Kapitalizm sona eriyor mu?

04:003/12/2015, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Süleyman Seyfi Öğün

Antalya'da yapılan son G20 Zirvesinde bir Türk işadamının kapitalizmden şikâyetçi olması hayli mânidardı. Bu tarz şikâyetleri işçi sınıfını temsilen “sol” çıkışlardan duymaya alışkın olan kulaklar için, bu ironik “içeriden” sızlanış dikkât çekti. Bana kalırsa bazı şeyleri daha derinden düşünmek için fırsat yarattı.Evvelâ terimin sakatlığından başlayalım. Kapitalizm kavramı, bu kavram ile karşılanmak istenen dünyâyı anlamamak için türetilmiş bir kavramdır sanki. “İzm” eki ister istemez öznel bir

Antalya'da yapılan son G20 Zirvesinde bir Türk işadamının kapitalizmden şikâyetçi olması hayli mânidardı. Bu tarz şikâyetleri işçi sınıfını temsilen “sol” çıkışlardan duymaya alışkın olan kulaklar için, bu ironik “içeriden” sızlanış dikkât çekti. Bana kalırsa bazı şeyleri daha derinden düşünmek için fırsat yarattı.

Evvelâ terimin sakatlığından başlayalım. Kapitalizm kavramı, bu kavram ile karşılanmak istenen dünyâyı anlamamak için türetilmiş bir kavramdır sanki. “İzm” eki ister istemez öznel bir etki bırakıyor. Kapitalizm, sanki kapitalde, yâni sermâyeden yana olmayı imliyor. Bu durumda sorun kolaylıkla siyâsetin alanına taşınabiliyor. Buna göre, siyâsal arenada “kapitalizmden yana olanlar” ve “kapitalizme karşı olanlar” çatışacak; eğer ilki kazanıyorsa kapitalizm devam edecek; diğeri kazanırsa kapitalizm “târihin çöp” tenekesine gönderilecektir.

Doğrusu, bu kavramsal sapmanın çok çocuksu olduğunu düşünüyorum. İçinde yaşadığımız dünyâyı siyâsal bir basitlemenin konusu yapmak işin özünde bir entelektüel çocukluk hastalığı gibi geliyor. İdeolojilere gömülmek gibi öznel-siyâsal basitlemelerden arınmak, dünyânın maddî cephelerindeki formasyonları kavramak için daha yapısal kavramlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Biraz da Wallerstein'in “ekonomi-dünyâ” kavramından mülhem olarak mâcerasını sürdüğümüz dünyâyı, “kapital-dünyâ” olarak tanımlamak temâyülündeyim. Bu, ya da buna benzer “nesnel” çağrışımları olan bir kavramlaştırma yapmaz isek, kavrayışlarımızın zayıflayacağını düşünüyorum. Kapitalizm kavramı ne kadar anlamsızsa, anti-kapitalizm kavramı da o kadar anlamsızdır.

Kapitalizm yerine kapital-dünyâ kavramını seferber etmenin, başlangıçta umut kırıcı bir tarafı var. Bu tarz kavramlaştırmalarla irâdemizin geri geri çekildiği hissi doğuyor. Bu biraz da anlaşılabilir bir şeydir. Ama hatırda tutulması gereken bir şey var: Kapital dünyâyı değiştirme irâdesinin imkânları, eğer varsa ancak bu dünyânın irademizi de teslim alan taraflarını keşfetmekten geçiyor.

Kapital-dünyânın; maddî olandan daha az maddî olana doğru çok sayıda yapıların etkileşiminden doğan karmaşık bir dünyâ olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomi, merkezî konumu unutulmamak kaydıyla bunlardan sâdece birisidir. Lâkin sermâye, aynı zamanda meta-ekonomik yapılara da uzanıyor. Dünyâ için kullanılan “kapital” vurgusu, “din”, “ulus”, “kültür”, “ideoloji”, “hukuk” gibi diğer târihsel yapıları da kendisine katarak ilerler. Zâten mesele de buradadır. Kapital dünyâ, öznellikleri gerileterek varoluyor.

Bazılarının bu aralar TV'lerde kapital-dünyâyı dinsel-ezoterik temalarla bezeli bazı “şer” odaklarının yönettiği bir dünyâ olarak sunumlaması çok anlamsızdır. Bu kapital-dünyâ'yı anlamamanın göstergesidir. Bu tarz açıklamalarda sermâye (kapital); servet (wealth) gibi işlemselleştirilmektedir. Hâlbuki, kapital-dünyâ'da, kapital hiç kimseye âit değildir. Tam tersine olarak herkes ve herşey ona aittir. Buna işçi sınıfı eklemlendiği kadar, girişimci, yatırımcı dünyâlar da eklemlenir. Şunu kabûl etmeliyiz ki, kapital-dünyâ'nın aklı, cümle akılları teslim alıyor. (Ekonomizm bunun had safhasıdır.) Anti-kapitalist serzenişler teslimiyete halel getirmez; olsa olsa ona gönül koymaktan ibâret kalır.


Kendi aklı üzerinden cümle akılları teslim alan kapital-dünyâ'nın sonunu beklemeye gelirsek; bunun iki türü olduğunu söyleyebiliriz. İlki kapital-dünyânın “krizlerinin” onun sonunu; mümkün kıldığı; siyâsal-ideolojik bir müdahâle ile bunun tamamlanabilir olduğu varsayımıdır. Kabûl etmeliyiz ki bu varsayım son üç asrın kapital-dünyâ pratikleri içinde sönümlenmiştir. (Sistem-karşıtı hareketlerin nasıl sisteme katıldığını târihsel pratik gösteriyor.) Krizlerin kapital-dünyânın mütemmim cüzleri olduğu; en azından bugüne kadar, onu sönümlendirmek yerine yeniden-ürettiğini görüyoruz.

İkinci tür ise kapital-dünyânın kendi kendisini söndüreceği varsayımıdır. Bu varsayımın kıyâmet (eskatolojik) temelli dînî bir temanın kapital-dünyâdaki karşılıkları olan taraflarını ihmâl edersek; kapital-dünyânın irrasyonaliteleri üzerinden temellendirilen daha kayda değer yorumlarının da mevcut olduğunu görebiliriz. Kapital-dünyâyı bir hasım olarak karşımız almaktan çok, onun iç okumalarını ortaya koyduğu için bu tarz yorumlar üzerinde daha fazla duruyorum. Ama unutulmaması gereken husus, kapital- dünyânın krizlerinin ve geçişlerin her zaman ağır maliyetli olduğudur. Yâni kapital-dünyanın muhtemel çöküşünün ne doğuracağı müphemdir. Çöküşünün bedeli, varlığının bedelinden daha hafif olacağı garantili değildir.

Riskleri görmek adına kapital-dünyanın irrasyonalitelerini kabaca değerlendirelim: Buna göre; arz-talep dengesizliği üzerine kurulan “üretim fetişizmi”- “durgunluk” ve “savaş” üçlemesi 19. yüzyılın zaman ruhunu üfledi. Savaş, kapital-dünyânın kendi irrasyonalitesi üzerinden insanlığa ödettiği bedeldi. Bu 1945-1989 arasına yayılan “üretim fetişizmi”-“durgunluk” ve “yeniden bölüşüm” ile yer değiştirdi ve 20. yüzyılı inşâ etti. 21. asrın gerçekliği ise “üretim fetişizmi” –“durgunluk” “borçlanma” dır. Kapital-dünyânın küresel işbölümü bu evrede merkezden yarı-merkez dünyâlara doğru bir merkez-kaç dinamik gösterdi. Bu göreli olarak yarı-merkez dünyânın bazı coğrafyalarını palazlandırdı. 2010'lardan başlayarak bu çevrimlerin eskisi gibi işlemediği ortadadır. Gidişâtın, merkez dünyâları kendi içine kapanmaya zorlayan; yarı-merkez dünyâyı açıkta ve boşlukta bırakan etkileri olacağı görülüyor. Özellikle de son gelişmelerle birlikte endişem; bu irrasyonalitenin bedelinin, savaşı yeniden gündeme sokarak yarı-merkez dünyâya ödetilmesidir.
#kapitalizm
#fetişizm
#Ekonomizm
#Kapital-dünyâ
#Türk işadamı