Arap-İsrail Savaşları’nın üçüncüsü olan Yom Kipur’da (1973) Golan cephesine sevk edilen 19 yaşındaki bir Yahudi genç, savaş devam ederken, birliğini komuta eden uzman çavuşun şöyle dediğini işitmişti: “Arapları, özellikle de genç Arapları öldürmek zorundayız. Eğer şimdi biz onları öldürmezsek, onlar büyüdüklerinde bizi öldürecekler!” Kulaklarının duyduğuna inanmakta zorlanan Ilan Pappe adındaki bu genç, savaş sırasında İsrail ordusunun bütün sivil hedefleri bombaladığını, askerlerin köy ve kasabalara çekinmeden saldırdığını ve tüm bu eylemlerden dolayı hiç kimsenin herhangi bir pişmanlık ya da sorumluluk hissetmediğini gözlemlemişti.
Askerlik görevinin ardından Kudüs İbrani Üniversitesi’nde yükseköğrenimini tamamlayan Ilan Pappe, karşılaştığı manzaranın ideolojik ve felsefi arka planını araştırmaya odaklanmış bir akademisyen adayı olarak İngiltere’ye gitti ve Oxford Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Oxford’daki doktora danışmanları, Arap ve İslâm dünyasının o dönemki en önemli uzmanları arasında yer alan Albert Hourani ve Roger Owen’dı. Bilhassa Hourani, derin bilgisi ve bilgece bakış açısıyla, genç Ilan’ın zihnindeki birçok karanlık noktayı aydınlattı. Pappe, 1984’te doktorasını bitirdiğinde, kadîm Filistin topraklarının Siyonistler tarafından adım adım işgaline giden bütün aşamaları çözümlemiş, “Yahudi devleti” şeklinde kurgulanan İsrail’in ideolojisine damgasını vuran arka plana tamamen vakıf olmuştu.
Doktoradan sonra çalışmalarını derinleştiren Pappe, arşiv belgelerinin de yardımıyla, İsrail’in kuruluş sürecinde Filistinlilere yönelik işlenen insanlık suçlarını teker teker kanıtlamaya, bununla ilgili ardı ardına kitaplar kaleme almaya başladı. Ancak yapmaya soyunduğu iş hiç de kolay değildi. 1930’larda Nazilerin baskısı yüzünden Almanya’dan Filistin’e iltica etmiş olan anne ve babasına bile derdini anlatamayan Pappe, 1990’lar boyunca Siyonistlerin gittikçe artan şantaj ve tehditleriyle yüzleşmek durumunda kaldı. 2000’lerin başında artık ulusal gazeteler kendisini işaret eden makaleler yayınlıyor, hükümet görev yaptığı Hayfa Üniversitesi’ni baskı altına almaya çalışıyordu. 2007’de bir köşe yazısında “Size bu adamı öldürmenizi söylemiyorum, ama biri öldürürse doğrusu hiç şaşırmayacağım” şeklinde bir cümle yer alınca, Pappe hızlıca kararını verdi ve İsrail’i terk ederek İngiltere’ye yerleşti.
Zaman zaman Türkiye’yi ziyaret eden, çok sayıda eseri Türkçeye de çevrilen Ilan Pappe, -Avi Shlaim başta olmak üzere- kendisiyle aynı çizgideki bazı Yahudi tarihçilerle (literatürdeki isimleriyle “Yeni Tarihçiler”) birlikte Siyonist anlatının yalanlarını deşifre etmeyi sürdürüyor. Pappe’nin her kitabı hem kurşun gibi ağır hem de mermi gibi tesirli. Tüm dünyada sayısız insanın gözünün, Pappe’nin yazdıkları sayesinde açıldığını söylemek abartılı bir yorum olmaz.
Bu uzun girişi, sözü Pappe’nin Türkçeye çevrilen son kitabı “Siyonizmi Pazarlamak - Atlantik’in İki Yakasında Siyonist Lobicilik”e (Ketebe Yayınları, Ekim 2024) getirmek için yaptım. M. Murtaza Özeren’in özenli ve akıcı bir dille tercüme ettiği kitap, Haziran ayında İngilizce olarak yayınlanmıştı. Daha yıl bitmeden eserin Türk okuyucuyla buluşturulması, gerçekten her türlü takdire ve övgüye şayan.
Kitapta Siyonizm’in Batı’daki gelişimini anlatarak sözlerine başlayan Pappe, Balfour Deklarasyonu’nun arka planına ışık tutarak İngiliz siyasetçilerin nasıl kıskaca alındığını gözler önüne seriyor. Siyonistlerin İngiltere’deki lobicilik faaliyetlerinin çok farklı boyutlarına işaret eden Pappe, ardından ABD’ye geçerek Siyonist lobinin Amerika’da yuvalanmasının bütün aşamalarını detaylandırıyor. Okuyucu, son derece sürükleyici bir anlatım eşliğinde, Ronald Reagan döneminde Siyonizm’in altın yıllarını yaşadığına vakıf oluyor, ardından Clinton ve Obama dönemlerinin kıyaslandığı bölümlerde yakın tarihin sıra dışı sürprizleriyle karşılaşıyor. Kitabın her bir bölümü, hem içeriğiyle hem de altını çizdiği ayrıntılarla zihinlerde pencere üstüne pencere açıyor.
Kitabının en sonuna Aksâ Tufanı’yla alakalı güncel bir kısım da ekleyen Ilan Pappe, İsrail’in tepki ve nefretlerin odağına yerleştiğini hatırlatarak, dünya kamuoyunun Siyonist kolonileştirme projesini topyekûn biçimde reddedeceği bir noktaya gelineceği tahmininde bulunuyor.
Velhasıl, “Siyonizmi Pazarlamak - Atlantik’in İki Yakasında Siyonist Lobicilik”, Filistin okumalarımızın ilk sıralarında mutlaka yer alması gereken çok temel bir metin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.