Türk aydını küresel gelişmeleri görebiliyor mu?

04:004/12/2025, Perşembe
G: 4/12/2025, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Gazze’de Filistinlilere yönelik tarihin tanık olabileceği en korkutucu soykırımlardan biri yaşanırken Batı Avrupa ülkelerinin ve hassaten İngiltere, Almanya ve Fransa’nın Siyonist İsrail’i açıktan desteklemesi çok büyük bir hadiseydi. Bu desteğin halen devam ettiğini görüyoruz. Özellikle İngiltere ve Almanya’da Siyonist İsrail’in yayılmacı saldırganlığı açıktan desteklenirken bir taraftan da Filistin taraftarlarına göz açtırmıyorlar. 7 Ekim 2023’ten sonra Batı Avrupa ülkelerinin bu tutumunun, yirminci

Gazze’de Filistinlilere yönelik tarihin tanık olabileceği en korkutucu soykırımlardan biri yaşanırken Batı Avrupa ülkelerinin ve hassaten İngiltere, Almanya ve Fransa’nın Siyonist İsrail’i açıktan desteklemesi çok büyük bir hadiseydi. Bu desteğin halen devam ettiğini görüyoruz. Özellikle İngiltere ve Almanya’da Siyonist İsrail’in yayılmacı saldırganlığı açıktan desteklenirken bir taraftan da Filistin taraftarlarına göz açtırmıyorlar. 7 Ekim 2023’ten sonra Batı Avrupa ülkelerinin bu tutumunun, yirminci yüzyılın ikinci yarısında şekillenmiş açıklama biçimleriyle izah edilemeyeceğini ifade etmeye çalıştım. Ne Almanya ve Fransa ne de İngiltere Yahudilere borçları dolayısıyla bir şey yapamaz bir durumdaydı. Tam aksine bu ülkeler yayılmacı saldırganlığın merkezinde yer alıyorlardı ve Almanya savaş sanayiinin geliştirilmesi amacıyla Filistin’in tarihî topraklarını bir “laboratuvar” olarak kullanıyordu. İngiltere ise Siyonist İsrail’i jeopolitik bir araç olarak görüyordu.

Bu kadar mühim hadiselerin Türk aydını ve ideolojik gruplar üzerinde mutlaka bir yansıması olmalıydı. Ne yazık ki bizim gençlik yıllarımızda da Batı, fikir dünyamızın merkezindeydi. Özellikle 90’lı yıllarda bu durum geçmişe nazaran çok daha belirgindi. Yaygın kanaatlerin aksine solun merkezi de Batı dünyasıydı. Gazze’den sonra dahi Türk aydını Batı’nın bu merkezî rolünü sorgulamamıştır. Bunu yeni kuşakları gözlemleyerek de tespit edebiliriz. Gazze olayları dolayısıyla genele sirayet eden yeni bir düşünceden bahsetmek herhâlde mümkün değil. Yeni kuşaklarda Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine yönelik ilginin azalmaması ciddi bir göstergedir. İsrail ve Siyonizm konusunda yaygın bir farkındalıktan söz edemiyoruz. Bu yönde yeni bir düşüncenin yokluğu sebebiyle kolonyalizm ve emperyalizm gibi daha soyut kavramların işaret ettiği siyaset biçimleri de sistemli bir şekilde analize tabi tutulamamaktadır. Bu iki kavramla ilgili 1960’lardan kalma afakî söylemler daha etkili olabiliyor. Bu söylemleri Batı Avrupa ülkelerinin bugünkü tutumuyla ilişkilendiren herhangi bir çalışma ile karşılaşmak da herhâlde çok zordur.

Önceki yazıda Siyonist İsrail’in işlediği suçların ortaya çıkardığı kir ve lanetin Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin peşini bırakmayacağını söylemiştik. Bu, sıradan bir tepki değildir. Başta İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkeleri ABD ile birlikte bütün insanlığı tehdit eden adımlar atıyor. Buna karşın yeryüzünün neredeyse bütün köşelerinde sıraladığımız ülkelerin kolonyal ve emperyal mirasına yönelik muazzam bir tepkiye tanıklık ediyoruz. Bu yaygın tepkiden dolayı Küresel Güney ve Küresel Kuzey gibi yeni kavramların ortaya çıkması çok önemlidir. Bu kavramlar yeni bir gerçekliğe işaret ediyor. Emperyalist Batı Avrupa ülkeleri ve ABD karşısında Afrika ve Asya’nın bir köşede korku içinde beklemediği çok açıktır. Hangi gerekçe ile olursa olsun bütün bir yirminci yüzyılı baştan aşağıya şekillendirmiş emperyal merkezler artık eski güçleriyle anılmıyo. Emperyal merkezlerin sağladığı rahatlıkla bütün dünyaya hitap etme şansı yakalayan Batılı filozoflar da eski inançlarının güvenlik alanının yıkılmakta olduğunu gördükçe Siyonist İsrail’in yayılmacı saldırganlığına arka çıkıyor. Onlar da kolonyalist medenileştirme ideolojisinden doğan oryantalist külliyata göre konuşuyor. Bunun çok önemli bir merhale olduğunu görmek durumundayız.

Suçu Nazilerin üzerine atarak tarihten kaynaklanan utançla hareket ettiğini söylemek Almanya’ya muazzam bir manevra kabiliyeti kazandırmıştı. İngilizler de Yahudi gücünün arkasına saklanarak çaresizlik içinde oldukları inancını pekiştirmişlerdi. Hatta masum sayılabilecekleri yönünde bir izlenim dahi oluşturdular. Hâlbuki Almanya, devlet aklının bir sonucu olarak Siyonist İsrail’i eleştiren Yahudileri bile antisemitik olmakla suçlayacak kadar ileri gitti. İngiltere ise İsrail’i her halükarda saldırganlığa teşvik ediyor. İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki üssü neredeyse İsrail’in açık denizlerdeki bir uzantısına dönüşmüştür. Bunu ince siyaset olarak görmek de çok yanıltıcıdır.

Anlaşıldığı kadarıyla bu türden hadiseler Türk aydınını çok da ilgilendirmiyor. Oysa bunlar, üzerinde çalışılmayı bekleyen çok çok hayatî meselelerdir. Kabahati kendimizde aramak için çıktığımız yolun sonunda konu başlıklarımız “iç dünyamız”la sınırlı kaldı. Bunun ciddiye alınması gereken bir entellektüel çöküş anlamına geldiğini görmemiz gerekiyor.

#Politika
#Dünya
#ABD
#Toplum
#Selçuk Türkyılmaz