Sürece kültürel
baktığımızda vahşeti başka bir açıdan görüyoruz.
Batı ve Doğu kiliseleri arasındaki nefret yüklü bölünme
veriydi. Avrupa’nın
Müslümanlardan ve Seferad Yahudilerden arındırılması
, kalan Yahudilere karşı, ileride Holocaust’a dönüşecek olan yaygın ve yerleşik bir
, Reform sonrası yaşanan on senelere sârî bir
; buna eklemlenen kanlı
... Liste uzar gider.. Burada sorulması gereken soru şu: Burada hikâye edilen ve çok eksikli de olsa muhtasar modern Batı târihi hikâyesinden
türetilebilir mi? Cevap çok âşikâr ki, hayır. İyi de, modernisti ve muhafazakârıyla, kendi meşreplerince bir
Türk-Müslüman Aydınlanması, Türk
Türk-
peşinde koşanlara ne demeli? Mesele, bütün bu kepâzeliklerin târihini,
derin ihmâller ve seçmeci yakınlıklar
üzerinden hikâye edilmesinde düğümleniyor.. Bu hikâyeler çok büyülü ve afyonlu. “Canım, o da var, ama bu da var” demekle iş çözülmüyor.