Ateşkes başarılı olsun olmasın değişmeyecek gerçekler…

04:0025/06/2025, Çarşamba
G: 25/06/2025, Çarşamba
Nedret Ersanel

Pazartesi akşamı İran’ın Katar’daki ABD üssünü vurmasının ardından bizim TV kanallarında, ertesi sabah da gazete köşelerinde yayınlananlara bakarsanız, haftanın geri kalanını gülerek geçirebilirsiniz… Niyetim dalga geçmek değil. Cumartesi günü kime sorsanız, “bu iş ne zaman biter” diye, makûl biriyse, “bunu söylemek zor” derdi. Ama söylenenler ve yazılanlar o denli ileri gitti ki, burada alıntılamaya kalksam çok insan utanır… Onun yerine fikirlere bakalım; İran nükleer tesislerinin vurulmasının

Pazartesi akşamı İran’ın Katar’daki ABD üssünü vurmasının ardından bizim TV kanallarında, ertesi sabah da gazete köşelerinde yayınlananlara bakarsanız, haftanın geri kalanını gülerek geçirebilirsiniz…


Niyetim dalga geçmek değil. Cumartesi günü kime sorsanız, “bu iş ne zaman biter” diye, makûl biriyse, “bunu söylemek zor” derdi. Ama söylenenler ve yazılanlar o denli ileri gitti ki, burada alıntılamaya kalksam çok insan utanır…


Onun yerine fikirlere bakalım; İran nükleer tesislerinin vurulmasının ardından, “
Amerika da savaşa katıldı”
minvalli yorum, analiz, manşet, köşe, program yapanlar yanlıştı. “
Hâlâ/henüz katılmadı
” diye çok söyledik ama ne anladılar ne duydular. Çünkü hep birlikte “havai fişek gösterisi” izlermiş gibi
füze/uçak fetişi
yaşıyorlardı…

İkincisi, “İran’da rejimin değiştirilmesinin” bu savaşın hedefi olduğu iddiasıydı. Dünyada bu işin ucundan anlayan bir tek kişi, ABD ve/veya İsrail’in rejimi değiştireceği, İran’ın şartlarının da buna müsait olduğunu savunmadı. Bizde, “İran’a yönelik kara harekatının planlarını” yapıp, anlatanlar gördük!


Bu satırlar yazılırken artık ateşkes var ve hem ABD hem İsrail hem İran ‘tamam’ demiş bulunuyor. Siz bu satırları okurken yeniden birbirlerine girmiş olsalar bile -ki
ateşkes çok kırılgandır
- yukarıdaki iki madde cari kalacaktır… (Trump’ın ‘F…’ kelimesi, küreselcilerin İsrail üzerinden direnmeye devam ettiklerini gösteriyor.)

***


‘Rejimi değiştirecekler’in üzerinde tepinenler, bunun
Trump iktidarının yiyip-tüketeceğini
, İsrail’in de bunu tek başına yapma imkanının zaten bulunmadığını, Filistin direnişi, Suriye ve dünyada Tel Aviv’e bakışın değişimi altında zaten yapamayacağını hiç akla getirmediler…

Elbette İran’da daha mülayim bir iktidar istiyorlar. Çin hedefli jeopolitiğin kilit ülkelerinden biri de evet İran.
Ama ne zaman ve hangi şartlar uygun olduğunda?
Yoksa, “İran’ın burnunu sürtmek, İsrail’in gazını almak içindir şu anki hal” diye
önceden
size teslim etmiştik…

İran gibi bir ülkede rejimi nasıl değiştireceksiniz? Ya kara harekâtı, başarı ihtimali çok şüpheli yıkıcı hava akını, darbe, iç ayaklanma. Hangisi? Yine Batı’da veya Doğu’da olurunu iddialı biçimde savunan bir kişi çıkıp demedi ki, “İran’da bunlardan biri çalışır”…


Tek ihtimal vardı,
mevcut İran iktidarının içinden daha ılımlı bir mahfilin/güç odağının önünü açmak. Bunun için de tıpkı İsrail’in ilk saldırısında olduğu gibi “muktedirleri” temizlemek
. E, bunu da zaten yazdık. İki yazı evvelinde mıh gibi duruyor…

Hasılı, rejimin değiştirilmesi üzerinde bu kadar durmamızın sebebi, ABD’nin “gerçekten” savaşa katılıp-katılmadığını anlamak içindi. Bu yolda kimse
ABD’nin iç dinamiklerinin belirleyici rolünü
anlamadı bile…

***


Ateşkes veya barış ihtimali, ‘Trump’tan siyaseten nefret eden kesimi’ de üzüyor. Bu grup, ABD, Avrupa ve Türkiye’de, kadük kalmış, bodurlaşan liberal-küreselci bir aklı ifade ediyor. En çok söyleyebildikleri de “abuk-sabuk, ne dediği belli olmayan bir adam” ithamı. Oysa
Trump “hâlâ” savaş çıkarmamış bir ABD Başkanı olarak namağlup ünvanını koruyor
. Bir gün sonrasını bilemem, kefil de olmam. Ama şu an durum bu. İran’la savaşın devam etmesini istiyorlar çünkü belirttiğimiz gibi, bu, Trump başkanlığını hızla tüketir…

Kaldı ki, ABD Başkanı’nın dilini de artık daha çok tercüme edebiliyoruz; örneğin, verdiği “iki haftalık” sürenin ikinci gününde İran’ı vurmasını anlamıyor muyuz? Onlar anlamadı normal ama askeri operasyonun kamuflajı olduğu buz gibi belliydi…


Ya da “rejimi değiştiririz” söylemi. Tahran yönetiminin, Fordo’nun vurulmasının ardından “aşırı, kontrol edilemeyecek, herkesi yoldan çıkaracak” bir adıma tevessül etmemesini ikaz adınaydı. Aslında, “bunu istemiyoruz” mesajıydı…


İlaveten; İran yönetiminin ateşkesi bozup, savaşı sürdürmeyi tercih etmesini herhalde -malum mahfil hariç- kimse istemez ama bunu yapsa “haksızsın” diyemeyiz. Uluslararası hukuk açısından da genel ahlak açısından da tepeden tırnağa haklıdır. Burada sorun İran değil İsrail. ABD de ortağıdır.
Washington’un iç dengelerindeki gelgitler Trump’ın tesisleri vurmasını anlaşılır kılabilir ama doğrulamaz.
Burada da sorun yine İsrail ve Avrupalı ortaklarıdır…

***


Bu vesileyle, tali görünen bir konuya derkenar çıkmak isterim…


Nükleer silah
meselesi, bu kriz nedeniyle farklı boyuta evrildi. Orta boy veya küçük ülkelerin birçoğu, İran’ın başına gelenlere bakarak,
“ABD’nin/İsrail’in bize saldırmasını ‘ne’ durdurabilir”
sorusunu düşünmeye başladılar. Bunların içinde, Kuzey Kore’nin “rahatlığına” imrenenler dahi var…

Nükleer silah edinimini yasaklayan uluslararası anlaşmaların işlevsiz kalması, imzası bulunan ülkelerin vazgeçme ihtimali ve hakkının bulunması, İsrail’in tüm yerleşik kuralları ihlal ederek elinde 200’e yakın nükleer füze tutması, nükleer silah yapacak diye bir başka ülkeyi vurması, ABD’nin ve Batı’nın bu çifte standarda göz yumması/umursamaması… Nihayet, Rusya’nın eski Devlet Başkanı olan, Putin’in “söylemediklerini” dillendiren
Medvedev
’in,
“bir seri ülke İran’a nükleer silahlarını doğrudan tedarik edebilir”
açıklaması hep bu baptandır. Nitekim, Trump, Rusya’dan gelen itirazlardan bir buna tehdit dolu yanıt verdi; “teknolojik açıdan diğerlerinden en az yirmi yıl önde olan nükleer denizaltılarımız var…”

Nükleer silah arayışlarını artıracak örtülü bir gündem vardır artık.


Sonuç olarak ve tekraren;
ateşkes kalıcı olsun veya olmasın
, meselesi doğru yerden kavramak yerine, görsel şovlar eşliğinde yapılan yorumlara katkı verirken, Türkiye’nin, bölgenin ve dünyanın haklı kaygılarını istismar etmeden, ratingleri yaşam nedeni haline getirmeden ve tabii “gerçekleri çarpıtmadan” irdelemek biraz namus işidir.

Yoksa zaten herkesin el yordamıyla yolunu aradığı bir dünyada, tahlillerde, öngörülerde yanılmak dert değil. Yeter ki, iyi niyetli, bilgili olalım.

#İran
#İsrail
#ateşkes