ABD’de Siyonist lobinin gücüyle alakalı değerlendirmeleri yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Hatta bu konuda yeni bir bakış açısıyla çalışmalar yapılması siyasî değerlendirmeleri etkileyen muğlak ifadelerin etkisini yitirmesine yol açacaktır. Çünkü bu muğlak ifadeler gerçekliğin farklı açılardan görülmesini engellediği gibi ortaya çıkan belirsizliği güç odaklarının kullanımına açıyor.
ABD’de Siyonist lobinin gücüyle alakalı efsanelerin ne zamandan itibaren siyasî hayatımıza nüfuz ettiği sorusunu önemsemek gerekiyor. Geçmişte Türkiye’de, Ermeni lobilerini dengelemek için Siyonist lobilerin desteğini almak gerektiğine yönelik çok güçlü bir propaganda vardı. 1970’lerde Ermeni terör grupları diplomatlarımızı şehit ettiklerinde Batı nezdinde destek arayışına çıktık. O zaman Yahudi grupların lobi çalışmaları neredeyse bir kurtarıcı gibi takdim edilmişti. Ne yazık ki bu propagandanın etkisi daha sonra Azerbaycan’da da yoğun bir şekilde hissedildi. Yola nereden çıkarsan çık, illaki Amerika’ya ulaşılıyordu.
“Siyonist lobi” kavramının zaman zaman “Yahudi lobisi” ile yer değiştirdiği çoğunluğun malumudur. Hatta bizde, “Yahudi lobisi” kavramı daha belirgindi. Uzun yıllar Yahudi lobisiyle uyum içinde olmak zorunlu politik tercih olarak sunuldu. Adeta mecbur kaldığımıza dair bir anlayış gittikçe yaygınlaşmıştı. İfade ettiğim gibi bu yöndeki algı daha sonra Azerbaycan’ı da içine aldı. Ne yazık ki Azerbaycan’da bu yöndeki propaganda faaliyetlerinin etki gücünü arttıran unsurlar bize göre daha fazlaydı. İran’ın Ermenistan’ı açıkça desteklemesi Yahudi ve Siyonist lobi farkını önemsizleştirip gerçeğin üzerini örtüyordu. Ermeni terör örgütlerinin saldırıları herhâlde en fazla Siyonist lobilerin elini rahatlatmıştı.
Günümüzde artık Siyonist lobi, İsrail, Yahudiler, ABD ve İngiltere’nin Doğu Akdeniz siyaseti gibi kavram ve düşünceleri daha iyi analiz etmemizi sağlayacak sorulara çok daha açık cevaplar bulmamız gerekiyor. Örneğin Siyonist lobiler kimin hesabına çalışmaktadır? Siyonist lobilerin çoğunlukla Yahudi sermayedarlar tarafından kurulduğu ve finanse edildiği bilinmeyen bir gerçek değildir. Fakat bu gerçek, onların kimin hesabına çalıştıkları sorusuna kapsamlı bir cevaba imkân vermiyor. Siyonist ve Yahudi kavramlarının yer değiştirmesinin etkisiyle hem Yahudilerin hem de İsrail’in gücü farklı algılandı. Hâlbuki Siyonistler ilk önce Anglosaksonlar arasından çıkmış, Filistin’in kolonize edilmesi düşüncesini onlar geliştirmişti. İngiltere Doğu Akdeniz’de yeni yurt inşa etmek istemişti. Sonuçta İngiltere Filistin’e hâkim olmuş, kolonileştirme sürecinin önü açılmıştı. Yahudi yerleşimciler, İngiltere manda yönetimi altında Filistin’e doluştu. ABD de kolonizasyon sürecinde İngiltere’ye açık destek verdi.
1918’den sonra İngiltere manda yönetimi, Filistin’e Yahudi nüfusunun taşınması için elinden geleni yaptı fakat tabiri caizse, bütün pis işleri Filistin’i istila eden Siyonist-Yahudi yerleşimciler yaptı. Buradan çok rahatlıkla şu sonucu çıkarabiliriz: Eğer İngiltere’nin Doğu Akdeniz siyaseti doğrultusunda hareket etmeselerdi Siyonist Yahudiler Filistin’de bir devlet kuramazlardı. ABD de İngiltere ile aynı doğrultuda hareket etti. ABD’nin Doğu Akdeniz politikası da İsrail üzerinden hayata geçiriliyor.
İsrail ABD ve İngiltere’nin “pis işleri”ne sadece Doğu Akdeniz’de katkı sağlamıyor. Bunun en çarpıcı örneği Güney Afrika’dır. Güney Afrika’daki apartheid yönetimi İngiltere ve ABD’nin güdümündeydi. İngiliz kolonyalizminin en korkunç örnekleri bu ülkede hayata geçiriliyordu. Avrupalı beyazların üstünlüğüne dayalı yönetimin uygulamaları bütün dünyada nefretle anılırken İngiltere ve ABD apartheid yönetimine açık destek vermekten çekindi. İsrail de apartheid yönetimi ile ilişkisini geliştirerek İngiltere ve ABD’nin pis işlerini yaptı.
Bugün İsrail insanlık suçu kapsamına giren eylemeleri icra ederken de asıl fail İngiltere ve ABD’dir. Fakat onların işini yapmak İsrail’e kalıyor. Eğer ABD’nin Doğu Akdeniz politikasının yürütülmesi bakımından bir sorun olmaya başlasaydı meclislerinde Netenyahu’yu çılgınca alkışlamazlardı. Bu tutum İsrail’e geniş bir alan açıyor. İsrail de açılan bu geniş alanda oldukça rahat hareket ediyor. İsmail Haniye’nin korkunç bir şekilde öldürülmesine de bu çerçevede bakmak gerekir.
ABD ve İngiltere Doğu Akdeniz’de savaş istiyor ve bunun için ne gerekiyorsa onu yapıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.