Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti deyince

04:0021/10/2025, Salı
G: 21/10/2025, Salı
Serdar Tuncer

Sayın Tufan Erhürman Kıbrıs’ımızın yeni Cumhurbaşkanı oldu, hayırlı olsun. Kuzey’i hiç hesaba katmadan Kıbrıs’ımız diyorum, zira 1571’den 1878’e kadar, üç asrı aşkın zaman bizdi, bizimdi Kıbrıs. Sonrasında Kıbrıs’ın acısı Britanya kadar bizimdi, Lozan’la birlikte sızısı bizimdi Kıbrıs’ın. 74 Harekâtından bu yana ise dağına taşına şehitlerimizin al kanıyla vurduğumuz şanlı mühürle Kıbrıs bir zamanlar bizimdi hicranını bir kenara bırakıp biz bizatihi Kıbrıs olduk! Kıbrıs bizimdir, biz Kıbrıs’ız! Reddediyorum

Sayın Tufan Erhürman Kıbrıs’ımızın yeni Cumhurbaşkanı oldu, hayırlı olsun. Kuzey’i hiç hesaba katmadan Kıbrıs’ımız diyorum, zira 1571’den 1878’e kadar, üç asrı aşkın zaman bizdi, bizimdi Kıbrıs. Sonrasında Kıbrıs’ın acısı Britanya kadar bizimdi, Lozan’la birlikte sızısı bizimdi Kıbrıs’ın. 74 Harekâtından bu yana ise dağına taşına şehitlerimizin al kanıyla vurduğumuz şanlı mühürle Kıbrıs bir zamanlar bizimdi hicranını bir kenara bırakıp biz bizatihi Kıbrıs olduk! Kıbrıs bizimdir, biz Kıbrıs’ız! Reddediyorum Güney’i! Bugün adını farklı telaffuz ediyor oluşumuz, yarınlarda kalbimizdeki telaffuzu dünyaya ezberletmemize mâni değildir!

Yeri gelmişken, haber kanallarındaki spikerlerin matah bir şeymiş gibi üstüne basa basa ‘Ka-Ka-Te-Ce’ demesini de reddediyorum. Haydi Kıbrıs’ımız diyemiyorsunuz, hiç olmazsa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti deyiverseniz dilinizi eşek arısı mı sokar, dilini eşek arısı sokasıcalar!

Gelelim mevzuya…

Seçimlerden hemen önce Ersin Tatar, propagandasını talihsiz bir cümle ile sloganlaştırmıştı: Ben seçilirsem iki devletli bir çözümü savunacağım, rakibim seçilirse iki milletli federal bir devlet için çalışacak. Talihsiz diyorum, zira kendi seçmenini konsolide için kurduğu bu cümle ile seçimi referandum havasına büründürmüş oldu. Seçmen Erhürman’a federasyon için destek verdi, o zaman Kıbrıs federasyon olacak mı diyeceğiz şimdi? Siyasetçi, kazanmak için kurduğu cümlenin, kaybettiği zaman nasıl okunacağını da hesap etmek zorunda! Nitekim Erhürman seçimlerden önce yaptığı konuşmada bu iddiaya da cevap niteliğinde, eskiden olduğu gibi Türkiye ile istişare içinde meselelerin değerlendirileceğini açıkladı. Sadece taç giyen değil giymeye namzet olan baş da akıllanıyor demek ki!

Türkiyesiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmaz! Çünkü Rum kesimi dediğiniz anda sadece adanın diğer yarısını değil aynı zamanda Yunanistan’ı, İngiltere’yi, AB’yi, ABD’yi hatta İsrail’i kastetmiş oluyorsunuz. Türkiye’yi Kıbrıs Türk’ünün AB’ye girmesinin önündeki engel gibi görüp kurtulma hayali kuranlar, şayet bu hayalleri gerçekleşirse ortada kendilerinden eser kalmayacağını fark etmek zorundalar. Güney Kıbrıs’ta en büyük üçüncü parti konumuna yükselen ELAM’ın mottosunu hatırlayalım mı? “En iyi Türk ölü Türk’tür!”

İsrail’in Güney’de konuşlu radar sistemleriyle bütün bir Akdeniz’i gözetleyebildiğini, oradaki hava üsleri ile Türkiye için oluşturduğu tehdidi, adaya hakim olan ülkenin güneyi ve kuzeyi ile Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkeler için bir tehdit oluşturacağını düşündüğümüz zaman şu cümleyi çok net bir şekilde kurabiliriz sanırım: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmadan Türkiye güvende olmaz!

İSRAİL VE ANLAŞMAYA SADIK KALMAK!

Hâlâ Gazze’ye yardımlar ulaştırılamıyor. Bahanenin bini bi para! Ölülerinin enkaz altındaki cesetlerini almadan dirilerimize yardım edilmesine müsaade etmiyorlar! Korkarım bu mesele hallolsa başka bir bahanenin arkasına sığınarak Gazze’yi vurmaya devam edecekler. Bir dost meclisinde, İsrail’in anlaşmaya bu kez riayet edeceği üzerine konuşulurken, bir büyüğümüz şöyle dedi: Allah’la anlaşmasına sadık kalmayan, Hz. Musa ile anlaşmasını bozan Yahudi, Filistin’le anlaşmasına sadık kalır mı hiç?

Haksız mı? Keşke haksız olsa!

LAİKÇİ YOBAZLAR NEDEN BÖYLE?

Son yazımızda paçoz ve ilkel modernistlerin anatomisini ele alışımız laikçi yobazları ayağa kaldırdı. Batı’nın modernisti ile bizim yobazları kıyas noktamıza, iki kimlik tarifinin arasındaki derin uçuruma, varoluş sebepleri hakkındaki çelişkiye dair tek bir kelime edeni görmedim. Bilgi yok, fikir yok, meramı ifade kabiliyeti yok, ifade edileni anlayacak çap yok, yazıyı okumaya tenezzül yok! Varsa yoksa hakaret. Madem fincancı katırları ürküyor, ben biraz daha yürürüm buradan, hem de keyifle.

İzmir otobanında yemek için durduğumuz mola yerine köpeği ile girmek isteyen bir yobaz yanımızdaki masaya oturup, başladı garsonlarla tartışmaya:

-Kapıda girilemeyeceğini ifade eden bir yazı yoksa ben girerim köpeğimle.

-Var hanımefendi, isterseniz gösterebilirim.

-Görmek istemiyorum, ama varsa bile girerim.

Çocuklar tatsızlık çıkmasın diye idare etmek zorunda kaldılar, yobaz ve köpeği mutlu oldu, ben dudaklarımı ısırdım. Memduhgiller yetmezmiş gibi bir de Memduhegiller çıktı başımıza.

Kanun tanımaz bu ‘creme dö la creme’ yobazlar! Çünkü her şeyin kendileri ve sevgili konforları için var olduğunu zannediyorlar. Yasalar, devlet, ülkenin bütün nimetleri, kendileri dışında kalan halkın tamamı; her şey bunlar için var! Alışmışlar iki asırdır. Bir asır diyecektim, laikler alınmasın diye Tanzimat’a gittim, aramızda kalsın.

Yeri gelmişken söylemeli. Laiklerle anlaşabiliriz, bir masanın iki yanında oturup asgari müşterekte buluşup bir çay içebiliriz, birlikte yaşayabiliriz. Kavgamız laikçilerle!

Ne fark mı var?

Seküler dünya görüşünü benimsemiş, inancını kendi içinde yaşayan kimseler, devlet olamasalar da laiktir. Laikliği eline sopa gibi alıp sağa sola saldırmaktan zevk alan, dinde zorlama yoktur diye Müslümanlara bulaşan ama dinsizlikte zorlama şartmış gibi ideolojisini dayatan ilkel paçozlar, insan olamasalar da laikçidir!

#KKTC
#Politika
#Gazze
#Serdar Tuncer