İki bölümde bitirmeyi planladığım bu yazıda, Ortadoğu, Kafkasya ve Avrasya’da cereyan eden sıcak hâdiseleri belli bir geri plân değerlendirmesine tâbî tutmaya gayret edeceğim. Esas gâyem elbette Türkiye’nin içinde bulunduğu kritik durumun ne kadar riskli ve bir o kadar da fırsat yüklü olduğunu göstermek.
Küresel ölçekte iki büyük güç temerküzü arasındaki savaş derinlerde iyiden iyiye kızışmış durumda. Çeşitli devletler arasında bölgesel olarak yaşanan sıcak savaşları, bu derin savaşın fonksiyonu olarak görmek gerekiyor. Bu bağlam ıskalanarak yapılan tahlillerin ve buradan türetilen beklentilerin daha baştan nâfile olduğunu görmek gerekiyor.
Şimdi bu esas bölünmenin bir tarafını ele alarak başlayalım. Burada City of London merkezli olarak hudutsuz şişmelerle dolarizasyonu yaşatmayı temel alan finansal bir ağ mevcut. İngiltere ve peşinden sürüklediği mevcut Avrupa’daki elitlerinin bu güç temerküzünün odağı olduğunu unutmamak gerekiyor. ABD’deki Demokratlar bu ağın diğer ayağını oluşturuyor. Biden devrinde canlandırılan NATO’nun bu finansal ağın askerî cephesini meydana getirdiğini görüyoruz.
Sovyetlerin külleri arasından doğan Rusya da bu ağın bir parçasıydı. Burada hayâtî enerji kaynakları ile dolar arasındaki bağa dikkat edelim. Petrodolar hâdisesi tam da bu kesişmeyi ifâde ediyor. Hâl böyle olunca enerji akışından Rusya’nın kasasına büyük meblâğlarda bir dolar akışı sağlanıyordu. Cemil Şinâsî Türün bunu, Körfez Arap dünyâsı ile Rusya’nın OPEC içindeki kader birliği olarak yorumluyor. Yâni enerji satışıyla sağlanan refah artışı Suudî Arabistan ile Rusya’yı aynı çizgiye getiriyordu. Oligarklar bunun aracısıydı. Hoş, bu refah payını düştükten sonra kalan çok daha büyük hacimlerdeki artık değer, yine bir şekilde finans kaynakları tarafından emiliyor ve geri alınıyordu.
Çin de bunun bir parçasıydı. Çin’in büyümesi tamâmen dolar çevrimlerine bağımlı bir büyümeydi. (Elyevm bu tablo çok az değişti). Gelin görün ki bu finansal azgınlık kendi içinde sakat idi. Bu sakatlıklara çeşitli yazılarımda değinmiş olduğumu hatırlıyorum. Tekrar etmeyeceğim. 2008 ve pandemi sonrası yaşanan gelişmeler azgın finansal şişmeyi taşınamaz hâle getirdi. Ama tam bir dar görüşlülük yaptılar; dünyânın bünyesini zehirleyen bu finansal şişmeyi bir panzehir gibi görerek yeni şişmelerle daha beter hâle getirdiler. Açıklar büyüyerek tedâvi kabul etmez hâle geldi ve refah toplumlarını tehdit etmeye başladı.
İkinci mühim gelişme ise Çin’in emek yoğunluklu ekonomiden sermâye ve teknolojik yoğunluklu yatırımlara geçişi oldu. Bu beklenmiyordu. Bilhassa çip üretiminde Batı’nın tekellerini zorlayan gelişmelerdi bunlar. Tayvan Batı’nın dev bir çip üretim merkezi olarak Çin’in, uluslararası hukuk ve tanınırlık değeri taşıyan bir temelde gözünü diktiği bir yer hâline geldi. Küresel finansal güçler bunun üzerine II. Dünyâ Savaşı sonrasında kurulan düzeni yıkmak üzere harekete geçtiler. Çıkış yolu savaştı. Böylece hem âtıllaşan, alt yapısı çürümüş ekonomilerine bir can suyu da sağlanmış olacaktı. Yalnız burada mesele, Çin’i durdurmaya mâtuf olan savaşın nerede çıkarılacağı meselesiydi. Doğrudan Çin ile savaşmayı göze alamadılar. Bunun yerine, Çin’in en büyük enerji tedârikçisi olan Rusya’yı gözlerine kestirdiler. Ukrayna-Rusya savaşını çıkardılar. (İran’ı da buna dâhil edebiliriz.) Rusya’yı çökertmek Çin’e ağır bir darbe olacaktı. Rusya düşmanlaştırıldı ve çeşitli yaptırımlarla dünyâdan tecrit edildi. Bu plân aynı zamanda başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın Rusya’nın ucuz enerji kaynaklarından koparılması ve tam bir boşluğa düşürülmesiydi. Bu boşluğu ABD ve Katar başta olmak üzere Körfez kapatacaktı. Elbette daha pahalıya... Avrupa buna direnmek yerine, tuhaf bir şekilde yoz siyâset sınıfları vasıtasıyla destek verdi.
Beklenenler olmadı. Her şey tam aksine seyretti. Bir defâ Çin-Rusya yakınlaşması derinleşti. Hindistan da -hakkını teslim edelim- beklentilerin aksine Batı’nın dümen suyuna girmedi. Hâsılı Rusya’nın enerji ticâreti, kendisine by-pass yollar bularak devâm etti. Ama her şey bu kadarla sınırlı kalmadı. Sürecin içinden, Petrodolar sistemini tehdit edecek yeni dinamikler geldi. Belki de lâyıkı veçhile görülmeyen buydu. Swift sisteminden dışlanan Rusya, dolar sisteminin bunaltıcı baskısından yılmış Çin, Hindistan ve Brezilya, yanlarına Suudları ve BAE’ni de alarak doları bypass edecek yeni bir ödemeler rejimini inşâ etmek üzere aralarında bir niyet ve rıza birliği meydana getirdiler. 2010’larda kurulmuş olan BRICS esâsen Rusya-Ukrayna savaşının ardından dikkat çekici bir etkinlik kazanmaya ve büyümeye başladı. Burada altın garantili olarak bölgesel para birimlerinin kullanıldığı ticârî ilişkilerin teşvik edilmesi, millî paraların birikimi üzerinden karşılıklı ekonomik yatırımların, bilhassa KOBİ’ler üzerinden derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesi hedefleniyordu. Bu sâdece dolar sisteminin by-pass edilmesi değildi. Ticârette dolar temelli ilişkilerin yerini emtia temelli yeni bir model alıyordu. Burada Rusya içinde yaşanan ve kamuya daha çok esrarlı ölümler, tutuklamalar, kayıplar, intiharlar olarak geçen haberlerin altında büyük bir elit değişiminden de söz edebiliriz. Bunu Suudî Arabistan’da otel tutuklamaları ve tasfiyeleri ile seyreden esrarlı saray darbeleriyle berâber mütalaa etmek yerinde olacaktır. Hâsılı Batı bir elit dönüşümünü başaramıyor, Rusya’da ve Suudî Arabistan’da ise küresel finansal sermâyenin uzantıları tasfiye ediliyordu.
Hâsılı, Rusya-Ukrayna savaşını çıkartan finansal oligarşi istediklerini elde etmek bir tarafa, kendisine orta vâdede daha çok büyük kayıplar doğuracak neticelerle karşılaşmaya başladı.
Devam edeceğim..
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.