslar oluyordu… Trump seçilir seçilmez, ilk telefon görüşmesi gerçekleşti ve belli ki arkası da gelecek… Bu halde bizim Batıcıların memnun olması beklenmez mi? Tersine, gazetecileri ve

Türk-Amerikan ilişkilerinin ‘eski günlerdeki gibi’ olmasını savunan, on yıldır da mevzilerine ağır yaralı olarak sinen ‘bizim çocuklar’, Trump’ın seçilmesine sevinmediler…

Oysa Biden dönemi Türk-Amerikan ilişkileri yok hükmündeydi. Başkanlar hiç görüşmüyordu. Kriz konularında, yani mecburiyetlerde ancak sınırlı temaslar oluyordu…

Trump seçilir seçilmez, ilk telefon görüşmesi gerçekleşti ve belli ki arkası da gelecek…

Bu halde bizim Batıcıların memnun olması beklenmez mi? Tersine, gazetecileri ve akademisyenleri, Trump’ın ilk dönemine bol ve güçlü atıflar yaparak
kötü anıları hatırlatma, altını kalın kalın çizme yoluna
gittiler…

Neden acaba?

Bir tür ‘manda’ ilişkisini, ‘Amerikan kanatları altına sığınmayı’ savunanlarının birinci kısmı, ABD’yi kimin yöneteceği konusunda da taraftır…

Demokrat’, liberal, gökkuşakçıdırlar
ve Trump ya da benzerlerinin iktidarında Türkiye ile ilişkilerin iyi olma potansiyeli onları tatmin/mutlu etmez. Aynı zamanda
Avrupa tipi Amerikancı-Türklerdir bunlar…

İkinci bir kısım, “muhafazakâr Amerikancılardır”. Türk-İslam, milliyetçi-muhafazakâr mefkurenin has evlatları açısından en mide kaldırıcı kesim budur…

Kısa keselim, üçüncü kısım ise 1940’lı yılların ortasından başlayarak, bir yıl dahi gerilemeden Türkiye’nin hemen tüm yapıları, resmî, gayr-ı resmî fark etmez, serpilip gelişmiş, sirayet ve nüfuz etmiş, 2000’li yıllardan sonra ağır yaralar alsa da mevcudiyetini sürdürmeyi başarmıştır. Farklı yüzlerle tezahür ederler ama arkalarında ABD ve İsrail’in kurumsal mahfilleri bulunur…

Bu üç grubun da tasası Türkiye değildir.

***

Ve şimdi üçü de
ABD yönetimine Trump’ın gelmesinden mutsuzlar.
Biden-Obama-Clinton-Hillary’nin bakanlığı dâhil-yönetimlerinde ABD ile ilişkiler herhangi konuda gerginlik yaşadığında, “reel politiğe bakalım efendim, çıkarlar önemli” diyenler, iş Trump’a geldiğinde, aynı “genişliği” göstermiyor…
Bütün mesele iki ayağa yaslanıyor; birincisi,
menfaatleri veya patronlarının menfaatleri orada değil.
İkincisi, çok kutuplu yeni dünya düzenindeki ilerleyiş, varoluş nedenlerini toptan tehdit ediyor. Trump bu süreci uzatacak adımlar atsa da, dönüşüm hayatın akışına uygun olduğundan zamanı gelince gerçekleşecek…

***

Önce Ukrayna’yı görelim! Çünkü o denklemin bozulması, buradaki Biden-Boris-Zelenski-Netanyahu okkalayıcılarının da foyasını çıkaracak. Ama umutlanmayın, hemen unuturuz, onlar da pişkin pişkin boy göstermeye devam ederler. Her iki ulustan ölen on binlerce çocuğun acı hatırası da analarının bağrında yanar durur. Filistin kırımında olacağı gibi…

İkinci konu, Suriye. PKK/YPG. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, “(Trump yönetimi ile) ABD askerlerinin çekilmesi konusunu değerlendireceğiz. Terör örgütüne verilen desteğin sonlandırılması nasıl olacak? Bunları konuşarak belli bir zemine oturtacağımıza inanıyorum” dedi…

‘İnşallah’ diyelim. Dikkat isteyen noktalar da var; mesela yine Sayın Cumhurbaşkanı BRICS dönüşünde, “ABD’nin bölgeden çekilmesi konusu konuşuluyor. Bu taktik bir çekilme olur, stratejik olmaz” mealinde açıklamalarda bulunmuştu…

Trump’ın yeniden seçilmesiyle, “kazananlar” listesinde bulunan İsrail’in bu olaya bakışı nasıl olur? Netanyahu’ya yol verilerek aşılabilir mi? Aşılsa bile, kaldırıldığı sandığın içinde yeniden titremeye başlayan “küre koalisyonu” diriltildiğinde, kimi bölge ülkeleriyle ilişkileri farklı frekanslarda bulunan Ankara nasıl pozisyon alır?

Ağır konulardır, zamanla anlayacağız…

***

Trump yönetimiyle birlikte ABD, dünya nezdinde yitirdiği saygınlığı geri kazanabilir, küresel kamuoyunda kendisine yitirilen güven duygusuna yeniden kavuşabilir mi?

Hayli zor; İsrail soykırımı ve Ukrayna savaşı özelinde bakarsak, ‘savaşları durdurmak’ Pax-Americana değildir!

ABD “barış yapıcı/kurucu” gücünü kaybetti. Adalet, eşitlik, insan hakları, vs gibi konularda inşa ettiği “küresel değerlerin” hepsine ihanet etti. Önce o iğfal etti. Çıkarları için dünya insanlarını öldürdü ve ezdi…

Şimdi Trump bu iki savaşı kesti diye sicil temizlenmez. Kaldı ki güven sorunu olduğu gibi duruyor; herhangi ülke yok ki ABD’ye elini verirken tereddüt etmesin…

Öte taraftan bir çok ülke, Rusya dahi ABD ile masaya oturmaya hazır. Aslında, “Avrupa bile diyerek” onları üste almalıyız; Ukrayna ve Filistin’de gösterdikleri rezillikten sonra Trump’ı tebrik için birbirlerini nasıl ezdikleri düşünüldüğünde manzara anlaşılır…

Avrupa’ya bunun bedelini Rusya ödetecek.
Eğer ABD ile Ukrayna konusunda anlaşırsa, tıpkı seçim sonuçlarıyla aynı anda Alman hükümetinde yaşanan göçme gibi Avrupa’nın da, hatta “ayrıcalıklı ülke” İngiltere’nin dahi hırpalanacağı kestirilebilir…

Kimi uzmanlara göre iş, havaya uçurulan o enerji hattının Avrupalılara paşa paşa baştan yaptırılmasına, savaş tazminatı olarak tonla paranın ödetilmesine, üzerine çökülen paraların da tahsil edilmesine kadar varabilir. Büyük dram ama ne gam. Arsızlıklarını sümük gibi silip devam ederler…

Yunanistan’ı da dahil edebiliriz. Moskova tarafından, “ilişkimiz artık sıfır noktasındadır” denilen Atina’nın, Türkiye ilişkilerinde son bir haftadır kurduğu “aşk” cümlelerine bakarsanız yelkenler suya iniyor!
Türkiye bu fırsatı değerlendirir mi yoksa yüz bininci kez görüşmelere mi başlar bilinmez!

***

Trumplı dönemde, Türkiye’nin bağımsızlığı yönünde şu ana kadar eldelenmiş kazanımlardan pazarlıklıklar eliyle tırnak taviz vermemek gerekiyor. Çünkü 4 yıl uzun süre değil! Bu da geçecek…

Erdoğan’ın tebrik mesajında Ukrayna ve İsrail’e yer veren tek dünya lideri olması, Elon Musk’la daha Biden yönetimdeyken iyi ilişkiler kurulması hep parlak akıllardı. İsrail, Karadeniz, S400’ler, F35 ve F16 konuları, hele Suriye/Irak/PKK dosyasını, BRICS ve TDT ile ilişkiler meselesini, İran başlığını, AB yollarını, Soros/McGurk derslerini unutmadan yürümek gerekiyor.

Trump, ABD ve AB’de Türkiye lehine kulvar açabilir. Yeni dönemin fırsatlarından biri budur. Temkinli ve diğer kulvarları terk etmeden!


#abd
#siyaset
#Nedret Ersanel